GİRİŞ

2 0 0
                                    

Elimdeki bira şişesinden bir yudum aldım. Ağlamaktan düzgün göremediğim gözlerimin
görüş açısına sol elimde tuttuğum, içinde bir sürü boş bira şişesi olan siyah poşet girdi. İçinde sayamadığım türden büyük bira şişeleri vardı. Bunları almak için tekel'e böbreğimi vermem gerekmişti.

Ben en son ormanlık bir alanda ağlaya ağlaya yürümüyor muydum?

Dışarıda delicesine yağmur yağıyordu ve her hücrem titriyordu. Dişlerim titrerken kırılmak istercesine birbirine çarpıyor,dudaklarım uyuşuyordu. Dudaklarımın titreyişine aldanmadam bira şişesini tekrar ağzıma götürdüm. Koca bir yudum aldım. Bir anda ağzıma gelen acı tatla birayı zorlukla yutkundum ve elimi ağzıma siper edip öksürdüm. Burnumu çekip biraz ayakkabılarımın yağmurlu asfaltta çıkardığı sesi dinledim. Bir kaç saniye sonra etrafıma baktığımda kimsenin ve hiçbir arabanın geçmediği,levha bile olmayan,ıssız ve dar bir yolda yürüdüğümü fark ettim. Daha az önce ormanlık bir alanda değil miydim ben?

O sırada kalp ritmimi hızlandıran bir ses duyuldu.

Poşetteki boş bira şişelerinin sesi değil,benim burun çekme seslerim değil,benim ayakkabılarımın çıkardığı su sesleri değil... Bunlar bir çift ayak sesiydi... Bu dar yolda yürüyen benden başka bir can... Bir insan!...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 27 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DELİWhere stories live. Discover now