♔1♔

27 5 27
                                    

Bugün, Zephyr Krallığı'nda normal bir gündü. Her yılda bir yapılan Şövalye Tören'i bu yıl için de yapılacaktı.

Tüm ülke bir heyecan içerisindeydi. Şövalye adaylarından bazıları, kral ve kraliçenin huzurunda seçilecek ve gerçek birer koruyucu olacaklardı. Yeteneklerine göre ayrılacak ve krallıkta kendilerine yer bulacaklardı.

Bu olaylara heyecanlı olmayan tek kişi Zephyr Krallığı'nın tek prensi, Kral Mas ve Kraliçe Lora'nın oğulları Changbin'di.

Bu tür kutlamaları oldu olası sevmez, katılmak istemezdi. Ama kralın ilk ve tek varisi olduğu için katılmak zorundaydı.

O gün şövalye törenine katılacak olan adaylardan biri de, ülkenin bucak bir köyünde orta gelirli bir ailenin çocuğu olan Chan'dı. O şövalye olup kraliyetin içinde çalışmak çok istiyordu. Çünkü orayı merak ediyordu.

Günün öğle vaktine yaklaşılmıştı ki şövalye adayları Kral ve Kraliçenin huzuruna getirildiler.

10 kişiden oluşan ve kendini kanıtlamış olan adaylar tek sıra halinde yan yana kral kraliçe ve sevgili prenslerinin tahtlarının karşılarındaydılar.

Changbin o kadar sıkılıyordu ki yeri izlemeyi bırakıp salonun duvarlarına göz gezdirmeye başlamıştı.

Kral Mas ayağa kalktı. Hepsi bugün için özel kıyafetlerini giymişti. Kralın üstündeki savaş kıyafeti o kadar göz alıcı duruyordu ki belinde asılı duran kın bile parıldıyordu.

"Evet sevgili halkım! Her yıl olduğu gibi bu yıl da bizi ve sizleri koruyacak şövalyeleri gerçek birer koruyucu yapacak ve görev yerlerini belirleyeceğiz! Umarım ki bu yeni şövalyeler işlerini dosdoğru yapar ve içimizde hiç kimseye karşı bir şüphe ve korku oluşturmazlar. Şimdi ilk olarak onları gerçek bir şövalye yapalım!"

Changbin göz devirerek ayağa kalktı. Kraliyet baskısından bıkmıştı artık. Her zaman dik durmalı ve heybetli gözükmeliydi.
Annesinin yanında durdu ve babasına bakmaya başladı.

İlk olarak en başta duran adayın yanına gitti Kral Mas.
"Hey şövalye, söyle bakalım görevini nerede yerine getirmek istersin?"

"Ben ülke sınırında durmak isterim majesteleri, sınır koruması çocukluğumdan beri hayalimdir!"

"Umarım istediğin olur şövalye. Deus, hunc famulum tuum militem ope mea fac!
Lura nunc, Bonus miles ero patriae."

"Bonus miles ero patriae!"

"Tekrar et" kral kılıcını kınından çekti ve şövalye diz çöktü.

"Bonus miles ero patriae!"

Kılıç şövalyenin sağ omzuna değdi.

"Bonus miles ero patriae!"

Kılıç şövalyenin başının üstünden geçip sol omzuna değdi.

"Bonus miles ero patriae!"

"Tanrı kutsasın. Deus benedicat."

"Sağ olun majesteleri." artık gerçek bir şövalye olan genç adam ayağa kalktı ve eğilip krala ve ailesine selam verdi.

Geri kalan 8 adaya da aynı işlem yapıldı. Changbin ayakta bekleye bekleye yorulduğunu hissetti. Ancak sonunda, sıra 10. adaya gelmişti.
İşte bu Chan'dı.

Changbin, babası son şövalyeye doğru yürürken saçma bir dikkatle onu izledi. Son aday son derece dikkatini çekmişti.
Dik duruşlu, yapılı, ciddi ve işini iyi bilen biri olarak gözüküyordu.
Changbin'in dikkatini çekmeye bunlar yetmişti.

"Ey delikanlı, sen nereyi istiyorsun? Diğer dostların gibi ülkede bir yer mi?"

"Hayır majesteleri. Affınıza sığınarak görev yerimi oldukça önemli bir yer olan kraliyette, sizin yanınızda istiyorum."

"Bu öyle kolay bir iş değildir, adın ne bakalım senin?"

