29

363 54 39
                                    

Balkonun kapısını yarılayan Taehyung'u görür görmez elimdeki telefonu kenara fırlattım. Elinde dört şişe birayla adımlarını çoğaltan Taehyung beni oldukça şaşırtmıştı.

Hızla devam edip hem cebinden çıkan sigara paketini hem de biraları koydu masanın üzerine. "İçersin heralde, arabadaki performansından sonra öyle umuyorum." dedi sırıtarak.

Of yine hatırlattı rezilliğimi ya. "O yüzden korkuyorum ya."

"Ben varım, korkmana gerek yok."

sigaradan bir dal çıkartıp her zamanki çakmağıyla yaktıktan sonra devam etti. "Ev nasıl?"

Bu dediğiyle oldukça şaşırmıştım. Burası ev değil yalnız, saray amınakoyayım. Hatta özel parçalarla süslenen bir saray.

"Bu da sorumu Taehyung ya, çok güzel ev. Bakma sen bu kadar şaşırdığıma da en şaşırdığım şey sen ve bu evin uyumu."

Kare gülümsemesini yüzüne takındı, ve dalından bir nefes daha aldı Taehyung. "Sana söyledim önceden böyle olmadığımı, hatta aynı senin gibi olduğumu." dedi ağır ağır. Ben hala inanamıyordum benim gibi olduğuna, ama öyleymiş. "Babanın hapishaneye düştüğünü anlatmıştın hatırlıyorum."

"Evet." gözünün daldığı, ve neredeyse sulanma aşamasına geldiği aşamada. O anki çaresizliği bana o kadar yakın geldi ki... Derin bir nefes aldım, ve cümlelerime başladım.

"Dök içini Taehyung, bırak bunca zaman içinde doladığın ipleri beraber çözelim."

O şaşkın gözlerle bana bakarken yüzüme sıcak bir gülümseme ekledim. Onu tanımak istiyordum, belki sarılmak belki de öpmek...

Onun bana verdiği mutluluğu, ona moral olarak geri vermek istiyordum. Tek taraflı olmamasını sağlamak hatta ona aynı bir kedinin yavrusuna yaptığı gibi kollamak zorundaydım.

"Ben her ne kadar güçlü durmaya çalışsamda asla başaramıyorum Jungkook..."

Sesi titriyor gözlerini ağlamamak için zorluyordu. İçinde hissettiği duygular çok yoğundu, bu duyguları dile getirmek, anlatmak ve anlaşılmak istiyordu...

"Yanılıyorsun... bence Eunwoo'nun karşısında dikilen, bana güller yağdıran ve karşımdaki yorgun gözlerle bakan adam da aynı. Taehyung sen çok güçlüsün ve bunca zaman her ne yaşadıysan kat ve kat daha da güçlenmişsin." dedim masada kalan diğer elini avuç içime sıkıştırarak.

"Jungkook ben, ben annemi koruyamadım... Kollarımın arasında can çekişen bedene merhem olamadım, ben babama bile engel olamamışken nasıl güçlü olabilirim?"

Kalın ve tok sesi ilk defa bu kadar titrek çıkıyordu. Kendini her ne kadar sıksa da, sol gözünden damlayan yaş başarısız olduğunu kanıtlıyordu. Elini önündeki bira şişesine attı, sertçe kapağı açtı ve tek bir seferde şişeyi dikti Taehyung. Sinirini belki de böyle çıkartıyordu, yılların intikamını çevresine zarar vererek alıyordu, kim bilir...

"Ben tam olarak 16 yaşındaydım. Mutluyuz sanıyordum, zengindik ve gördüğün gibi oldukça lüks bir evimiz de vardı. Ancak bunlar benim gözümü o kadar boyamıştı ki... O lanet gün okuldan çıkıp eve geliyordum. Evdeki bağırışlar mahallenin diğer ucuna kadar duyuluyordu biliyor musun? Koştum, ağladım ve nefes nefese eve geldim. Annem ilk defa babama bağırıyordu, ilk defa karşı çıkıyordu o adama. Ancak babamın öyle bir gözü dönmüştü ki, karşındaki kişiyi bile tanımadı. Gözümün önünde defalarca vurdu anneme. Bir köşeye sığınabildim, ve tek yaptığım ağlamak oldu. Sonrasında hıncını alamadı ve mutfağa gitti, sonrasında ise olanlar oldu zaten." dedi bir fırt almak için cümlesini bölerken.

false ghost ☆ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin