003

80 7 328
                                    

"Neler buldunuz genç efendi?" diye sordu Lea karşısında rahatsızca oturan Axel'e. Axel'in gözlerinden ne kadar yorgun olduğu anlaşılıyordu, birkaç gündür uykusuz kaldığı aşikârdı.

"Bu sabah prensleri ve sarayı birer mektupla bildirdim, elfleri öldüren şey orklar değilmiş, sadece büyü. Kaynağı hakkında bir yorum yapmak zor, bir rahibin gücü kadar saf ve Umbranisler'in gücü kadar da karanlık. İçimde kötü bir his var leydim, bunlar öylesine işaretler değil, arkasında daha büyük ve kötü şeyler olmalı."

"Anlıyorum genç efendi, lütfen kendinizi daha fazla yormayın. Biraz dinlenmeyi hak ediyorsunuz."

"Bu karışıklıklarda büyük ihtimalle Tervisium ve Ashet Krallığı'nın parmağı da var. Umbranis'in de onlarla iyi ilişkiler içerisinde olduğunu hesaba katarsak leydim, uzak olmayan bir gelecekte bir savaş çıkacağa benziyor. Nasıl olduğunu tam anlayamasam da bir şekilde hazırlık yapıyorlar."

"Biliyorum, her an bunun için hazırlanıyorum genç efendi Axel." Lea kafasındaki düşüncelerle kaybolmuştu, yaşanan kargaşa ve veliaht prensin evliliği olayı onu yormuştu.

Axel, Lea'nın olası bir savaşa dükalığının varisi olsa da aktif olarak katılacağının farkındaydı. Onu kimse durduramazdı, o güçlü ve cesurdu. Yine de Axel dostunun incinmesini istemiyordu, Lea imparatorluk ve sevdiklerinin güvenliği söz konusu olduğunda gözü kara biriydi. "Dikkatli olun leydi Lea."

"Sen de Axel."

Axel Lea'nın yanından ayrıldığında Lea sıkıntıyla iç çekti, her şey daha zor ve yorucu olacaktı. Savaş hiç kolay geçmeyeceğe benziyordu, diğer krallıkların ve içerideki hainlerin neler karıştırdığını daha yakından izlemeleri gerekecekti. Lea dükalığın bahçesinde uçuşan kelebekleri eline konunca gülümsedi.

"Alın bakalım." Lea hançeriyle elinde bir kesik açtı ve kelebekleri kanıyla besledi. Kelebekler işleri bitince az önceki gibi bahçede uçuşmaya devam ettiler. Lea onların ardından öksürmeye başladı, zehrin dozunu arttırması iyi olmuştu.

"Abla?"

"Ah, Aria dönmüşsün. Çay partisi nasıldı?"

"Her zamanki gibi, güzeldi." dedi Aria, Lea'nın karşısındaki sandalyeye oturdu ve ellerini sanki bir daha tutamayacakmış gibi sıkıca tuttu. "Kimse için aptalca bir şey yapma. Hayatta kal, lütfen." Sözcükler Aria'nın ağzından öylece kaydı, demek istediği şeyin bunlar olduğuna emin değildi. Söz konusu ablası olunca duyguları karmaşık oluyordu, onu çok seviyordu.

Öğlen saatleriydi havada serin sonbahar rüzgarı esiyordu, Lea'nın yüzünde dalgın ve bir o kadar da sıcak bir gülümseme vardı. Dudaklarının kenarından sızan kan çenesine kadar ulaşmıştı, Aria mendilini ona uzattı, nedensizce bu görüntü Aria'nın kalbini acıtmıştı, belki de az önce Lea ve Axel'in konuşmasından duyduklarından dolayıydı ya da ona çocukluklarını hatırlatmıştı.

*Flashback, Lea ve Aria'nın çocukluk yılları, Zephyr dükalığındaki bahçe*

Kılıçlar birbirine çarptı, Lea Klaus'un hamlesinden çevik bir şekilde kaçtı. Küçük Aria elindeki kılıcıyla hayranlıkla ablasını ve prensi izliyordu, kılıcını onlar gibi kullanabilmek istiyordu.

"Leydim odaklanın lütfen."

"Tamam."

Aria Victor'in uyarısıyla kılıcını daha sıkı tuttu ve onun öğrettiği şekilde salladı. Victor'in kılıcına sert bir şekilde vurabilmişti.

PersonaWhere stories live. Discover now