4.bölüm

56 13 4
                                    

"Asımın nesli diyordum ya; nesilmiş gerçek. işte çiğnetmedi namusunu,çiğnetmeyecek..."

yazarın ağzından:

2 yıl önce...

"Komutanım! etrafımızı sardılar mühimmatımız neredeyse bitti, ne yapacağız ?" Mehmet Yüzbaşı silahına son şarjörü takarken,şimdiden Şehâdetin teslimiyeti gözükmüştü ufukta. Bir umut tekrar aldı eline telsizini,

"Zafer bir, Zafer timi Yüzbaşı Mehmet Akman konuşuyor, destek ekibin gelmesine kaç dakika var?Zafer bir dinlemede " telsizin karşı tarafından bekletmeden cevap gelmişti,"

"Şafak bir konuşuyor gelmeye çalışıyoruz lakin ani gelişen bir baskın nedeni ile teröristleri temizleyerek geliyoruz komutanım. yaklaşık on beş dakika sürer,siz ne kadar dayanabilirsiniz? Şafak bir bir dinlemede "

Mehmet Yüzbaşı kaç gündür uyumadığı, yeteri kadar yemek yemediği için bitap düşmüş timine baktı, artık mühimmatın dibini sıyırıyorlardı. Bu şekilde en fazla beş,on dakika daha dayanmaları mümkündü.Sonrası ise Allahın takdiri...

" Zafer bir konuşuyor, elimizde sayılı mühimmat kaldı,yaklaşık on dakika daha dayanabiliriz"

"Şafak bir konuşuyor,elimizden geldiği kadar hızlı olacağız komutanım,biraz daha dayanmanız lazım"

Mehmet yüzbaşı telsizi beline takıp yaslandığı duvarın arkasından çıkarak ard arda iki teröristi cehenneme yollamıştı,bu hareketi dikkatleri fazlasıyla üzerine çekmiş onu hedef alan teröristleri galayana getirmişti, ard arda yağan mermilerin arasında bağırdı,

"Destek timin gelmesine on beş dakika var arkadaşlar,dayanmamız gerekiyor ne olursa olsun bu şerefsizlerin eline esir düşmemeliyiz"
Alparslan çoğalan mermilerin Mehmet'i nişan aldığını görünce arkasına siper aldığı duvardan ayrılıp kısa mesafe koşarak hem komutanı hemde dostunun yanına attı kendini,
Can havliyle yaptığı bu hareket Mehmet'i fazlaca sinirlendirmişti,
"Ne yapıyorsun asker!" Alparslan'ın sanki çatışmanın ortasında değilmiş gibi her zamanki yaramaz gülüşü vardı yine yüzünde,"benden önce şehit olmaman için uğraşıyorum komutanım.biliyorsun benim o tarafta bekleyenim çok."
Mehmet sinirle mermilere hedef olmaması için yanına çekti arkadaşını"bugün burada kimse esir düşmeyecek şayet biri şahadete ererse bunuda kimseye kaptırmam biliyorsun dostum."ikilinin yıllardır süren dostlukların dan aralarında hiç eskimeyen ve her zaman heyecanını koruyan bir konuşmaydı bu. ikisi de en derinlerinde şehadeti arzularken,birbirlerinin önüne geçmek istiyorlardı,şakaya vurup yarış haline getirdikleri bu şahadet yarışı aslında ikisininde arkada kalmak istememesiydi.ikiside kardeşinin ölümünü görmeye hiç bir zaman hazır hissetmeyeceklerdi kendilerini. Mehmet yüzbaşı telsizine konuştu,"herkes buraya toplansın,az kaldı birlikte direneceğiz.arkada kimseyi bırakmayacağım "

Biraz sonra herkes bir şekilde aynı duvarın arkasında toplanmıştı,
"komutanım dayanamıyorum..."

timin çaylağı Emir'den gelen ses Mehmet'in çaresizlik içinde sıkıca gözlerini kapatmasına neden olmuştu, Emir aralarında yaş olarak en küçükleri olmasına rağmen silah uzmanıydı,her türlü silahı saniyeler içerisine söküp takabilecek kabiliyete Sahipti. Herşeyden önce baba olacaktı Emir...Ha bugün ha yarın oğlunu kucağına alacaktı.

"Sabret koçum,söz veriyorum çocuğun babasız kalmayacak.ne olursa olsun oğlun doğduğunda yanında olacaksın."
Emir inanıyordu komutanına,hemde sonuna kadar inanıyordu.üstlerine mermiler mi yağıyormuş? teçhizatları mı bitmiş? baskın mı yemişler? ne önemi vardı ki Mehmet Yüzbaşı söz vermişti. Allah izin verdiği sürece Mehmet yüzbaşı her sözünü tutardı,bu onların ilk ölümle burun buruna gelişleri değildi elbet, ilk köşeye sıkışışları da değildi,onları yaratan elbet yollarını gösterecekti.

Var Olsun Vatan Where stories live. Discover now