3 Aralık.

373 47 28
                                    


3 Aralık 2023

Zehra'dan

Sokakta akșamdan kalma ayyașların, dükkanlarını açmıș siftah yapmayı bekleyen esnafların, annelerinden azar ișiten yaramaz çocukların sesi ve duvarda asılı duran takvimde Aralık'ın üçüncü günü.

Yine bütün gece boyu geceyi dinlediğim bir sabaha uyanıyorum, son bir yıldır bașka bir șey de yapamıyordum zaten. Sonra hatrıma düșüyor, Beyoğlu'nun ara sokaklarından birindeki yazıhanemde "Bak, buradayım! İkimizden biri gitmediği sürece de hep burada olacağım." dercesine solmamaya inat etmiș bir papatya buketi.

Hande'ye verdiğim sözleri her zaman tutardım, şimdi de tutuyorum. Gözüm gibi bakıyorum papatyalarına gittiği günden beri. Bugün de "Son kez." diyerek onları selamlamaya karar veriyorum, son bir yıldır yaptığım gibi.

Bir fincan sade türk kahvesi, canımın istediği kadar sigara, bazenleri de Taksim Meydanı'nda yalın ayak gezip simit satan çocuklardan aldığım simitlerle doyuruyordum karnımı artık. Sofrada "Biraz daha ye birtanem." diyebileceğim bir Hande'm yoktu çünkü.

Bugün sigara ve kahveyle yetindim. Sonra siyah kabanımı geçirdim üzerime, malum İstanbul'un ayazı sadece soğuğu değil, her bir anıyı, varsa kalbinizin bir köșesinde duran o kișiyi de vurur yüzünüze. Hüznün verdiği huzurla çıktım evden, papatyaları görmeye.

Bugünde bir hinlik var. Ağır adımlarla Beșiktaș sahilinde yürüyorum, güzelimin mezarı olan mavilikleri, tüm hayatımı anlattığım denizi izliyorum bir süre, sesleniyor bana:

"Yapma. " diyor, "Olmaz." diyorum
"Sözüm var, geleceğim diye söz verdim ona. Bilmiyor musun? O üzülünce pek bir kırılgan olur, gözleri dolar da kaçacak yer arar, ben olmadan üșür, elleri buz tutar, gamzeleri solar... Neyse oyalama beni, sen Tanrı'ya emanet ol eski dostum bırak bu hayatım da sana son hediyem olsun."

acı bir dalga vuruyor ayaklarımın dibindeki kayalıklara, cevabımı alıyor ve ayrılıyorum sahilden.

Haklıydı Hande, öğrenmiştim artık denizle, koca çınarla, kedilerle, terkedilmiș binalarla konuşmayı. Her birinin kendi ruhu vardı, Hande'nin bana emanetiydi onlar. Onun yalnızlığını, içinde kopan fırtınaları, uykusuz geçen her bir gecesini anlamıştım böylece.

İçimde O'na kavușacak olmanın huzuruyla Gümüşsuyu yokușunu çıkıyorum. Bir taraftan da düșünüyorum: O'nu ilk kez Gülhane'de bir ağacın altında, rengarenk çiçeklerin içinde, zarif ellerinde bir kitapla otururken gördüğümü hatırlıyorum. Sonra da hayatın yükünü kaldıramadığından kendini maviliklere teslim eden, vedasızca giden bir bedeni.

Taksim Meydanı'na ulașıyorum, yazıhaneme az kaldı. Dolmuș durağındaki çiçekçileri görüyorum, o günü hatırlatıyorlar bana. Bu dünyaya veda etmeden önceki gün elinde iki koca buketle dibimde nasıl bittiğini hatırlıyorum.

O gün de yanımdan ayrılıp gitmişti, korkumda haklıydım. "Ne olurdu da o gitmeden önce uyanıp sımsıkı sarılsaydım, o denizine ulaşamadan kollarımda huzuru bulabilseydi." diye düşünmekten harap oldu zihnim.

Beyoğlu'ndayım, bir taraftan sahaflara selam veriyor bir taraftan yoluma devam ediyorum. Ne perșembe geceleri ziyaret ettiğim Ali Abi'ye ne de Hande'nin yokluğunda her Cuma poşet poşet oyuncakla gittiğim yetim çocuklara veda edecektim. Ne bu sokakları özleyecektim, ne de geceleri renksiz sokağa ruh veren çalgıcıları. Kararlıyım.

Sonunda varıyorum eski ahșap binaya, yukarı kata merdivenleri ağır ağır çıkıyorum. Sol tarafta üzerinde sayısız kitap ve yazılmaktan vazgeçilen șiirlerin olduğu büyük bir masa, hemen karșısında tüm boğazı gören genişçe bir cam, camın önünde papatyalar.

Hande'den sonra denizi görmek bir kenara dursun, dalgaların kayalıklara çarpma sesini bile duymak aklımı yitirmeme neden oldu. Taşınmıştım bu yüzden evimden, artık deniz görmüyordum. Ancak papatyaları yerlerinden edemedim, kıyamadım onlara.

Yapabileceğim her şeyi yaptım Hande için ona kavuşmadan önce. Papatyalarına çok güzel baktım, soldurmadım hiçbirini. Günler geçtikçe üzgünlüğüm yerini kızgınlığa, intikam isteğine bıraktı sonra. Ancak kendi canına kıyan birinin intikamını kimden alırdım ki?

Can parçamın hayatını mahvedenleri tek tek elden geçirdim. Dedim ya verdiğim her sözü tutarım diye, benim canımın canına kasteden şerefsize "senin ölümün benim elimden olacak" sözümü bile tuttum. Aşırı dozla kendini öldürdüğü sanılan bedenin son gördüğü kişi olmak bir süre rahatlattı beni.

Ancak güzelimin özlemi yine ağır bastı, bir ölüye aşık olmak böyleydi işte. Buradaydım her şeyin sonunda.

Bu sefer elimi çabuk tutmaya karar veriyorum zaten yolda yeterince düșünmüştüm nasıl olsa. Masamın çekmecesinin kilidini açıp uzun zamandır bugünü bekleyen babamın hatırasını alıyorum elime. Ardından son buketin karșısına dikiliyorum. Kumral saçlarına bir papatya tacı takmış, gamzelerini çıkarmış gözlerinde yıldızlarla bana bakıyor biriciğim, biliyorum.

Dıșarıda devam eden hayatın koșușturmacası, kimilerine ev olan bir ara sokak ve sokağı inleten bir el silah sesi, bugün 3 Aralık 2023.

.
.
.
.

yarabbi şükür bitirdik, okuyan herkese teşekkürler <3

finali bilerek kısa tutuyorum çünkü ara sıra throwbackler yazarak Hande'den sonraki dönemi beraber yaşadıkları ve bizim okumadığımız anılarla beraber anlatacağım :)

ayrıca bu bölümün neredeyse tamamını zaten buraya gelene kadar bölüm başlarında gördük. handesiz uzun uzun bölümler yazmak yerine finali direkt verip sonrasında 2 3 bölümle hem şimdiki zamanı hem geçmişi anlatmak daha iyi olur diye düşündüm.

a bientoo <3

Has llegado al final de las partes publicadas.

⏰ Última actualización: Apr 16 ⏰

¡Añade esta historia a tu biblioteca para recibir notificaciones sobre nuevas partes!

papatyalarDonde viven las historias. Descúbrelo ahora