#3.BÖLÜM: KELEBEĞİN KOZASI

80 13 11
                                    

Yıldıza basmayı unutmayın!*


🪖🐺

"Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince

Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince"

-H.Nihal Atsız

🎵

Gökhan Kırdar-Üstüme Basıp Geçme
Dedublüman-Sen Bilmezsin

3.Bölüm
"Kelebeğin Kozası"

Dün ne yediğimi unutan ben, büyürken her gece dinlediğim masalı hatırlıyordum. Zihnimin bana karşı oyunları mı bilmiyordum fakat elimde bir seçenek olsaydı unutmayı seçerdim. Nedense burada beni ilgilendiren bir öykü varmış gibi hissediyordum. Bunu bana söylemese de, o anlar sahip olduğu bakışlarından görürdüm. Uyurken, yatağımda kendimi uykunun kollarına teslim etmeye çalışırken, eliyle saçlarımı okşayan şefkatli ellerini hala hatırlıyorum.

Bana ilk, tilki ve kelebeğin hikâyesini biliyor musun sorusunu sormuştu. Bilmediğimi söylemiştim. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin onun uydurduğunu düşünüyordum anlatırken. Çünkü böyle bir hikâye yoktu, büyüdüğümde ne kadar ararsam arayım sonuç bulamamıştım. Yine de hiçbir zaman dinlemekten kaçmadım, anlarım sandım. Eğer, bana her defasında anlatıyorsa bir sebebi vardır mutlaka diye düşünürdüm. Hayatım boyunca bu düşünce etkiledi beni. Her söze, davranışa bir neden bulmaya çalıştım, sanki sebepsiz yapılanlar yokmuş gibi. Büyüyünce insan değişiyormuş. Kelebekler gibi. Ama ömrü kısa olmayanından.

Bir gün küçük tilkinin yolda yürümesiyle başlıyordu masal. Birkaç gece yolda yürümenin güzelliğinden bahsedip durmuştu bana. Hayatı hep bir yola benzetirdi, arkana bakmadan yürümeye devam et derdi. Masaldaki tilki, yürümeye devam ederken konuşmasına devam ediyordu, yürürken yolun kenarındaki çiçeklere bakmayı unutma, aynı hayatında kötü giden ne yaşadıysan mutlu anılarına bakıp devam ettiğin gibi.

"Ama ya yorulursam?" Bir gece böyle sormuştum ona. Masal anlatırken sohbet etmekten ve sözünün kesilmesinden hoşlanmazdı ancak bana da kıyamazdı hiç, bilirdim. Dinlen, demişti o zamanda. Hayat her zaman yorucudur, yol hep uzundur.

Ya yola devam etmek istemiyorsam?

Edeceksin. Çünkü başka seçeneğin yok.

İnsan yürümek için yaratılmıştı, yol uzun geldiyse dinlen, yavaşla fakat yürümeyi asla bırakma. Sen yürümezsen hayat biter, hayat biterse-

Neyse dur.

Günler günleri kovalamış, aylar ayları. Küçük tilkinin yolu yürüdükçe uzamaya devam ediyormuş. Bu yolun onun için bir tür hayat yolu olduğunu hayal eder ve aslında yolun uzunluğunun iyiye işaret olduğuna karar verirmiş. Eğer yürüyorsam demek ki yaşayacak hayat var önümde, diye düşünürmüş. Ona bunu öğreten her kimse yolun etrafındaki dikenlerden hiç bahsetmemiş. Tilki her seferinde o dikenlerin yanından atlayarak geçermiş. Dokunmazmış bile. Bir keresinde dikenlerin arasında yeşeren bir gül görmüş ancak dikenleri var diye hemen uzaklaşmış oradan. Korkuyla yaşanılan hayatların, insanın hayatındaki güzellikleri yok ettiğini aklına getirmiş orada. İnsan dönüp de şuradaki güzel çiçeklere bakmıyor bile geçirmiş içinden, kendi kalbindeki sevgisiz boşluğu zavallı çiçekleri susuz bırakarak kendince intikam almaya çalışıyor.

Tilkinin bunları düşünerek ilerlediği yolda karşısına bir kelebek çıkageliyor. Ömründe hiç görmediği renkli kanatları olan güzel kelebek. Ona bakarken bir de kendi siyah postuna baktı. Karanlık hayatına renk girmişti sanki. İlk defa gördüğü bu kelebeğin mükemmel olduğunu düşündü.

Karadut Lekesi | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin