8. BÖLÜM: Gerçek

122 102 23
                                    


"Mısra uyan!" kolumda hissettiğim baskıyla göz kapaklarım titreyerek açıldı.

"Nihayet uyanabildin." diye söylendi Ecrin. Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktıktan sonra yatakta doğruldum. Hava aydınlanmış geniş pencereden içeri güneş ışığı süzülmüştü.

"Saat kaç?" diye sordum çok önemli bir ayrıntıyı öğrenecek gibi Ecrin'in yüzüne bakarken.

"Sabah altı. Kuzey'le Tarık silahları temizliyor Toprak ile Açelya da kahvaltı hazırlıyor birazdan ihtiyaçlar ve kontrol için şehre yola çıkacağız." diye açıklama yapan Ecrin'e gözlerimi devirerek baktım. Sabahın altısında yola mı çıkacaktık.

Yataktan kalkıp dün gece kenara çıkardığım botlarımı giyip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Ecrin'le birlikte merdiveni indikten sonra salona ilerledik.

Tarık ve Kuzey geniş sehpaya yaydıkları silahları temizliyordu. Ellerine yabancı durmayan kaliteli silahlar masanın üzerinde yerlerini almıştı. Gözlerim koltuktaki yaya takılırken dudaklarım tebessüme kapılarını açtı.

Koltuktaki yayı elime aldığımda Tarık ve Kuzey'in bakışları bana kaydı.

"Oklar nerede?" diye sordum onları umursamayarak.

Tarık yere eğildi ve bir çanta dolusu oku bana uzattı. Ok çantasını omzuma taktıktan sonra bir oku çekip yaya geçirdim.

"Ok kullanabiliyor musun?" diye sordu Tarık. Sesinde yatan gizli şaşkınlık kulaklarıma ulaşırken.

"Mısra iki yıl okçuluk dersi aldı." diye benim yerime konuştu Kuzey.

"Güzel o oklar boşuna gitmeyecek" diyen Tarık silahlarla ilgilenmeye devam etti.

Birkaç dakika okları inceledikten sonra koltuğun üzerine geri bıraktım. Bu oklarla birilerini vurabilir miydim bilmiyordum ve bunun düşüncesi bile beni ürkütürken uygulaması gerçekten zor olacaktı.

"Kahvaltı hazır!" diye yüksek bir ses
tonuyla bağırdı  Açelya mutfaktan.

Tarık ve Kuzey ellerindeki silahları masanın üzerine bıraktı ve ayağa kalktılar. Hep birlikte mutfağa doğru ilerlerken eskisi kadar yabancılık çekmediğimi hissettim. Alışmaya başlıyordum.

Sessiz geçen kahvaltıdan sonra yiyecekleri ve silahları arabanın bagajına doldurduk. Ancak sığmayan birkaç yiyeceği arabanın içine alınca altı kişi arabaya sığmamıştık.

Bunun üzerine Tarık garajdan başka bir araba çıkardı ve eşyaların bir kısmını ona yükledi.

"Kuzey sen kızlarla beyaz arabaya bin biz Toprak ile bu arabaya bineceğiz" içten içe bu duruma sevinmiştim. Kuzey'i tanıyordum sonuçta bu yüzden onun yanında  yabancılık çekmiyordum ancak Toprak'ın rahat tavırları ve Tarık'ın anlam veremediğim bakışları hoşuma gitmiyordu. Böyle kendimi daha rahat hissedecektim.

Tarık arabalara geçmeden önce bana yayı ve oklarımı verdi. Ecrin birkaç kere babasıyla avlanmaya çıkmıştı ve atışları fena değildi bunun üzerine Kuzey de Ecrin'e çok ağır olmayan bir tüfek verdi. Açelya aramızda en savunmasız kalan olmuştu. O daha önce kimseyle herhangi bir kavga bile etmemişken bu tür silahlarla ve profesyonel bıçaklarla ilgilenmiyordu.

Herkesten önce ön koltuğa ben otrudum. Zombi salgını olabilir ama ben bu sevdamdan vazgeçmem.

Şehre yarım saat içinde vardık. Salgının ilk gününe göre şehir çok değişmişti.

Bu sefer hastalıklılar dışında insanlar sokakta yoktu. Bazı arabalar alev almış, evler yıkılmış ve şehir harabeye dönmüştü.

Toprak ben düşüncelere dalmışken konuşmaya başladı.

KAÇIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin