4. bölüm: MEKTUP

17 4 0
                                    

"Sevmek; Güzel birinde aşkı aramak değil, Bir başkasında; 'Kendini bulmaktır."

Dostoyevski.

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

...


Gözlerim karanlığa hapsolmuş, ellerim iki yanımda öylece dururken hala göğsüne yaslı bir şekilde duruyordum. Bir eli ağır ağır, burda olduğunu belli etmek ister gibi sırtımı sıvazlıyordu. Dokunuşu tüy kadar hafif olsa da hissediyordum. Burnumdan alıp verdiğim nefesler göğsüne çarpıp tekrar bana dönerken soluklanmaya, biraz durulmaya çalıştım.

Dinlenmeye ihtiyacım vardı.

"Oğuz." diye mırıldandım. İsmi dudaklarımın arasında eriyip giderken duyduğundan emin değildim. Sımsıkı yumduğum gözlerimi açarak son bulduğum gücümle başımı kaldırdım. Ne kadar böyle durduğumu bilmiyordum fakat uzun zaman olmalı ki odanın ışığı gözlerimi feci derecede yakıyordu.

Kısık, buz mavisi gözleri yüzümü tararken kafasını hafifçe sağ omzuna doğru eğdi. İyi olup olmadığımı sorar gibiydi bakışları.

Değildim. Hem de hiç değildim. Bu saatten sonra iyi olacağımı da sanmıyordum zaten. Benim en iyi anım ancak sakinleştiricilerle ayakta durduğum, duygularımı belli etmeden gözyaşlarımı içime akıttığım zamanlar olabilirdi.

Gözümden akıtamadığım yaşları görmüyordu. Yine iyi sayıldığım bir zamandı.

"Oğuz." dedim yeniden. İsmini telaffuz etmek sanki abimi çağırmak gibiydi. Bu yüzdendi her seferinde kolaylıkla yardım isteyişim. Abimden bir parça taşıyor gibi geliyordu.

Düşüncelerimin ağırlığını kanıtlar gibi derin bir nefes verdim. "Bundan sonra," dedim net, ama yorgun bir sesle. "Sakinleştirici filan istemiyorum." Hafifçe başımı dikleştirirken gözlerim engelleyemediğim yaşlarla doldu. "Sadece kendim olmak, acımı yaşamak istiyorum. Bu ilaçlar beni iyileştirmek yerine daha çok bitiriyor." Sesimin her ne kadar keskin bir şekilde çıktığını sansam da kulaklarıma dolan ses yalvarır bir tondaydı. Umursamadan devam ettim. Çocuksu bir edayla baktım gözlerine. "Eski Karaca olmak istiyorum."

Bir kaç saniye için sadece bakıştık. Dolu dolu olmuş gözlerimden bir damla yaş düştüğündeyse öne eğdim başımı. Elimin tersiyle yanağıma düşen gözyaşını, gözlerimi silerken farkettim ki siyah tişörtünün göğüs kısmı ıslaktı. Hem de sadece kısacık saçlar, badem gözler ve minik bir burun şeklinde.

Güldüm bu görüntüye. İstemsizce dudaklarımdan minik bir kıkırtı kaçarken aklımı kaybedecek gibiydim. Başımı iki yana sallarken kafamı kaldırdım. Oğuz ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu.

"Deliriyorum galiba.." diye mırıldandım ciddi bir ifadeyle. Söylediklerim de düşüncelerim kadar ciddiydi çünkü. Şu durumda bile saçma sapan şeylere gülmek tam benim yapabileceğim türden bir saçmalıktı.

FEVERANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin