XII. "Blackler"

103 9 61
                                    

Londra'nın boğucu havası, sonbaharın gelmesiyle daha da boğucu hâle bürünmüştü. Yağmur sessizce meydanı ıslatırken, meydan da tıpkı yağmur gibi sakindi. Yağmurdan kaynaklı olsa gerek etrafta bir iki kişi dışında kimse yoktu.

Blackler'in en küçük oğlu, her ne kadar aileden atılmış olsa da, yine yıllar sonra ailesinden kalma evin önündeydi. Gençliğinin çoğunluğunluğunu burada geçirmişti. Ev ise tıpkı gençliği gibi hayalet gibiydi. Arayıp bulmak istemediğin sürece göremiyordun.

Siyah şemsiyenin geniş örtüsü ıslanmamasını sağlarken bir yandan da parmakları arasındaki sigarasını dudaklarına götürüyordu. Yaklaşık altı dakikadır buradaydı, abisinin gelmesini ve beraber eve girmelerini bekliyordu.

Dudaklarının arasından usulca çıkan gri dumanın havaya karışmasını dalgınca izlerken şemsiyeyi tuttuğu parmaklarındaki yüzükleri tutma kısmına vuruyor, ritmik şekilde ses çıkartıyordu. Sigaranın ucunda biriken külün yere dökülmesini sağlarken işittiği motor sesiyle kafasını apartmandan çevirip sokağa doğru döndü.

Sirius Black, motorunu kaldırımın kenarına park ederek ayağa kalktı. Kaskını motorun arkasına kalan çantanın içine koyup kilitlerken saçlarının ıslanmasını umursamayarak ilk önce Regulus'a ardından apartmana baktı.

"Hoşgeldin." diye mırıldandı Regulus abisine bakarken. Sirius'un gri gözleri dalgınca binada dolaşırken anlık olarak "Ha?" diye mırıldandı. Kendisine gelmesiyle, "Hoşbuldum." diyerek Regulus'un yanına doğru adımladı.

İkisinin tarzı da oldukça zıt kalıyordu aslında. Sirius'un siyah deri ceketi, Regulus'un siyah uzun kabanı. Saçları ikisinin de uzun olsa da Regulus'un dalgalı saçları daha düzgündü. Sirius ise dağınık şekilde kullanıyordu saçlarını.

Regulus'un üzerindeki siyah takım, Sirius'un kot pantolon ve deri ceket ikilisine de zıt kalıyordu. İkisinin tek ortak noktası, parmaklarındaki çeşitli yüzüklerdi.

"Giriyor muyuz?" diye sordu Sirius kafasını kardeşine çevirerek. Regulus, ikisinin zıtlığını düşünürken duraksadı, kafasını onaylarcasına salladı.

Kardeşler etraflarına baktı temkinlice ilk önce. Sokakta şuanlık kimse gözükmüyordu. Tekrardan önlerindeki binaya dönmeleriyle ikisi de zihinlerinde aynı adres dolaştı.

"Londra, Grimmauld Meydanı, on iki numara."

Black kardeşlerinin çocuklukları ve gençliğinin bir kısmını geçirdikleri bu ev, sadece acıyla doluydu.

12 Numaralı ev yavaşça ortaya çıkarken Regulus, derince nefes aldı. "Şu olayı nasıl yapmışlar? Biliyor musun?" diye sordu abisine yıllar önceki gibi.

Sirius, dudaklarındaki sırıtışla, "Yaparlarken ben yoktum." dedi geçmişte ne dediyse tekrarlayarak. Regulus kafasını öne eğerek iki yana sallarken gülümsüyordu.

Ev nihayetinde tamamen ortaya çıktığında, ikisi de birbirlerine baktılar onay beklercesine. Sirius, ilk hareket eden oldu ve yıpranmış merdivenlere doğru ilerledi.

"Ev kime kaldı biliyor musun?" diye sordu anlık merakla Sirius. Regulus, omuz silkerken "Sana kaldı ya." dedi.

"Ne?" Sirius adeta bağırarak kardeşine dönerken, "Dalga geçme sıfatını siktiğim." dedi anında sinirlenerek. Regulus, kendisine küfredilmesiyle kaşlarını çattı. "Dalga geçtiğim yok amına koduğum." dedi sinirle.

ODNOLİUB | 'R.A.B'  teacher×studentWhere stories live. Discover now