1950'lerin sonlarında, Paris'te geçen tutku dolu bir aşk hikâyesi.
Gece karası saçları ve denizleri andıran masmavi gözleriyle, genç ve güzel bir kadın olan Chérie Garcia; kendini Paris'in en ünlü gece kulübünde bulduğunda, o gece başına gelecekler...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
4: EN KARANLIK ARZULAR
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
⚡️
Enfer Rouge, daha önce gördüğüm hiçbir yere benzemiyordu. Oldukça sofistike ve asil döşenmiş koridorlarda gezinirken düşündüğüm tam olarak buydu. Dante'nin eli belli belirsiz bir dokunuşla belimdeydi ve beni düzgünce yönlendirmekten öteye gitmiyordu.
Bu adam kimdi, ismimi nereden biliyor ve bana neden sanki bu dünyadaki güzel olan tek şeymişim gibi bakıyordu bilmiyordum ama öğrenmek için can atıyordum.
Dikkati üzerimdeyken ben de bir kaleyi andıran bu lüks mekânı inceledim. Bordo ağırlıklı olsa da, aralara yerleştirilmiş siyah, kahverengi, kırmızı, gümüş ve altın rengi işlemelerle burası bir saraya, kendi içinde kocaman bir dünyaya benziyordu. Dünyadan çok bir cehenneme...
"Buraya neden Kırmızı Cehennem ismini verdiğinizi anlamaya başlıyorum sanırım."
Dante ardımda şaşkınlıkla gülümsedi. "Öyle mi?" diye sordu tatlı bir sesle. Bakışlarım ona döndü. Başımı hafifçe salladım. Benimle birlikte koridorun ortasında durdu ve delici bakışları üzerimde gezindi.
"Öyleyse aydınlatın beni, ma chérie. O güzel aklınızdan neler geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorum."
Başımı eğdim. Etrafta göz gezdirdikten sonra onun soğuk, delici bakışlarına kaldırdım bakışlarımı. Dudaklarımı büktüm. Bakışları hemen oraya kaysa da, gözlerime ulaşması saniyeler almadı. "Bir metafor olduğunu düşünmüştüm ancak burası gerçekten de kırmızı... Hem de her bir noktasıyla."
Dante keyifli bir kahkaha attı ve belimdeki elinin dokunuşu samimi bir hâl aldı. Kabuğundan yeni yeni çıkan bir kadın olarak, nedense bu dokunuşundan rahatsız olmadım. Aynı, onu ilk gördüğüm anda hissettiğim çekimi ve anlamlandıramadığım bağı inkâr etmediğim gibi, dokunuşundan rahatsız olduğumu da söyleyemezdim. Aksine, oradaki duruşunu sevmiştim.
