7

38 8 20
                                    

Kimi kağıt gibi yanar imiş bu dünya ateşinde, kimi kömür gibi. Kimi parlayıp sönermiş kimi için için, sûkutla geçip gider imiş. Herkes herkesi aynı sanarmış, kişi kendi külünü ötekine denk sanarmış. Ateş herkesi aynı yakar sanarmış

Sanarmış ve yanılırmış

Bir kömür bilebilir mi parlayıp sönen kağıdın alevini yahut bir kul bilebilir mi öteki kulun ruhunu yakan imtihanını?

Kim kimin nasıl yandığını bilmezmiş belki lakin, herkes bilirmiş; ateşlerin en harlısı hakka yanmakmış ve hak uğruna kainat yanarmış...






kaybolmak nedir bilir misiniz?

karış karış ezberlediğiniz şehrin sokaklarında etrafınıza bakıp yabancı hissetmeyi? ben bilirim. şu kısacık zamanda yaşadığım her şey beni o kadar yabancılaştırdı ki Ankaraya. Aşık olduğum şehrimin sokaklarını tanıyamaz oldum. Kendi evimin yolu bana öyle unutturuldu ki, aidiyetimin nerede olduğunu bulamaz oldum.

Aidiyet.. değil mi. tüm mesele bu belki de.
Ait olmak, ait hissetmek...
Bunca yıl yabancı zannettim çevremdekileri. bilememişim yabancı olan, buraya ait olmayan benmişim. Umursamazsam yok olur sandım hislerim. Duymazdan gelirsem geçerdi değil mi? ama hayır içimi yiyip bitiren fazlalık duygusu hiçbir zaman bırakmadı peşimi. Kalıplara sokulup ona göre davranmak zorunda bırakılmak... babamın yanında İlhan Bey'in kızı gibi davranmak zorundaydım, taşkınlık edemezdim, kahkaha atamazdım. Annemin yanında hiç olmak zorundaydım, alabildiğine susup yok gibi davranmam lazımdı.
arkadaşlarım mı? onların yanında hep iyi olmalıydım. Lila ile daha yakındım belki ama onunla da her şeyi tam olarak konuşamıyordum ki
konuşsam da anlatamıyordum zaten.

Keşke ben sussaydım sadece. Annemin istediği gibi hiç olsaydım ve biri anlasaydı beni. bir kişi çıkıp "sen konuşmadın ama ben duydum" deseydi. "Sen hiçtin ama ben gördüm" deseydi.

"Göğsünün daraldığını biliyoruz" kafamda yankılanan sözler ile telefonumu çıkardım. Oturduğum banka iyice sinereken parmaklarım hızla klavyede gezindi. Daha önce niye aratmadım diye düşündüm bir an. Daha önce ne diye aklıma gelmedi?

arama tuşuna bastığımda olduğum yerde kaldım.

Hicr suresi 97. Ayet

Ayetmiş...

Ama nasıl olurdu ki? yani evet müslümandım ama pek alakam da olmazdı açıkcası. Benim asıl şaşırdığım yer; yüz yıllar öncesinden bugüne ulaşıp nasıl hala aynı hissettiriyordu? nasıl o zamandan bu zamana bir yol olup insanın içine işleyebiliyordu?

Olduğum yerde ağlamaya başladım. bu gerçekliğe, bu yakınlığa, bu duygu yoğunluğuna ağladım. İçimi saran hüzündü beni ağlatan. Yıllardır aradığım bu olabilir miydi? içinden çıkamadığım her şeyin cevaı bu muydu?

Benim ait olduğum yer burası mıydı?

Korna sesi duyduğumda olduğum yerden kalktım. Abimle Gökhan'ı içeride bırakıp arabanın yakınlarında beni görebilecekleri bir banka oturmuştum. Banka sırtımı dönüp arabaya giderken de arabaya bindiğimde de bir parçamın bu bankta kalacağını biliyordum

Bir şeyler hissediyordum. İçimden bir ses doğru yolda olduğumu söylüyordu. Bir ses de öylesine umutsuzdu. İçimdeki sesleri dinlemekten vazgeçip yolu izlemeye koyuldum.

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•


Hiç bilmediğim bir evin balkonunda sigaramı yakarken tüm şehri gören manzaraya bakıyordum. arkamdaki mutfağın lambası kapalı, abim ise içeride üstünü değişiyordu. kendi evime gidemediğim için buraya gelmiştim mecbur. çantam yanımda olmadığı için anahtarım da yanımda değildi. yanımda olsa bile gitmek istemiyordum zaten. babamın döverek kovuğu eve kalmak adına gitmek istemiyordum. artık bir evim olduğundan da emin değildim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 19 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SANEMWhere stories live. Discover now