~Zorlu vakitler..

11 0 1
                                    

Dürüst olmak gerekirse hepimiz zorlanıyorduk. 1 ay geçmişti bile.Okulun gereksiz eşyalar odalarında yataklar bulmuş üzerine kendi ceketlerimizi koyarak yatabiliyorduk yalnızca. Sıralardan daha iyi olduğu söylenemezdi. Ayrıca tek kıyafetlerimiz beden kıyafetlerimiz ve gizlice yapacağımız parti için pijamalarımızdı. Diğerlerine göre pijama getirdiğimiz için şanslıydık. Kim bilirdi ki böyle bir virüs çıkacak? İçeriden Miray seslendi. Hizmetlilerin odasından çarşaf bulmuştu. Artık kirli yataklara öylece uzanmayacaktık, çarşaflarımız vardı. Bu olayın sevinciyle kendimi öğretmenler odasında bulduğumuz koltuğa attım. Miray hepimize 2'şer tane çarşaf dağıttı. Defne hemen uyumuştu gülümsedim. Beni uyku tutmuyordu içimden bazen ağlamak geliyordu. Elbette ağlamıyordum. Hele ki yanımda Defne varken. Onu üzmek beni daha çok üzerdi. Bu Rümeysa ve İrem içinde aynıydı. Burada uzun süre kalıcaktık bu yalnızca birinci ayıydı. Hepimize bu süre yıllar gibi gelse de alışmaktan başka çare yoktu. Somurttum, Defne'yi uyandırmamaya özen göstererek toilete kaçtım. Saatlerce orada ağladım. Bir süre sonra göz yaşlarının yerini göz kanları aldı. Umursamadım, sadece kurtulmak istiyordum. Elbette ağlamak bir işe yaramazdı ama içimi dökmek istiyordum. İstemek az kalırdı hatta. Toiletin açıldığını duydum. Elbette ayrı toiletlerimiz vardı ama ben Defne beni duymasın diye buraya gelmiştim. Peki bu kişi niye gelmişti? Sonra İrem'in sesini duydum. Gelen kişi İrem'di. Gözümdeki kanları görürse bunu Defne de öğrenebilirdi ve bunu istemezdim. Abartmıyordum Defne'nin kalbi çok kırılgandı. Ayrıca İrem görürse ne diyecektim? "Gözümü çarptım" falan mı? İrem'in somurtmasını duydum o sırada, "Çok uzun sürdü bu yeter" diyordu kendi kendine sonra yüzünü suyla yıkadı ve gitti. Gözümdeki kanları silmek için lavabonun yanına geldim. Ama lavabodaki sular kesilmişti birden. "Hay şansıma!" Diye düşündüm kendi kendime. Şimdi odamızdaki lavaboya gitmem lazımdı ve elbette Defne'nin görme ihtimali vardı. Ama iki türlüde görecek dedim kendime. Odaya doğru giderken bana korkuyla bakan Rümeysa'nın sesini işittim endişeli bir sesle:
—Tuğçe noldu sana..?
Çaktırmamaya çalıştım. Aklımdaki tek ve en saçma bahaneyi attım ortaya:

—Gözümü çarptım.

Ve ordan koşarak kaçtım. Beni bu halde görmesi çok kötü olmuştu. Güçlü olmalıydım. Özellikle bu zamanlarda. Sınıfımızın bunları kaldırabilmek için bir lidere ihtiyacı vardı ve benim dışımda biri bunu üslenirse benim gibi çok acı çekebilirdi. Duygularını göstermemek onları zorlardı. Bu yüzden onlar yerine ben üstlenmeliydim ki üstlenmiştim bile. Pişman değildim. Asla olmayacaktım. Ama bu olayların bana herkesten çok acı çektirdiğini değiştirmiyordu. Bunları düşünürken kendi kendime omuz silktim. Tekrar odamıza doğru koştum ve Defne'nin görmediğinden emin olarak yüzümü yıkadım. Lavobaya bulaşan kan adeta acılarımı gösteriyordu. Lavobadan çıktığımda kendimi temiz çarşaflara bıraktım..

Evet biliyorum kısaydı ama umarım beğenmişsinizdirr

Karantina mücadelesi {DEVAM EDİYOR}Where stories live. Discover now