pk4

6 3 1
                                    

Tuna'dan

Kantinde yemek almak için sıraya giren Mert'i bekliyordum. Evet, evet onca şeye rağmen onu affetmiştim ama nereye kadar sürer ben bile bilmiyordum. Kafam allak bullaktı, bi yandan da Aktay'a iftira atmış gibi gözüküyordum.

Yapmıştım da.

Şimdi ne yüzüme bakıyor ne de bir iki kelime sohbet etmiyordu. Herkes arkamdan bin bir türlü şey konuşurken en kötü dönemimde yanımda olan çocuğa böyle yapmam beni de üzüyordu, dengesizin tekiydim.

Attığı engelin üstünden üç gün geçmişti, ne yaparsam yapayım hiç bi şekilde affetmiyordu. Şu üç gün içinde onda ne değişmişti? anlam veremiyordum.

Tam düşüncelerimle baş başa kaldığım sırada saçlarımın karıştırılmasıyla Mert'e diktim yeşillerimi. "Ne düşünüyorsun lan kaç saattir." diye sordu pişkin pişkin. Sadece yüzüne bakıp gözlerimi devirdim.

"Aktay'ı gördün mü?"

Mert yüzüme öyle bakıyordu ki, sanırsın babasını siktim. "Lan çocuk eski sevgilinle konuştu sen hâlâ onun adını mı anıyorsun?" Dediği şeyle gözlerimi kantinde ki insanlarda gezdirdim, aktay'a benzeyen hiç kimseyi göremeyince geri mert'e döndüm.

"Emin miyiz ki? Sadece tanımadığım bi hesap ss atıp eski sevgilinle konuşuyor dedi, ben aktay'a güveniyorum hem."

"Salak mısın oğlum ne güzel attın işte yakandan, cıvık bişeydi zaten. İbne gibi görünmüyor muydu?"

"Ağzını topla Mert." Gelen tanıdık sesle arkama dönmem bir oldu, Selini gördüğümde gözlerimin ışıkları sönmüş gibi boş bakıyordum ona. Bi sandalye çekip tam yanıma oturduğunda gözlerim onun üstündeydi.

"Aktay hakkında böyle konuşmazsanız sevinirim." Dedi umursamazca. Şüpheme şüphe katıyordu bu hareketleriyle, ya doğruysa?

Mert tam ağzını açacakken Selin telefonunu çıkartıp Aktayla olan mesaj kısmını açtı, ilk olarak Mert'in eline verip okuması için sohbeti açık bıraktı. "Hadisene, oku."

Gözlerim sadece Mert'in tepkilerini görmek için onun yüzünün üstünde geziniyordu. Mert'in hafif hafif açılan gözlerine kitledim kendimi.

"Bana versene." dedim merakla, cidden ne vardı da bu kadar şaşırmıştı?

Telefonu uzatan ele dokunmamaya çalışarak aldım sıcak ten'den. Elime aldığım gibi gördüğüm küfürlerle beraber seline döndüm, aktay böyle şeyler yazabilecek biri değildi. Sinirlenmedikçe veya şaka yapmadığı sürece kullanmadığı kelime hatta cümlelerdi. Sohbeti üste daha çok kaydırdığımda selinin benim hakkımda ona dediklerine karşı beni koruyormuş, konuşma tarihine baktığımdaysa gerçektende o günden'di.

Gözlerimi telefondan çekip tekrar seline döndürdüm "aktay nerde?" diye sorduğumda hafif hafif sırıttı. "Ne oldu seni koruduğu için dövecek misin çocuğu?" saçmalama der gibi yüzüne baktığımda hâlâ aynı ifadeyi takınıyordu.

Avucumda olan telefona baktıktan sonra parmaklarımı ekrana getirdim.

Selin: aktay nerdesin?
(11:09)

Aktay: noldu selhn? Bi sorun varsa gelirjm
(11:14)

Selin: şu kullanılmayan temizlikçi odasına gelebilir misin?
(Görüldü)

Aktay: geldjm nerdsin
(11:19)

Gelen mesaja sırıtarak telefonu kapayıp masaya bıraktım. "Benim işlerim var gençler." diyerekten kalkıp temizlikçi odasına yürümeye başladım, daha doğrusu koşmaya. Vardığımda kapı aralıklıydı. Etrafı kolacan ettikten hemen sonra hızla içeri girip kapıyı üstümüze kapattım.

"Selin napıyorsun ya! Burası kapanınca zor açılıyor, bilmiyor musun?"

Gelen sesle sırıtmam iki katına çıkmıştı, ellerim yavaşça beline doğru gittiğinde hâlâ beni selin sandığından yüzde yüz emindim. Parmaklarım ince belini güzelce kavramışken iyice yüzlerimizi yakınlaştırdım, burunlarımız birbirine değerken kaçmak için çırpınıyordu fakat burası iki kişi için oldukça küçüktü.

"Biliyorum aktay, biliyorum."

Beni ittirmeye çalışıyorken kendimi kasıklarına doğru sürtüyordum. "Beni kandırdın." dedi çaresizce, bu hâlleri hoşuma gidiyordu.

"Hani öpecektin beni?" boğuk çıkan sesimle sorduğumda kurtulmak adına dudaklarını dudaklarıma bastırdı, geri çekildiğinde yüzüne bakıyordum.

"Ben yanaktan demiştim ama, demekki aklın dudaklarımda bebe."

Dediğimde sıcaklayan tenini kollarım arasında hissediyordum. "hiçte bile..!" derken bu sefer ben dudaklarına yaklaştırdım dudaklarımı, alt dudağını dudaklarım arasına alıp emmeye başladığımda boğuk ve ince bir sesle inlediğini duyabiliyordum. Yavaş yavaş bana karşılık vermeye başlayınca belinde ki ellerim alt'a doğru kaymaya başladı.

Dillerimiz birbirini bulduğunda daha da sertleşen tek şey öpüşme değildi. Bi süre boyunca devam eden öpüşme sonucunda aktay geri çekilmişti. Yüzüme dâhi bakmayan çocuk karşımda yerin içine girmiş gibiydi.

"Aktay."

"Ben.. ben eve gideceğim Tuna."

"Saçmalama istersen Aktay, utanacak bişey yok."

Dedikten hemen sonra sessizlik çökmüştü, şaka yapasım gelmişti ve yapacaktım.

"Hem arkadaşlar öpüşemez diye bişey yok aktay, dimi?"

Diye şakasına sorduğumda yüzüme inen tokatla elim yanağımı buldu, biraz ovuşturduktan sonra yanağımda ki elimi aktay'ın saçına doladım.

"Şaka yaptım alınma hemen."

Anlamadığım bi şekilde dudağını son kez dudağıma bastırıp zorda olsa kapıyı açıp çıkmıştı, içerde bi başıma kaldığımda vücudumu dolu kolilere yaslayıp sırıtmaya başlamıştım. Anında kapı kapandığında içerisi zifiri karanlık olmuştu. Açılan sesle gözlerim büyümüştü, aktayla öpüşürken ki seslerimiz ve konuşmalarımız. Hepsini bi süre dinledikten sonra önümde duran telefonu almamla karşımda ki tanıdık sesin kahkaha atması bir oldu.

"Selin ben senin, of korkuttun amına koyayım."

"Bu ses kaydını sana atıcam sende aktay'a at. Tam komedi of."

Dediğinde yüzüne bitane geçirmek ister gibi kafasına vurdum. "Ben çıkıyorum, sende sil şunu." dedikten hemen sonra kapıyı açıp koşarak çıkmam bir oldu.

🤵🏼🤵🏼🤵🏼

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ucuz | gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin