Özür dilerim

29 4 2
                                    

Gökyüzündeki yıldızlar her biri insanın içindeki bir duyguyu hatırlatır.Rüyalar yıldızlar ve hayaller bu üç şey birbirinden farklı ya da yakın olsa da benim için bir  ilham....
Geceleri yıldızları seyreder,hayaller kurardım, hayallerimi rüyalarında görürdüm, bunu herkes yapamazdı! sadece hatalar yapanlar yapar.
Hatalar insanın yaratılışında bulunur. İnsan ömrü boyunca binlerce hata yapar. Bazıları ders alırken bazıları almaz.
Her şey elde etmeden önce kıymetlidir. kıymeti elde edilince kaybedilir ve buna küstahlık derdik...
   

                                   ***

Bizim tek hatamız o gece de doğmak. Hepimiz aynı gecede doğduk. O yıl, o dakika, o ay, o saniyeler bile bize normal bir hayat kaybettirdi. en nefret ettiğim gün 21 Aralık o gece büyük bir hata yapılmıştı. 12 element 82 lanetliyi ele geçirmişti. 12 element bize güç vermişti. 82 çocuktuk. Bizi ailemizden koparılan  kollarımıza numara yazdıran, 12 element hayatımız boyunca bizi lanetledi. Her zaman sormuştum ...

-peki bizim buradaki  payımız neydi?
-annemiz, babamız  kimlerdi ?
-bizi neden burada tutuyorlardı ?
-güçlerimiz neden kısıtlı?
- diğer insanların bizim gibi mi ?
Hayatta hep soru sorduk, cevaplayan olmadı,  belki sorularımız bir fısıltı ya da bir çığlık ama kimsenin duymadığı kadar  alçaktık.
Şimdi zamanımıza dönelim çünkü daha o kadar soru sordum ki kendime o kadar şeyin içinde boğuldum, düşüncelerim sözleri teker teker beni boğdu.
İçimdeki insanlar öldü belki ölmüşüm.
Sadece cesedin ruhun var olduğuna inandırmak için duruyordu...

             ~Binlerce düşünceden sonra~

Büyük bir park alanında oturuyorduk.
Yeşil ve mavinin güzel bir karışımı, yeni açmış çiçekler, parkı süsleyen kadife çiçeği; o kadar güzel duruyordu ki sadece o çiceklere bakarak günlerimi geçiremek isterdim. Karşımda duran koca beton yığını, tam bir hüsran yaratıyor.
Bulutlu bir gündü, yaz rüzgarı, parlayan güneş ışınlarının süslüyordu.
Hoş bir gün, ağaç altında uya kalmak için. Yere oturduğumdan otlar bana huzur veriyordu. Sakin ve incelikle yapılmıştı, kimsenin erişemeyeceği rahatlatıcı park ...

Yanımda oturan Dora sigara içiyordu.
Ona her zaman bu lanet şeyi bırakmasını söyledim. Nerde ' sakalımız yok ki sözümüz dinlensin '
Dora: Mavi kot ceket, beyaz bir tişört, siyah dar jean pantolon giymişti.
Dağınık topuz haddinden fazla dağınık duruyordu.
İşaret parmağında duran yüzük onun için değerliydi.
Öldürülen Hediye' den kalan birkaç curcuna arasındaydı.
Yüzükün tam ortasında duran siyah kalp, insanlık için sıradan, bizler için ruhu temsil eden güzelik olarak görünür.
Benim için en değerli şey zincir kolyeye geçirdiğim gold renkteki yüzük.
Bu yüzük buraya ilk getirildiğimde elimde sımsıkı tuttuğum, bu yüzük annemden kaldığını düşündüm.
Kolumda kocaman duran '20041010' sayısının anlamını bir tek (lumiére) kitabında bulunuyor. Birde zamanı gelince biz bu güçü bileceğiz.
Uzun bir düş sessizliğinden sonra Dora konuştu.
- "Yarin uykum geliyor." Dedi
- "Gel uzan ayaklarıma ." Dedim
Sigarasını çoktan bitirmişti, gülümsedi.
ayaklarıma başını koydu.
Minik dünyanın büyük insanlarıyız.
Güzel dostum, yaşam bize neler vermiş.
Aklıma eski bir şiir geldi. Sesli bir şekilde söylemeye başladım.

Şimdi şiir bence senin yüzündür.
Şimdi benim tahtım senin dizindir.
Sevgilim, saadet ikimizindir.
Göklerden gelen bir yadigar gibi

~birkaç satır sonra bana eşlik etti ~
Başını göğsümde sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

            (Sabahattin Ali " Çocuklar gibi")

-" Belki Bir gün bu şiiri mutlu olacağımız bir insan bize okur" dedim
- "Seni yetirince mutlu edemiyoruz, anlaşıldı." dedi
- " Hayat arkadaşı, eş, sevgili gibi düşün"dedim
-" Tamam sevgilin seni dinlesin!"dedi
- "Benim sevgilim yok!!!" dedim
- "Tamam şaka yaptım, ağlama " dedi
- "Ağlamıyorum ki "dedim
Bana doğru geldi, bana sevgi ile sarıldı.
Onun güzel kokan saçlarını hissediyordum, siyah saçlarını okşadım.
O an hiç bitmesin istedim, ama her Güzel şeyin sonu olduğu gibi bunu da sonu geldi...

Bir çığlık sesi parkı sardı, Dora ile koşarak çığlığın geldiği yere geldik.
Sidra' nın kollarını Aren tutuyordu,
Ruhunu alıyorlardı. Vücudumda bir yükseliş oldu, kendimi kontrol edemedim.
Evet, güçlerim ortaya çıkıyordu.
Olamaz, gözlerim karardı, hiçbir şeyi duymuyordum, görüntü bozukluğu oluştu, çığlıklar yükseldi.
Rahatlıkla görebiliyordum, Dora benim kontrolüm altında Sidra' ya doğru geldi.
Onu kurtarmaya çalıştı.
Fakat bunu ben yaptım, ben onu kontrol ettim. Sidra kurtuldu, fakat Aren ve Altanay hedefleri değişti.
Dora kurtarmam lazım hareket edemiyor.
-"Dora kaç, bırakın yalvarıyorum!" bağırarak ağlamaya başladım.
Sesim duyulmaz oldu, kendi sesimle boğuldum,
-"Özür dilerim, özür dilerim Dora!" Nasıl bunu yaptım. Bedeninde hareketler yavaşladı.
O güçlü bir kadın, ama bedeni bu kadar acıyı kaldıramadı.
O ölmedi hayır, buna izin vermem.
Aren ruhunu almak için elini kaldırdığında bütün gücümü topladım ve Aren' i hareket ettirerek, Altanay dokunmasını sağladım.
Bunu benim yaptığımı asla bilemez.
Altanay' a gelirsek ya komaya girecektir, ya da felç kalıcaktır. Burasını ben bilmem.
Şuan Bütün dünya dursun, canımdan can gidiyor.
Dora'ya yaklaştım, benim sayemde Dora büyük bir hasar aldı, fakat onu ölüme sürüklemekten iyidir.
Bu güzel kadife çiçekli park adeta yandı, kül oldu.
Aren, Altanay' ı tutmuş yaşadığından emin olmak istiyordu, her insan gibi ölüm gibi bir yükü kaldıramaz.
Dora' nın işini bitirmek için geldi, yavaşça adım attı. Eğildi. Ve şunları söyledi.
- "Souffrez pour vivre !"
Ona baka kaldım. Bu lanet ne dedi şimdi bilmiyorum ama Dora şuan ölü gibi vücudu soldu, ve arkadan bir ses geldi.
Bu bay Kır' ın sesi olamaz.
Bu katliamı benim yaptığımı bilemez diye umuyorum.
- "Bu maskaralın nedir böyle beceriksizler. Aren 3 kişiden kimin ruhunu almaya çalıştın, ahmak şey dua ette Zahir bey bunu duymasın. Nasıl oldu bu olay niye hepiniz bana bakıyorsunuz. Yardım edin!!!" Adam çıldırmış olmalı ki haksızda değil. Bu sözleri söylerken Aren' nin yardımı ile Dora' yı kollarımda taşıdım. Doğruca bay Kır' ın odasının sağında duran odaya geldik. Aren' e baktım.
- "Katliamla beslenen bir pisliksin." Nefretle bu sözleri söyledim
- "Dua et, bir dahaki hedefim sen olma!" Kırıcı bir şekilde bana karşılık verdi.
- "Neye dua edeyim, senin 3 kişiye kalıcı hasar vermene mi?" Dedim.
- "Şuan haddini bildirmek bana düşmez, başkasının moralini boz." Alay eder gibi söylendi.
-" Hadi ya 'ahmak' şey"  Sözlerine kanatıcı bir şekilde cevap verdim.
-" Dua et,kızsın" dedi
- "Dua et, erkeksin" dedim ve derim...

Bana doğru yaklaştı, aramızda ki boy farkından dolayı kulağıma eğilip şöyle dedi " Bu sana yapacağım ilk şey değil. Basit davranma bu bir Savaş olsun.
Birbirimize değer düşmanlar olalım."
Dudağında çapkın bir gülümseme oluştu.
Ardından kaşlarını çattı, ve gitti.

~1 Hafta sonra~

Dora komaya girmişti, Altanay düşündüğümden daha dayanıklı çıktı, o da mimik bir hasar aldı. Sidra' a sanki bir hafta önce bir yabancı öldürecek gibi olmuşlar diye normal sıradan günlere geri döndü. Bu kız anormal, yani ben bu olanları atlamaya çalıştım, pek beceremedim. Rüyalarıma bu aralar Dora giriyor, Sürekli aynı şeyleri görüyordum.

Rakkas Ve BekleWhere stories live. Discover now