6.bölüm

7 2 1
                                    

Sabah bir zil sesiyle uyanmıştım herkes uyuyordu saat daha 10'du kurye için kapıyı açmak için yavaş adımlarla yürümeye başladım.  Bir sipariş vermemiştim annemde bir şey almadığını hatırlamıyorum. Kapıyı açtığımda kuryenin elinde bir demet gül, güllerin üzerinde not vardı. Çiçeği alıp odama geçtiğimde 3 tane daha çiçek demeti aldığımı farkettim Renk Renk odam botanik bahçeye dönmüştü. Gülleri masama bırakıp üzerindeki notu açtım.

"Günaydın. Güzel ve Ay yüzlü kadınım" ~Çınar

Bunun üzerine tebessüm ile çınara mesaj attım

"Çiçeklerin bana ulaştı bunları bana gönderirken ne düşündün" 2-3 dakika sonra mesaj geldi

"Sadece seni düşünmem yetti." bu çocuk böyle cümleler kurdukça kendine bağlıyordu.

"Eda kahvaltıya gidelim mi" kaçıncı kahvaltıya gidişimiz hatırlamıyorum ama gelen bu çiçek üzerine bu teklifi reddetemezdim bu yüzden kabul ettim.

"Tamam geleceğin zaman ararsın"

"peki arayacağım." dedi kararlı bir ses tonuyla. Telefonu kapatıp derin bir iç çektim telefonu kalbime koydum. Kalbimin atışlarını hissedebiliyordum.

Annem içeriden

"bir yere mi gidiyorsun kızım? "

"Evet. Kahvaltıya gidiyorum."

"gelecekteki damadım ile mi?"

"geleceğim olursa damadın olur ama ne ara damadın oldu acaba?"  dedim ve yanıma geldi.

"Anneler anlar. Bir tek o geldiğinde heyecanlanıyorsun, o geldiğinde mutlu oluyorsun. Bir tek onun için güzel giyiniyorsun, hazırlanıyorsun, o senin hayatına hayat kattı sen onun sayesinde yaşamayı öğrendin Eda" annemin bu sözlerine bakarsam beni fazlasıyla iyi gözlemlemişti. Ben bile bu kadar fark etmemiştim annem bunları söyledikten sonra odama geçtim dolabımı açıp kıyafet aramaya başladım dolapla uzun bir süre bakıştıktan sonra üsütme beyaz bir crop aldım. Altıma siyah bol paraşüt tarzı bir pantolon aldım. Yatağımda oturmuş telefona bakarken Çınar aradı

"hadi gel aşşadayım"

"geliyorum 2 dakika bekle üstüme bişe alıcam."  deyip telefonu kapattım. Çekmeceden kirazlı nemlendiricimi alıcaktım  ama yoktu böğürtlenli alıp çantama attım üstüme siyah bir kürk aldım. Merdivenlerden hızlıca indim Çınar kapıda beklerken bir anda durup ona bakakaldım. Oda aynı şekilde bana bakıyordu. Elinde 1 tane gül vardı. Altında siyah pantolonu üstünde siyah gömleği onu bana aşık etmişti. Bu aşk gözlerine baktığımda dahada çok harmanlandı kahverengi gözleri âdeta sonbahar ve toprağı andırıyordu.

"Çok güzel olmuşsun" diye fısıldadı. Ben utanmış bir şekilde ellerimle saçımı geriye atarken bir elimden tuttu

"hadi gel arabaya binelim"dedi. Ona tamam dercesine gözlerimi kırptım. Arabaya bindiğimizde bana sorular sormaya başladı.

"nereye gidelim?"

"sahil kenarında bir yer varsa oraya gidelim"

"Ne yiyelim?"

"Geçenlerde senin dediklerini yedim şimdi sen benim dediklerimi yersin olurmu?" gözünü yoldan ayırmadan tamam dercesine kafasını salladı. Ve ardından o soru geldi.

"Beni ne kadar seviyorsun?"

"bu Nerden çıktı şimdi" bu soruyu sorunca annemin bana söyledikleri aklıma geldi "O senin hayatına hayat kattı" ben onun yüzüne bakarken o Hâlâ yola bakıyordu.

"hiç aklıma geldi sordum."  dediğinde benim ona verdiğim değeri anlamak için sorduğunu anladım.

"ölümü göze alıcak kadar çok seviyorum" benden böyle bir cevap beklemezmiş gibi bir anda suratıma baktı. Ve elimi tutup öptü. Arabadan gelen şarkının sesi artıyordu. Sözleri ikimizinde hoşuna gidince Çınar sesini dahada açtı.

Bana seni ne kadar sevdiğimi soruşun, tarifi olmaz.
Senden başka birisi, denemesin deli mi… aynısı olmaz..

Yol devam ederken ortam benim için sıcaklaşıyordu camı aralayıp nefes almaya çalışırken geldiğimizi farkettim şarkının sesi kısıldığı sırada Çınar

"Geldik!" diye seslendi. Arabayı park edicek bir yer bulup indikten sonra restoranta girip ikili bir masaya oturduk. İkimizin önüne menü verildiğinde Çınar

"Evet Sendeyiz" dediğinde gülümseyerek ona baktım.

