7

748 75 30
                                    

Yine yorucu, nöbette olan bir iş günündeyim. Doktorlar camış gibi yatıyor hemşireler eşek gibi çalışıyor. Nerde adalet? 19 saattir uyumuyorum. Başımızda bir İrem var. Umarım şuan uykusuzluk siniri ile kimseye patlamam. Ben bunları düşünürken Kapı tıklandı.

"Gelebilir miyim?"

Bu henüz geleli 1 hafta olan yeni bir erkek doktordu. Kötü birisine benzemiyordu ama fazla cıvıktı.

"Geeell."

Der demez hemen içeri girdi. İlk önce göz göze geldik. Hala gözlerimiz birbirindeyken koltuğa doğru ilerliyordu. Gözünü çeken ben olmuştum. O ise bu duruma biraz bozulmuş gibiydi. Henüz tam birbirimizi tanıyamamıştık ama o fazla yakın davranıyordu. Gören de 10 yıllık arkadaşım falan sanar diye korkuyorum. Zaten Buse kaçamak bakışlar atıp, her yaklaştığında ima ile bakıyordu. İrem de tam aksini düşünüyordu.

"Naber?" İşte en tik olduğum kelimeyi söyledi. Şu an onu boğabilir miyim?

"Bok gibi senden?" İstemediğimi alttan alttan belli ediyordum. Biraz saf garibim hiç bir şeyi anlamıyor.

"Aaa niye?"

"Niye acaba?" Allah'ım sen bunlara akıllı dağıtırken niye bana bunlar geliyor hep?

Tam o sırada tekrardan kapı çalındı. Gelmesini komut verdiğimde içeri girdi. Gelen kişi hastaydı. İçimden sevinç fırtınaları yaşasam da bunu ona belli etmedim. İçeri gelen teyze yanımıza doğru ilerliyordu.

"En iyisi ben kalkayım." Sen bilirsin dercesine omuz silktim. Teyze benim yanıma geldiğinde o çoktan gitmişti bile. Mehtap doktor yine başıma yığıyordu hastaları. Teyze kan şekerini ölçtürmeye gelmişti. Çabucak teyzenin kan şekerini ölçmek için makinenin yanına çağırdım.  Teyze yavaş yavaş geliyordu. Sonunda gelince ilk önce içimden çok şükür dedim. Sandalyeye oturdu. Koluna gerekli şeyleri bağladım.

Ben makineye doğru eğildim. O anda teyze elini göğsüme attı. Ben şok içinde kalırken teyze bir göğsümü bir de karnımı kapatmaya çalışıyordu. Kendimi geri attım.

"Gız öyle şey giyilir mi? Bebe kıyafeti gibi oran buran belli. Bir gören olsa el adamı kınar."

"Ne olacak teyze?"

"Amaan ben bu ze kuşağı mi göt kuşağımı anlamadım. Gençlik bitmiş, ahlak yok, namus yok, terbiye yok."

Teyze kendi dizine vuruyordu. Ben ise teyzeye bombastic Side eye bakışlarımdan atıyordum. Teyze hala uğraşırken ben sonuçlara bakıyordum. Çıktı çıktığında eline tutuşturup hemen yolladım. Ayy ben ne yaşamıştım öyle. Kendimi masama koydum. Şuan yanımda çalışan Kürşat doktor şuan moladaydı. Muhtemelen sigara içiyordu.

Tam kafamı tekrar koyduğum da içeri Buse ile sohbet eden Kürşat doktor girdi. İçimden biraz sövüp sabır diledim. Ben hala uyumakta kararlıydım. Onlar ise benim ve Alper Doktor hakkında konuşuyordu. Buna başta sinirlensem de çok ta umrumda olmadığını anladım. Kafama birisi şak diye yapıştırdı. Gözüm yarı açık yarı kapalı kafamı tutarak ikisine de baktım. Kürşat hemen suçu Buse'ye attı.

"Valla Buse yaptı."

"Yalan!"

Sinirli sinirli bakarken tekrar kafamı koydum. Artık uyuyamazdım. Kafamı kaldırıp sedyeye gidip telefonumu elime aldım.  Aklıma geçen gün canlı yayın olayını yaşadığım gün geldi. Kafamı masaya tekrar tekrar vurmaya başladım. Kürşat bana boş boş başlarken, Buse olayı hemen anlamış gibi sırıtıyordu. Tam o sırada İrem geldi. Koşa koşa birkaç tıbbi malzeme alıp tekrar koşa koşa gitti. Herkes anlamamış gibi bakıyordu. Buse bana gözüyle gitmemizi anlatıyordu.

Buse ile odadan çıktık. İrem'in nerede olduğunu bulmak için bazı yerlere baktık. Sonunda İrem'i pansuman odasında bulduk. İçeride birkaç asker vardı. İrem'in pansuman yaptığı kişiye baktığımda doğal olarak şaşırdım. Bu kişi Barın'dı. İlk önce baya şaşırdım. Sonra ise kalbim nedensizce hızlandı. Ben hala ona bakarken o da bana bakmaya başladı. Göz göze geldik. Gözlerinde bir şeyler aradım. Yoktu, hemde hiç bir şey. Bu bakışma birkaç saniye daha sürdü. Bölen kişi ise Buse olmuştu. Buse'nin gözlerinde ima vardı. Benim ise o an kafama dank etti. Gözümü "Hayır! Saçmalama."
Anlamında pörtlettim. O ise "he he." Anlamında kafasını salladı.

Tekrar Barın'a bakıp gözlerimi hemen çektim. Hala bana bakıyordu. Diğer askerlere baktığımda ise onlarda bir bana bir de Barın'a bakıyordu. Hatta aralarında gülüp şakalaşıyorlardı. Umarım kimse yanlış anlamazdı. Etrafa göz gezdirmeye devam ederken İrem boğazını temizlemiş gibi yaptı. Bu uyarı anlamına gelen bir boğaz temizlemesiydi. Bunun ne anlama geldiğini ben anlamadım. Buse ise anlamış ve buna bozulmuş gibi gözüküyordu.

Buse'nin koluna vurdum. Pansuman odasından Buse ile beraber çıktık.

"İrem neden bizi çağırmadı?"

"Daha önce de söyledim ya. Askerleri seviyor olmalı diye.".

"Bu bizi çağırmaması için neden değil! Ona yardım edebilirdik."

"Neden sinirlendin? O askeri mi kıskandın yoksaaa?"

İma ile laflar ediyordu.

"Neee! Güleyim de boşa gitmesin."

"Kesin kesin."

Sinirle ona baktım. O ise gülmemek için zor duruyormuş gibi hâli vardı.

"Bu arada İrem neden boğazını temizledi?

O an ne diyeceğini şaşırdı. Benim anladığıma göre ise yalandan bir şey salladı.

"Boğazı doldu belki."

Ayyy sonunda geldi bölüm merak etmeyin daha aktif olacağım.

Opudunuz bebeklerre💋

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BercesteWhere stories live. Discover now