-5. Bölüm-

92 17 170
                                    

"Sizi sarayımızda ağırlamaktan onur duyarız."

"Yo, ben duymuyorum."

"Bir sus artık çocuk!"

Davet 'mektubunu' yazmaya çalışıyordum ama sadece çalışıyordum! Zaten doğru düzgün yazamıyordum, üstüne Jeongin yanımda bomboş konuşurken delirmek üzereydim.

"Ama yalan yanlış şeyler yazıyorsun!"

"Ne yazayım?! 'Sizden nefret ediyoruz, bu yüzden kral beni prenslerinizden biriyle yakınlaştırmak istiyor. Oğullarınızdan biriyle olabilmek ve dikkatini çekebilmek için sizinle dostani ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Akşam gelin.' mi yazayım, ne yazayım?!"

"Subin... Galiba sağır oldum ve senin anlattığın şeyleri anlamaya çalışırken beynim yandı..."

Bir süre bakıştık, tam önüme dönmüştüm ki...

"Bana bir beyin borçlusun!"

Başımda bağırıp dik dik bana bakan canım kardeşim ile tekrar işim bölündü... Tam bağıracaktım ki yine konuştu! Bu çocuk neden susmuyor?!

"Jeongin 2, Subin 0 sayın seyirciler!"

Alacağını aldı, odayı da terk etti, yalan yok ben de rahatladım!

"Salak çocuk..."

"Duyuyorum!"

"Ne yapabilirim, duyabilirsin! Gizlim saklım yok lan!"

"Sinir prenses!"

"Geveze prens!"

°^°^°^°^°^°^°^°^°^°^°^°^°^°

Mektubumu yazmış, gerisini yapmaları için görevlilere vermiştim.

İçimi bir huzursuzluk ve korku kaplamıştı. Sürekli övülen bir prens, bizim halkımızın bile gönlünü kazanmış olan bir başka prens ve egolu yaşlı bir kraliçe ile yüz yüze olmak gerici olacaktı.

Ama ben yaşadığım her anı kral bozuntumuz ile geçirmiştim, birkaç yıl içinde her şey bitecekti. Bu yüzden beraber geçireceğimiz o birkaç saat benim için bir hiç olmalıydı.

Yine de içimdeki hisse engel olamıyordum, kendi kendime boğulurken duyduğum ses ile arkama döndüm.

"Prenses,"

Önümde eğilen adama döndüğümde bana gülümsedi.

"Sizi canlı bir şekilde görebilmek çok güzel... Anlattıkları kadar güzel bir prensesimiz varmış."

Belki bu dünyadaki insanlar için rahatsız edici gelebilirdi fakat bu söylenenler rahatsız edici şeyler değildi bizler için.

Halk, yönetenlere bağlıydı... Bizi çocukları gibi, anneleri, babaları gibi, onlar için çok önemli bir parçaymış gibi görürlerdi.

Bizi görmeden hissederlerdi...

"Ben Changbin, yani... Kusura bakmayın, bu ne işinize yarayacaksa..."

Şaşkındım... Beni hissetmeleri, sevecekleri anlamına gelmiyordu...

İnsanlar yanlışlardan nefret ederlerdi ve ben yanlışın kendisiydim.

Fakat bu adam bana zoraki bir yaklaşım sergilemiyordu, samimiydi. O resmen yanlışa doğru yürüyordu.

"Tanıştığıma memnun oldum Changbin."

O şaşkınlıkla gülümserken, ben kendime lanet ediyordum.

Bir amacım vardı benim, kurtarılmayı bekleyen bir krallığım vardı...

Love to Death | Kim SeungminWhere stories live. Discover now