"Ee.. Şey biz 2 tane meyve suyu birde kahvaltı menüsünden alalım" dediğimde çınarın bakışları dışarıdan bana döndü.

"Ben meyve suyu sevmiyorum ama"

"Bende et sevmiyordum senin sayende yedim sende içersin o yüzden birşey olmaz"
Dedim inatçı bir sesle Çınar bana bakıp derin bir iç çekti

"Evet. İçerim birşey olmaz" dediğinde menü ve meyve suları gelmişti meyve suyundan bir yudum aldığında ona göz kırptım o anki surat ifadesini asla unutmayacaktım ve o meyve suyu biticekti ve bu masadan öyle kalkacaktık .

kahvaltıyı bitirdikten sonra Çınar

"biraz sahilemi gitsek mi?

"Meyve suyun bitsin gideriz" dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı ve omuzunu silkti. Ama inatçılığımı bildiği için o meyve suyu bitti.

Masadan kalkıp sahile gidip yürüyüş yapıp konuşmaya başladık. Yolun az ilerisinde pamuk şekerci vardı ve bunu çınara söyledim.

"Çınar az ileride pamuk şekerci var şeker alabilirmiyiz" 

"Sen iste pamuk şekerciyi alalım güzelim" dedi ve aldı. Gözlerim şok olmuşcasına ona bakarken o bana mavi pamuk şekeri uzattı. Ben ona teşekkür edercesine bir bakış attım ve yürümeye devam ettik. Yürürken hem benimle konuşuyor hemde ellerini saçımda gezdiriyordu.

"Eda beni gerçekten seviyormusun?" bu soruyu sorup durması kafamı karıştırıyordu. Ellerimle kafamı kaşıdığım sırada bana bakıp derin ve anlamlı bakışlar attı. Bana yaklaşıp burnunu burnuma değdirdi. konuşmaya başladı

"Seni seviyorum Eda... Seni çok seviyorum. Bu dağlar taşlar şahidim olsun seni çok seviyorum"  Aklım başıma gelmeye başlıyordu yavaş yavaş anlıyorum demekki aşka inanların hâli buymuş.

"Seni seviyorum Çınar... Seni çok seviyorum Bu dağlar taşlar şahidim olsun seni çok seviyorum." gözlerim gözleriyle buluştu kahverengi gözlerinin büyüdüğünü gördüm. Bu aşk ikimizde bitirecekti.

"Gözlerin yakından daha güzelmiş" elleriyle saçımı düzelttiğinde ellerinin sıcak olduğunu farkettim.

"ellerin sıcaklamış"

"farkındayım birazdaha böyle kalırsak kıvılcımlanıp ateşe dönüşeceğiz" deyip 1-2 adım geri çekildi

"Ee... Artık evemi geçsek bir kaç işim var kargo gelicekti" bir bahane uydurup eve gitme peşindeydim. Yoksa asla eve gidemezdim. Çınarın yanındayken daha huzurluyum bütün dertlerden Irak sanki evim gibi Eğer bir gün ayrılık kapımıza dayanırsa ne yapardım düşünemiyorum ama o huzurlu ev benim için enkaz, harabeye dönerdi ve bende o enkaz yığınında kalıp toprağa karışırdım.

"Sen nasıl istersen araba biraz ötede kaldı sen burda kal ben alıp geliyorum"

"Peki bekleyeceğim." O hızlı adımlarla yürürken ben bir bank'a oturup denizin ve sesin huzurunu tadını çıkarttım. Denizin her seferinde kumu bulduğu bu dünyada çınarla bizde her seferinde birbirimizi bulamazmıyız. Çınar benim karanlığıma Ay oldu. Ben ise onun dünyasına ışık oldum umarım adalet bizim dünyamıza Ay Işığı olur.

"hadi gidelim" ilk önce sesin Nerden geldiğini anlamayıp etrafıma bakındım ama sonradan çınarı görüp ona gülümsedim. Arabaya yürüyüp kapısını açtım koltuğa oturduğumda arabanın sesinden başka kimsenin sesi çıkmıyordu çünkü sonunda ne olacağını biliyorduk. 10-15 dakika sonra eve geldiğimi farkettim
Çınara bakıp gülümsedim.

"görüşürüz Çınar" sanırım vedalara alışmıştık çünkü günün sonunda bizi ayıran tek şey oydu. Ama bir gün hiç Ayrılmayacağız ve dünyaya ay ışığı olacağız.

"görüşürüz Eda"  içinden neler düşündüğünü ne hissettiğini anlıyorum.

Merdivenlerden çıkarken kapıdan içeri girdiğimde oda gitti hızlıca odama geçip kendimi yatağıma bıraktım ve olanları düşündüm.

Evet Eda hazır ol gösteri bundan sonra başlıyor.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 29 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ay Işığı (düzenlendi) Where stories live. Discover now