1. Bölüm

7 2 0
                                    

Soğuk taşlarla çevrili geniş koridorda yürürken elbisesinin uzun etekleri bacaklarına dolanıyordu. Kırmızı elbisesinin derin yırtmacına aldırış etmeden yavaş, acelesiz adımları sanki uzun bir gezintideymiş gibi salınıyor, eteğinin altına giren soğuk bile onu zarif yürüyüşünden alıkoyamıyordu. Önlerinden geçtiği bir kaç asker onun soğuk ifadesiz yüzüne ve tabi ki her adımında kalçasına kadar gözler önüne serilen beyaz bacaklarına bakarken mest oluyor; sanki her birinin kulaklarına güney topraklardan gelen melodiler doluyordu. Askerlerden en küçük görüneni bacak arasında sertleşen hissi bastırmaya çalışırken gecenin 12yi vurma sesi kulaklarında çınlıyordu.

Fakat o her zamanki kibirli ifadesini bozup ne askerlere ne de bacaklarını karıncalandıran soğuğa aldırış etmeden yürümeye devam etti. Ah bu azameti! Sanki bir köle değilmiş gibi...

Kızıla çalan kahverengi saçları sırtına dökülüp omuzlarını bir kürk gibi örtmeseydi şayet soğuktan ürperen omurgasını herkes görebilirdi. Her adımı bir ceylan gibi zarif fakat bir o kadar güçlü görünüyordu. Elmas kadar beyaz yüzünde Soğuktan kızaran yanakları bile ilahi bir tanrıça gibi görünmesine engel olamıyordu.

Ainon son yıllarda güzelliğinin farkına daha çok varmış ve bunu kendi çıkarları için kullanmayı asla ihmal etmemişti. Üst akademiye ilk gelişinde ona en güzel atı verişleri, 3 yıl önce küçük rutubetli bir odadan geniş ve havadar bir odaya geçişi, kendi konumundakilerin asla davet edilmediği partilere davet edilişi hep kullanmayı bildiği güzelliğinden dolayıydı. Ahmak erkekler her zaman güzel bir kadının kölesiydi. Hayır bunların hiçbiri için onlara bedenini sunmamıştı. Ama bunu yapmayacağını da onlara hiç fark ettirmemişti. Birkaç güzel söz, biraz flört ve her erkeğin penisini sertleştirecek imalar her zaman işe yarardı.

Koridorun sonuna yaklaştığında soğuk hava etkisini biraz daha azalmıştı. Hedeflediği odanın önüne geldiğinde sırtını dikleştirdi ve kapıyı çalmadan önce beline kadar dökülen dalgalarını hafifçe düzeltti.

Kapı birkaç saniye sonra aralandığında içeriden gelen hoş çıra kokusunu içine çekti. Gözleri kapıyı açan adamın her gün talim yaptığını belli eden geniş vücudundan ela gözlerine kaydı. Adam içeri girmesi için kenara çekilirken, Ainon dolgun, kırmızı dudaklarında hoş bir gülümsemeyle adamın gözlerinin içine bakmaya devam etti.

Axel kadının yeşil gözlerine bakarken heyecanını gizleyemedi. Neden geldiğini biliyormuşçasına imalı bir şekilde tek kaşını kaldırdı ''sence de bu aralar çok sık ziyaretime gelmiyor musun?''

''Seni daha sık görmek istememde bir sakınca var mı yüzbaşı?'' Ainon işaret parmağını adamın sert göğsünden yavaş yavaş aşağı indirirken Axel kapıyı örtmüş ve aralarındaki mesafeyi kapatmıştı. Adamın gözleri karşısındaki muhteşem kadına bakarken adeta alevler içinde yanıyor, kanı vücudunun alt bölgelerine doğru hücum ediyordu. İşte Ainon'un erkekler üzerinde bıraktığı etki buydu.

Axel ellerini hafifçe kadının belinde gezdirdi ''beni daha sık görmek istemen için her gece tanrıya dua ediyorum Ainon'' dedi.

Ainon'un yanakları bu sefer soğuktan kızarmadı, bacakları soğuktan karıncalanmadı. İlk başta yalnızca amacına giden yolda bir hedef olan bu adama diğerlerinden daha farklı hissediyordu. Aşk mı? Hayır, kesinlikle aşk değildi. Ama belki de şehvetti. Evet, bu adam kendinde kesinlikle hoş bir arzu uyandırıyordu. Diğer erkeklerden farkı ve bazı geceler onun yatağını ısıtmasının sebebi buydu. Aslında bunu onun için değil, kendisi için yapıyordu Ainon. Bu sıkıcı akademide en azından gecelerini özgürce geçirebiliyor ve biraz eğlenceli şeyler yapmak için kendine izin veriyordu.

''Şömineden biraz daha uzak kalırsam bu yanına son gelişim olabilir. Şu an kemiklerim sanki buz sarkıtlarından yapılmış gibi. Şimdi izin verirsen...'' Ainon adama içten bir gülümseme gönderdi ve şöminenin karşısında birbirlerine karşılıklı duran iki berjeri işaret etti.

PATRİUSWhere stories live. Discover now