"Chan, Chan Bang efendim."

Demek Changbin'in dikkatini çeken çocuğun adı Chan'dı. Onların yanında koruyucu olmak isteyen pek az kişi olurdu. Bu cesareti göstermesiyle tekrar ilgisini çekmişti.

"Pekala, önce gerçek bir şövalye ol bakalım."

Az önce uygulanan tüm uygulama Chan'a da uygulandı ve o da artık gerçek bir şövalye oldu.

O kadar mutluydu ki, mutluluğu gözlerinden okunuyordu. En yakın vakitte eve gidip ailesine sarılmak ve bunu kutlamak istiyordu.

Şimdiyse vakit, bu 10 şövalyenin nerelerde göreve başlayacaklarını seçmeye gelmişti.

"Sınır bölgesi için iki, ülke içi vatandaş koruma için beş, askeriye düzeni korunması için iki ve kraliyet içerisi korunması için bir şövalye seçildi!"

Chan'ın heyecandan kalbi duracakmış gibiydi. Changbin ise Chan'ı izliyor ve acaba istediği olacak mı diye bekliyordu.

Sırasıyla kimin nereye seçildiği söylendi. Son iki kişi kaldılar ve biri ilk şövalye yapılan genç biriyse son şövalye yapılan Chan'dı.

"Ve sınır bölgesi için seçilen koruyucu; Jonas Mixel!"

Chan kraliyette kaldığını anladığında o kadar rahatlamıştı ki az kalsın istifini bozup sevinçten zıplayacaktı.

Changbin ise onun mutluluğunu anlamış, elinde olmadan gülümsemeye başlamıştı.

Chan ondan tarafa baktığında birkaç saniye göz göze geldiler. Genç sövalye prenste takılı kalan gözlerini hızlıca ayırdı ve eğilip selam verdi.

"Ve bizim yanımızda kalan genç şövalye ise, en başında cesaretiyle bizi büyüleyen Chan Bang oldu!"

Chan yakasına takılan, kraliyet içi şövalye olduğunu belirten broşu elde ettiğine hala şaşırıyordu.
Changbin ise hala gülümsüyor, bu iğrenç şatoda onun yüzünü gülümsetebilecek birini bulduğu için tanrıya şükrediyordu.

Kral olanların şerefine bir yemek düzenledi ve halka sundu. Halk yeni seçilen şövalyelerin kutlanması için o gece eğlendiler.

Yemek bittiğinde ve halk dağılmaya başladığında şövalyeler de evlerine gönderildi. Haftanın başı onların da iş başı günleri olacaktı.

Chan çıkmadan önce kral ve kraliçeye selam verdi. Onlara minnettar olduğunu söyledi. O sırada yanlarında olan Changbin, kendisiyle konuşmak istediğini söyledi. Chan şaşırsa da sonrasında kabul etti.

"İstediğin gerçekleşti, burada olacaksın. Mutlu musun?" Changbin çoğu zaman halkla konuşmazdı. Hatta konuşmaya çalıştığı ilk vatandaş bile olabilirdi Chan.

"Evet efendim, çocukluk hayalim burada olmak ve cesur bir şövalyenin yapacaklarını gerçekleştirmekti. Başardım sanırım."

"Kimin çocukluk hayali burası olur ki?"

"Sevmiyor musunuz? Ben buraları hep merak etmişimdir."

Changbin hafifçe güldü, "Sevmiyorum tabii, o kadar boğucu geliyor ki. Çok isterdim halktan biri olmak."

Chan meraklı bir şaşkınlıkla prense bakıyordu.
"Her şey elinizin altında, tek bir kelimenize bakıyor bazen bazı şeyler. Kim bundan sıkılır?"

"Beni sıkan da bu işte. Kendim bir şeyler yapamamam."

"Geldiğim yerde de her şeyi biz yapardık. O da çok yorar ve bıktırırdı."

"Çok farklı hayatlarımız var ama sonuçta aynı şeyleri hissediyoruz."

"Ne güzel tesadüf değil mi?" Chan gülümsedi. Changbin onun gülüşüne bir kez daha hayran oldu. Gerçekten çok güzel gülüyordu ve bakmamak elde değildi.

"Pekala şövalyem, şimdi evine gidip bunu ailenle kutla!"

"Emredersiniz prensim."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mr. Prince and The Knight ʚɞ ChangChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin