3.4

3.7K 280 83
                                    

Seelaamm! Biz geldik, yine! 

Daha önce bahsetmedim hiç, aralarda geçecek çünkü ondan da bahsedeyim. Feza Özel Kuvvetlerde arkadaşlar, yani kendisi bordo bereli bir asker. Yaşı bir tık daha büyük olsa daha iyi olurdu tabii ama 28 bile çok geldi bana akcmakcmklcml Hem  bu bir kitap, hayal dünyamız sonuçta. Süm'ün dünyası  burası arkadaşlar yani

Uzatmadan bölüme geçelim efenim, iyi okumalar dilerim <3

__________________________________________________________________

(Geçmiş zaman, bir önceki  bölüm Feza'nın bakış  açısından)

Geldiğim pide kuyruğunda sıraya geçtim. Ellerim ceplerimde sıranın bana gelmesini beklerken gözlerim mahallede geziniyordu. Görevim için buraya gelmiştik ama annemler ilk haftadan komşularıyla kaynaşmış, burayı benimsemişti bile. Benim için ise pek fark etmiyordu nerede olduğum, genellikle görevde oluyordum zaten. 

"Allah sahibine bağışlasın," Duyduğum fısıltı sesi ile önüme döndüm. Konuşan kızları tanıyordum. İşim gereği insanları gözlemleme huyum vardı. Komşularımızda da fazlaca kullanmıştım bunu. "Duymasın Zehra, ayıp! Dilimi tutamıyorum zaten!" İstemsizce dudaklarım kıvrıldı. Neydi adı bu kızın?  Annemin dilinden düşürmediği isim geldi aklıma, Mahinev. 

"Tamam Mahi de, sen konuşuyorsun bana neden sus diyorsun?" Yanındaki kızın gülerek söyledikleri ile elini kaldırıp hafif olmayacak bir şekilde vurdu. 

"Af Zehra! Sus dedim!" Sonrasında hiç konuşmadılar. Sıra bana gelince pideleri alıp eve ilerledim. 

"Hoşgeldin oğlum." İçeri girerek montumu portmantoya astım. 

"Hoşbuldum annem." Poşeti mutfağa bırakıp sofrayı kuran Asena'ya yardım etmek için kollarımı sıvadım.

"Abi yengem yaşayacak valla," dedi gülerek elimdeki tabağı alırken. Sessiz kaldım. Bir yengesinin olabileceğini sanmıyordum ama bu fikrimi söylemedim ona. 

İftardan sonra odama çekilmiş eskiz defterime bir şeyler karalarken kapı çaldı. Kapıya en yakın oda benim olduğundan oturduğum sandalyeden kalkıp odadan çıktım. Kapıyı açınca elinde tatlı tabağıyla bana bakan kızı gördüm. 

"Tatlı yapmıştım, size de getirdim." Elindeki tabağı alarak teşekkür ettim. Hala kapıda beklerken hareketleri nedensiz tatlı gelmişti. Başını geriye atıp bana bakması bile. 

Kendine gel Feza, ne tatlısı oğlum?

"Afiyet olsun." Ellerini önünde birleştirip koşar adımlarla bahçeden çıkarken kendi kendine kızarak konuşması güldürdü beni. Söylene söylene evine doğru giderken o gidene kadar bekledim. Mahalle de olsa, iki adımlık yer de olsa akşam vaktiydi sonuçta. Dünyanın binbir türlü hali vardı. 

O evine girince ben de içeri girerek kapıyı kapattım. Tabağı mutfağa getirince çay içen aile üyelerinin gözleri bana ve elimdeki tabağa döndü. 

"Yan taraftaki komşu, tatlı getirmiş." Annem gülümseyip kalktı masadan. 

"Mahinev mi? Mihri demişti çok güzel tatlı yapar diye." Annem elimden tabağı almak için tutunca bırakmadım. "Oğlum bıraksana tabağı." Kendime gelerek ellerimi tabaktan çekerken annemin tuhaf bakışları üzerimdeydi. Mala bağladık iyice. 

"Çatal getireyim de yiyelim." Asena çatal alıp gelirken çektiğim sandalyeye oturdum. Asena çatalları dağıttı, bana vermeyince kaşlarımı çattım. "Abi sen zaten tatlı sevmiyorsun." Çatalına batırdığı baklava dilimini ağzına götürürken elini tutup kendime çevirerek ben yedim. Bu sefer onun kaşları çatıldı. "N'apıyorsun abi?" Hayretle sorduğu soruya omuz silktim. 

Bir Teravih Meselesi |TextingWhere stories live. Discover now