SEKİZİNCİ BÖLÜM

269 82 203
                                    


PARS


Şuanda uyanmayacak kadar derin bir uykuda olduğunu bilmem rağmen, kapıyı açarken sessiz olmaya özen gösterdim. Her gece kendimi bir şekilde bu odada, onun yanında buluyordum.


Kapıyı arkamdan yavaşça kapattıktan sonra yatağın yanında ki tek kişilik koltuğa oturdum ve elimde ki viskiyi sehpanın üzerine bıraktım.

İşte buradaydı. Tam karşımda. Melek yüzlü şeytan ruhlu kadın.



Uçurumdan atladığı günden beri uyuyordu. Psikopat olduğunu bilsem de tıpkı evin çatısına çıkacağını tahmin etmediğim gibi, uçurumdan da atlayacağını hiç düşünememiştim. Ellerimden kayıp aşağı düşerken yıllar önce çayırlıkta hissettiğim o veda zihnimde tekrar canlanmıştı ve o gün söyleyemediğim tek kelimeyi, uçurumdan atlarken ona söylemiştim. Gitme. Tıpkı o günkü gibi yine gitti ama ben onu bu sefer daha çabuk buldum.



İlk başta her şeyin tekrar başlamadan bitiğini ve öldüğünü düşünmüştüm ama sonra o sudan çıktı ve uçurumun altında ki düz bir kayaya tırmanıp denizin soğuk dalgalarına inat yaşamını sürdürdü, bense gece boyu uçurumun tepesinde sessizce tabletten konumunu bakarken, bazen de uçurumun kıyısına yaklaşarak onu izlerken sabahladım.



Vücudu titrerken canının acıdığını görebiliyordum ama arada bir kahkaha atmak yerine acı dolu iniltisini hiç duymadım. O gün uçurumdan atlamasını hiç istemedim ama atladıktan sonra hala yaşadığını gördüğümde içimde hoşlanmadığım bir mutluluk oluşurken, sözümü dinlemediği için sinirlenip onu orda bırakmaya karar verdim ve kafamda farklı bir plan oluşturdum.



Acımasızdım ve asla verdiğim kararlar için tereddüt etmezdim ama o gece onu kurtarıp kurtarmamak arasında gidip geldim. Düşüncelerime direnip onu kurtarmadım ve o gece onu kurtarmamamın tek sebebi, yardıma ihtiyacı olmayacak kadar güçlü bir kadın oluşuydu. O savaşmak için doğmuştu. Bunu etrafa alev saçan gözlerine her baktığımda görebiliyordum.



Solgun teni onu bir ölü gibi gösterdiği için gözlerim bir süre kalbini örten battaniyede takılı kaldı. Battaniyenin yavaşça aşağı yukarı hareket etiğini gördüğümde kalbinin hala çalıştığına emin oldum ve gözlerim tekrar yüzüne odaklandı. Ölmeyecekti. Buna asla izin vermeyecektim ve bunu garantilemek için dünyanın en iyi doktorlarını ona bakmaları için görevlendirmiştim.



Gerçi inatçı ve güçlü bir savaşçı olduğu için dünyanın en kötü doktoru tarafından bakılsa bile yaşayacağından emindim. Pes etmeyen tarafını çoktan keşfettim. Karanlık ve derin bir sessizlik içerisinde yüzüne bakarken, yılların eskitemediği anılar zihnimde tekrar canlandı, bu sırada yine yüzümde tatlı bir acı hissetim. Sehpanın üzerinde ki viskimi alıp kafama diktim ve normalde yapmadığım bir şeyi yaparak anıların beni ele geçirmesine izin verdim...



Güneş yüzüme değdiğinde, gözlerimi Melek yüzlü şeytan ruhlu kadından zorlukla ayırdım ve kolumda ki saate baktım. Yine bir meleği anımsatan masum yüzüne bakarken sabahlamıştım.



Bir lider olarak yapmam gereken çok fazla şey vardı ama ben bir kaç gündür ona bakarken anılarla beraber sabahlıyordum fakat  bunu sorun etmiyordum, çünkü ona bakmak benim için tatmin edici bir işti. Hala karşımda olduğuna inanmıyordum. Hem de yıllar sonra tamda aramayı bırakmışken. Hayat sürprizlerle doluydu, ancak bu sürpriz mi iyimi yoksa kötümü olduğunu bilmiyordum. Oysa ben her şeyi bilirdim ama bu kadın benim tek bilinmezimdi.



Son bir kez suratına baktıktan sonra ayağa kalktım. Hazırlanmam gerekiyordu çünkü bir kaç saat sonra uyanacaktı. Aslında bir kaç gün önce uyanması gerekiyordu ama uyandığında ne kadar kötü durumda olursa olsun kaçmayı deneyeceğini ve bu şekilde vücuduna daha da zarar vereceğini bildiğimden onu uyutmaya karar vermiştim. Bu gün ise ona uyku ilacı vermeyecektim çünkü yürüyebilecek kadar iyileşmiş olduğuna emindim.



Doğrusu annemi bulmam için günler önce uyanması gerekiyordu. Birde düşmanımın kızıydı ve bu yüzden onu düşünmemem gerekiyordu ama içimde ki garip duygu bunu oldukça zorlaştırıyordu.



İçi boş viski bardağımı elime aldım ve odada hiç var olmamışım gibi kapıdan dışarı çıkıp kendi odama doğru yürümeye başladım. Artık yanında değildim ama yine de gözlerim hala onu görüyordu. Zihnimde hiç uyumadan izinsiz nöbet tutan anılar ve ona sormam gereken bir sürü soru vardı. Ancak şimdilik bunları kendime saklamaya karar verdim. O tehlikeli bir kadındı ve içimde ki o garip duyguyu hissederse bana karşı kullanacağından emindim.



Düşmanlarım gibi bende beni bu dünyada yenebilecek hiçbir şeyin olmadığını düşünüyordum çünkü beni zayıflatan her şeyimi söküp attım. Ancak şimdi onun ruhumu yakan yeşil gözlerini hayal ederken, yeni bir zayıflık oluşuyordu içimde. Söküp atamayacağım -atmak istemediğim- bir zayıflık.



ANLAŞMA 🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin