•İki•

340 34 2
                                    

"Hey, Noah." Millie gülümseyerek ona doğru gelen çocuğa baktı. Öfkeliydi ve öfkesini çıkarması gerekiyordu. Bundan daha iyi bir fırsat ayağına gelemezdi... Elizabeth'e bir süre önce çıkma teklifi eden çocukla biraz flört edebilirdi. Böylece Elizabeth kırılırdı. Kendisinin yeterli olmadığını düşünürdü. Öz güveni sarsılırdı. Millie böylelikle istediğini alırdı, hep aldığı gibi. Tabii James-lanet-Potter'a olan siniri de bu şekilde durulurdu belki...

"Millie. Selam." Noah kabarık saçlarında sağ elini gezdirdi. Ona adeta yiyecekmiş gibi bakan kızdan çekinmediğini söylese yalan olurdu.

"Seninle konuşmak istiyordum. Vaktin var mı?" Millie yüzündeki gülümsemeyi samimi bir hale getirdi ve öz güvenini karşısındaki oğlana yansıtmaktan çekinmedi.

"Ah, neyle ilgili?" Noah utangaç bir şekilde mırıldandı. Elizabeth onu reddetmişti ve şu an en yakın arkadaşının onunla konuşmaya çalışması pek hoş gözükmüyordu.

Millie bu cevapla afalladı. Noah onunla konuşmak istemiyordu... Bunu anlamak için aptal olmasına gerek yoktu, bakışları, mimikleri ve ses tonu her şeyi söylüyordu.

"Beth hakkında." Millie bariz bir yalan söyledi, dişlerinin gıcırdadığını hissediyordu ama öfkesini yüz ifadesindeki flörtözlüğe yansıtmamaya çalışıyordu.

"Sana bir şey mi söyledi? Benim hakkımda mı? Yoksa teklifimi mi düşündü? Benden hoşlanıyor mu? Biliyor musun? Kızlar aralarında konuşuyor bu tarz şeyleri sonuçta... Yanlış anlama - şey erkeklerde konuşuyor ama bilirsin... Sizin kadar derin düğüncelerimiz pek yok. Biz biraz düzüz." Noah utançla konuşmayı kesti. Elizabeth'in neden onu reddettiğini anlayabiliyordu ve çok üzülüyordu. Heyecanlanınca ya da gerilince sürekli saçmalıyordu.

Millie'nin yüzündeki tüm kan çekildi. Şaşkınlıkla dudakları aralandı. Noah, Elizabeth'e gerçekten değer veriyordu... Yoksa neden bu kadar heyecanlanacaktı ki? Millie en son ne zaman bu kadar saf bir duygu hissetmişti bilmiyordu.

"Ben..." Millie yutkundu. Kıskançlığın tüm bedenini ele geçirdiğini hissedebiliyordu. Elizabeth saf. Elizabeth iyi. Elizabeth sevimli. Elizabeth, Millie'nin istese bile olamayacağı her şey.

"Sen?" Noah merakla sordu.

"Ben aslında-" Millie bir an için Elizabeth'in ondan hoşlandığını söyleyecekti sma sonra vazgeçti. O varken neden Elizabeth'in kazanmasına izin verecekti? Arkadaş olmaları kimin umrundaydı? "Elizabeth artık onun peşini bırakmanı söyledi. Bakışlarından rahatsız olduğunu ve ona bakıp durmaman gerektiğini."

Noah utançla kıpkırmızı kesilirken Millie göpsündeki sızıyı tekrar hissetti.

"Ah... Ben... Üzgünüm..." Noah gözlerini inatla kaçırdı ve kekeleyerek konuştu. "Dikkat edeceğim. Ona ö-özürümü ilet." Bunları söyledikten sonra bir kez daha bakmadan koşarcasına uzaklaştı.

Millie onun arkasındsn iki saniye kadar baktı.

Kazanmıştı. Elizabeth ondan iyi değildi. Millie her zamanki gibi istediğiji almıştı.

Millie titreyen ellerine baktı. Kazanmıştı, evet. Peki, neden daha iyi hissetmiyordu?

İyi Adamlar Kötü Kızlara Aşık Olur - James PotterWhere stories live. Discover now