🪄 While we're at this point, should we kiss?

1.5K 342 419
                                    


"Ay çekil çekil!"

Uzun, yukarıdaki dev pencerelerinden sızan güneş ışığı huzmeleri sayesinde aydınlık ve kimi derse yetişmeye, kimi arkadaşlarıyla eğlenmeye, kimi de yorucu bir günü ardında bırakarak dinlenmeye giden öğrencilerle oldukça gürültülü olan koridorda tek bir kişinin düzensiz koşuşturması dikkat çekiyordu.

Ardında bıraktığı eşsiz ay ışığı kokusu yalnızca çevresindekilere hoş gelirken kendinden bir haber davranışları onu olabilirmiş gibi daha da saf gösteriyordu. Kaşları çatılmış, dudakları hızlı nefes almak için hafifçe aralanmıştı. Gözleri yalnızca tek bir şeyin üzerindeydi.

"Çok pardon, şuradan geçeyim, çok özür dilerim, ay!"

Birden kendini yerde bulması kaçınılmaz olmuştu. Ayağa kalkmak yerine kafasını direkt olarak az önce ona çelme takan, şimdiyse bombeli yuvarlak gövdesini sarsacak şekilde kıkırdayan, eski, kahverengi saksıya baktı.

"Seninle sonra görüşeceğiz." Cevap olarak tiz kıkırtılar arttığında gözlerini devirdi.

"Han Jisung." O sert ses kulaklarında yankılandığında ise ağzının içinde bir küfür savurdu ve yüzüne yerleştirdiği en güzel gülümsemesiyle elinde, az önce uçarak ondan kaçan fasulye filizini elinde tutan bitki bilimi hocasına çevirdi bakışlarını. Siyah, gür saçları ensesinde sıkı bir topuzla tutturulmuştu. Keskin bakışları ise Jisung'u ortadan ikiye yaracak kadar güçlüydü. Boştaki elini havada kolayca çevirmesiyle Jisung'un kendini ayakta bulması bir olmuştu.

"Yine başaramamışsın."

"Özür dilerim Bayan Park, tekrar deneyeceğim."
Mahcup bir şekilde söylediğinde öğretmeni derin bir nefes verdi. Bu cümleyi daha ne kadar duyacaktı bilemiyordu. Parmaklarını kapatarak avucunun içindeki bitkiyi yok etti. Fasulyesinden geriye sadece siyah renkli, ışıltılı dumanlar kalırken Jisung'un yapabildiği tek şey dudak büzmek olmuştu.

O sırada ders vakitlerinin geldiğini belirten zil koridorlarda yankılandı. Jisung, yeniden koşmaya başlamadan önce omzundan kayan pelerini düzeltti. Bir de çizmesindeki ufak asayla az önce ona çelme takan saksının ağzını bantlamıştı.

Genelde iyi büyü yapabilen cadılar asa kullanmazlardı ancak asaların büyüleri tek bir odak noktasında toplayıp daha güçlü hale getirdiğinden ve öğrencilere büyünün temelleri öğretildiğinden ilk başta asayla büyü yapmaları gerekiyordu. Jisung'un en nefret ettiği şeylerden biriydi bu, yanında ağırlık yaptığını düşünüyordu sürekli o yüzden gizli gizli elleriyle de büyü çalışmaya başlamıştı. Eh, bunu en yakın arkadaşları dışında bilen kimse yoktu tabii.

Sınıfının kapısından içeri girdiğinde omzuna yerleşen bir kol onu kendi yanına doğru çekmişti. "Jisung, bugün yeni bir öğrenci geliyormuş sınıfa."

Sarı, omzuna kadar uzanan saçlarını yarım at kuyruğu toplamış yeşil renkli gözlerini kocaman açarak tüm gün arkadaşına bu haberi vermeyi beklermiş gibi heyecanla konuşuyordu omzundaki kolun sahibi. Kahverengi saçlı çocuk ise onun heyecanına anında ortak olmuştu.

"Kız mı erkek mi?" diye sormuştu ilk. Arkadaşı gülerken aynı zamanda onun kulağına yaklaştı. "Erkekmiş diye duydum. Ama nasıl yakışıklıymış, Yunan tanrılarına falan benzeten mi dersin, heykel gibi çocuk diyenler mi...ohoooo!"

Bununla birlikte Jisung daha da heyecanlanırken arkadaşının gülen suratından da işkillenmişti. Kendi kazanının başına geçerken sarı saçlının kolunu omzundan itti. "Dalga geçmiyorsun değil mi Jin?"

Arkadaşı da hemen onun yanındaki yerini aldı ve omuz silkti. "Birazdan görürsün."

Bu cümleyi söylemesiyle birlikte öğretmenlerinin yanında genç bir çocukla sınıfın ortasında belirmesi bir oldu. Herkes merakla onu incelerken kendine olan özgüveni sayesinde dimdik duruyor, bakışlarını sınıfta gezdiriyordu.

U believe in MAGIC? /MinsungWhere stories live. Discover now