OTUZUNCU BÖLÜM

185 64 156
                                    


AHSEN


Hayatta öyle bir noktaya gel ki, her sabah uyandığında Şeytan; 'Ahh.. Kahretsin bu yine uyandı' desin.



Bende cehennemin boş olduğuna inanlardanım, bütün şeytanlara burada ve hatta o şeytanlardan biride bendim. Babam ise yarım saat önce cehennemime giriş yapmıştı.



Arkamızda ölü ve dağınık bir toprak bırakmıştık ama bizi intikama sürükleyen öfkemiz hala bizimleydi. Aslında öfkeli olan tek kişi Pars'tı, bense yapacağım şeyler için heyecanlıydım. Yıllardır hayatım da akıl hastanesinden kaçmaktan başka bir aksiyon olmamıştı. Ancak bir kaç gündür hayatım renklenmişti. Bu da beni eğlendiriyordu.



Pars'ın benimle anlaşma yaparken üç şartı vardı. Annesi bulacaktım, babam hakkında bilgi verip her hareketini tahmin edecektim ve ne olursa olsun sözünü dinleyecektim.



Annesini bulamadım -henüz- babamın hareketini tahmin edemedim -babamı yaptığı her hamlesi için pişman edeceğim- ve birde sözünü hiçbir zaman dinlemedim -bundan pişman değilim- Bütün bunları düşününce bana öfkelenmesi gerekiyordu ama Pars bunu yapmıyordu. Öfkeliydi ama bu öfkesi onun işine şimdiye kadar yaramamış olsam da bana karşı değildi. Bu beni mutlu etmeliydi ama etmiyordu. Pars'ın annesini bulamadığım her saniye içimde ki karanlık çıldırıyordu çünkü onu bulamamam güçsüzlükten başka bir şey değildi.


Karanlığım zihnimde koşarak ve bağırarak bana 'Beni özgür bırak ve onlara dünyada ki cehennemin ne demek olduğunu göstereyim' diyordu.


İçimde ki karanlık ve babam aynı şeyi istiyorlardı.



Babam o bombaları patlatırken amacı bizi öldürmek değil sinirlendirmekti, çünkü benim onu tanıdığım kadar oda beni çok iyi tanıyordu ve yenilmekten ne kadar nefret etiğimi biliyordu.


Ben karanlığımı içime hapsetmek için çok ağır bir bedel ödemiştim, babam ise o karanlığı uyandırmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu ve üstelik babamın yaptığı şey büyük bir intihardı, kendi ayağına kurşun sıkmaktı. Eğer içimde ki karanlık bir gün uyanırsa, öldürmem için yalvaracak ilk kişi o olacaktı.



Araba durunca Pars hızlıca arabadan aşağı indi ve bende kafamda ki düşünceleri bir kenara atıp onu sessizce takip ettim. Alphan malikanesine gelmiştik, bu malikane adada ki evden daha görkemli ve büyüktü. Özenle kesilmiş ağaçlar ve yeşil çimenlerin hakimiyetinde büyük bir bahçesi vardı, tıpkı ada da olduğu gibi burada da evi koruyan keskin nişancılar vardı ve evin her etrafında göze batmayacak bir şekilde siyah takım elbiseli korumalar nöbet tutuyordu.

ANLAŞMA 🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin