14

253 42 32
                                    

Elindeki kahveyi dökmemek için dikkatli adımlarla kütüphaneye ilerlerken bir yandan da kitaplarını sıkıca tutuyordu. Aslında bu yer kütüphane sayılmayacak kadar küçük, sadece okulun öğrencilerinin çalışması için ayrılmış bir odadan ibaretti. Genelde son sınıflar dışında kimse de olmazdı. Bu nedenle arkası dönük bedeni görünce şaşkınlıkla ona doğru ilerlemişti Ömer. Anıl'ı kütüphanede görmeyi bırak, okulda bile pek sık gördüğü söylenemezdi. Son görüşmelerinin üzerinden birkaç gün geçmişti ve o gün de çok iç açıcı olayların yaşandığı söylenemezdi. Arkadan yaklaştığından Anıl, başta varlığını fark edememişti. Üzerine doğru eğilerek telefonda izlediği şeyi anlamaya çalıştı. Anıl kablosuz kulaklığının tekini çıkarıp kafasını kaldırmış ve kim olduğuna bakmıştı refleksle.

"Selahaddin Eyyubi mi izliyorsun gerçekten?"

Cümlesinin ardından kısık bir şekilde güldükten sonra, hızlıca etrafta kimse olup olmadığını tekrar kontrol etmeyi de ihmal etmedi.

"Beğenemedin mi kardeşim?"

Hemen yanındaki sandalyeyi çekerek oturdu ve kitaplarını masaya bıraktı. Kahvesinden bir yudum almadan hemen önce cevaplamıştı.

"Kürtsün amına koyayım."

Anıl gülerken kulaklığının diğerini de çıkarıp kutusuna yerleştirdi ve "Arada sarıyor ya." dedi. "İzleyecek adam akıllı dizi bırakmadım zaten."

"Ne tür izliyorsun genelde?"

"Suç, gerilim falan. Gerçi kaliteli olduktan sonra çok da fark etmiyor. Fantastik ya da romantik olmasın yeter."

Ömer'in kaşları hafifçe havalandı.

"İlk defa fantastik sevmeyen biriyle karşılaşıyorum."

Anıl elini ensesine çıkarırken "Sen seviyorsun herhalde." deyince Ömer kafasını iki yana salladı.

"Tam tersi, hiç izlemem. Gerçeklikten kopunca soğuyorum herhalde ya."

Anıl bir şey hatırlamış gibi bir ifadeye büründü.

"Bir dakika, senin bunu söyleme hakkın yok amına koyayım. Bana ilk yazdığında profil fotoğrafında anime vardı."

Ömer gülerken "Hayatımda hiç anime izlemedim." dedi.

"Dinlemediğin grubun tişörtünü giymek gibi bir şey mi bu?"

"Ya ablam çok seviyor o animeyi. Adını bile bilmiyorum, düşün. Ben de o ara profil fotoğrafı koymamıştım, böyle boş durmasın güzel bir şey koyacağım dedi, geldi onu koydu."

Anıl ayağıyla masadan destek alarak kendini ittiriyor ve sandalyesini sallıyordu otururken.

"Kendi fotoğrafını koysaydın."

"Sevmiyorum kendimi çekmeyi."

Anıl o esnada içinden bunun saçmalığını sorgularken "Öz güven eksikliğimiz mi var biraz?" diye sormuştu. Ömer de alayla "Zehir gibi sezgilerin varmış kardeşim." deyince, kısa bir sessizlik olmuştu. Bunu yine Ömer böldü.

"The Sopranos izledin mi?"

"Hayır."

"Sen az önce utanmadan izleyecek güzel dizi bırakmadım mı demiştin?"

Anıl, telefonunu çıkararak Ömer'in bahsettiği diziyi arattı.

"Sen de var ya... Şunu diyebilmek için gidip en bilinmedik diziyi söylemediysen bir bok bilmiyorum."

"Senin gibi zevksiz adamlar bilmez. Yoksa gayet popüler."

Anıl ismi not alırken "Kaydettim." dedi. "Bir sonraki kütüphaneye gelişimde bakarım artık."

Paralel DoğruWhere stories live. Discover now