Yavru

300 11 1
                                    

Merhaba. Tesadüf üzeri bu hikayenin devamını bekleyenlerin olduğunu gördüm. Yoğun bir programım var ancak elimden geldiğince bölüm yayınlamaya çalışacağım. Aklım dağınık, bu yüzden hatalarımı affedin lütfen. En kısa sürede sizi yeni bölümle kavuşturmak istedim. İyi okumalar.
--------------------------------------

"Her şeyin farkındasın değil mi oğlum? Bu kız senden boşanmaz dedim. Boşanmamak için bir şey uydurur dedim. Senin aklını çeldi dedim. Sen çok değiştin Kerim. Seni değiştirdi. Benim oğlu-..."

"Anne yeter! Yeter artık n'olur dur! Kafam zaten karışık anne. Bir çocuğum olacağını yeni öğrendim anne."

"Nereden belli? Siz ne zamandır boşanmak için çırpınıyormuşsunuz. Davadan önce tak diye ortaya çıktı bu bebek? Senin mi, emin misin?"

"ANNE! Anne, annem. Ne saçmalıyorsun ya! Feride öyle bir insan mı anne? Anne sen ne diyorsun?!"

Annesinin bahsettiği ihtimal tüm sinirlerini germiş, kan beynine sıçramıştı. Sadece düşüncesi bile öfkelenmesine yetmişti. Feride öyle biri değildi. Bunu ona yapmazdı. Gözlerinde sevgiyi görmüştü. Bunu ona yapmazdı.

" Anne sonra konuşalım. Özür dilerim ama şu an Feride'nin yanına dönmeliyim."

Annesi gözlerindeki hayal kırklığıyla ardına bile bakmadan yürümeye başladı. Bu meselenin aslı astarı neymiş öğrenecek, oğlunu bu kızdan kurtaracaktı. Üniversite biterken öyle hayalleri vardı ki oğlu için... Askere gitmeden önce komşunun kızı, güzeller güzeli Banu ile söz keseceklerdi. Asker yolu gözletmeyi pekala o da istemezdi ancak bu söz onların arasındaki bağı güçlendirir, oğlu askerden çabucak dönsün diye gün sayarken yalnız kalmazdı. Banu o kadar naif ve duruydu ki. Hayallerindeki gelin ellerinde büyümüş sayılırdı. Çocukluğunu, ailesini bilirdi. Oğluna layıktı, birbirlerine yakışıyorlardı. Tüm hayallerinin suya düştüğü o geceyi aklından savurdu ve durağa doğru yürümeye başladı.

Hastaneye hızla giriş yapan araba, acil kapısının önünde durdu. Arabadan inen kadın, kocasına bir şeyler söylerken adamın " Arabayı park edip geleceğim." dediği duyuldu.

Feride'nin odasını sorduktan sonra koridorda hızlı adımlarla ilerleyen kadın, tanıdık birini gördü. Damadı Kerim...

"Kerim! Oğlum n'oldu? Feride nasıl?"

Kerim kayınvalidesini görünce endişelendi. Onlarla uzun zamandır yüzyüze gelmemişti. Telaşlı yüz ifadesi, titreyen sesi ile kadın ona yaklaştı ve tam karşısında durdu. Kerim istemsizce ellerini yüzüne götürdü ve ağlamaya başladı.

Boşanıyorduk, Feride hamileydi, zehirlenmişti ve hastanedeydik. Ben baba oluyordum. Nasıl böyle olmuştu birden bire? Hayat nasıl değişiyordu? Nasıl değiştiriyordu tüm olağan şartları...

Damadını ağlarken gören Vildan Hanım korkmaya başlamıştı.

Kapının önünden gelen sesler, ani bir giriş ve telaşlı annem. Koşar adım yanıma geldi ve sanki içerde bir canavar varmış da beni koruması gerekiyormuş gibi kollarını sarmalamıştı. Alnımdan öptü, yanağımdan, sonra tekrar alnımı buldu dudakları...

"Kızım n'oldu annem?" dolmuş gözlerini görünce benim de gözlerim doldu. Ona sarıldım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Anne." o kadar mahvolmuştum, o kadar çıkmazdaydım ki... Annem beni anlasın, beni buradan çok uzaklara götürsün istiyordum ama önce söylemem gereken bir şey vardı.

"Anne ben..." iyice korkmuştu kadın. Kızı iyi görünüyordu ama bir sorun olduğu belliydi. Kerim'in ağlaması, Feride'nin bu hali... Hiç hayra alamet değildi.

"Ha canım, söyle kuzum. Annen sana kurban olsun söyle." boğazındaki sertlik, konuştukça kısılan bir ses tonu ile varlığını belli etmişti.

"Ben hamileyim anne." hıçkırıkları arasında söyleyebildiği kelimeler sonunda çıkmıştı ağzından. Kadın ani bir hareketle olduğu yerden kalktı. Gözlerini yaşını sildi. Cümleyi idrak etmeye çalıştı.

"Hamile misin?"

Kızı kafasını sallarken hıçkırarak ağlamaya devam diyordu.

"Durumu iyi mi peki?"

Yutkundum.

"İyi, iyiymiş. Öyle dediler."

"O zaman niye ağlıyorsun? Ya Feride, ne kadar korktum biliyor musun? Annem niye ağlıyorsun?"

Anneme baktım. Şaşkındı ama artık üzgün görünmüyordu. Hatta sinirlenmişti.

"Ya sen de bir şey desene Adnan. Hay Allah'ım ya! Ömrümden ömür gitti. Dışarı da Kerim ağlıyor. Burada sen. Ya soğuk algınlığı, grip gibi bir şey dedin. Kerim ile hastanedeyiz dedin. Ben ne yapacağımı şaşırdım zaten. Hasbinallahu ve ni'mel vekil."

Adam, kızına destek verircesine yanına yaklaştı ve eşine baktı.

"Hayırlı olsun kızım, ağlama. Tamam işte paniklemişler demek ki onlar içinde yeni bir haber Vildan. Abartmayalım."

Cümleleri duyan kadın iyice sinirlendi.

"Abartmayalım mı? Vallahi bağıracağım şimdi. Ben de bir şey oldu zannettim. Ödüm koptu."

Bir hışımla odadan çıkan kadının gözleri Kerim'i aradı.

"Oğlum, hayırlı olsun. Niye ağladın, korkuttun beni?" Kerim artık ağlamıyordu ama kan çanağına dönmüş gözleriyle kayınvalidesine bakıyordu. Boğazını temizledi ve gözlerini kaçıracak konuşmaya başladı.

"Kusura bakma anne, öhö öhö yani Vildan Teyze, hanım, şey... Ben çok gerildim. Haberi yeni öğrendim. Korktum biraz, birde sizi görünc-..."

Kadın kendimi tutamadı sarıldı oğlu bildiği adama. Ayrılmalarını hiç istemezdi ama halledemedikleri bir şeyler oldu belliydi. Kızı az fena değildi. Babası şımartmıştı onu öyle. Velhasıl kelam bir karar vermişlerdi de, bu yavruya ne olacaktı şimdi? Daha doğmadan boşanan annesi ve babası olacaktı yavrucağın. Bir torunu olacağına içi sinesi sevinememişti bile. Herkesin psikolojisi altüst olmuştu.

Tüm olanların üstüne bir sünger çekip uzunca bir konuşulmalıydı. Bu mesele halledilmeliydi. Vildan Hanım'ın artık ipleri eline alma vakti gelmişti.

---------
Sizce Vildan Hanım nasıl bir yol izleyecek?
Yeni bölümden beklentileriniz neler?
Sizi çok seviyorum.
Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin.
Hoşcakalın ❤️

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 20 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

CancağazımWhere stories live. Discover now