3.Bölüm

5 2 3
                                    

Hatırladığı aklına gelen görüntüler gözlerinin dolmasına neden olurken kafasını iki yana sallayıp o görüntüleri unutmaya çalışmıştı. Birkaç dakikada kafasının içinde dönen görüntülerin etkisinden kaskatı kesilmiş babasına bakıyordu. Ama babası gözlerini annesine dikmişti.

Güçsüz adımlarla cam kırıklarının ayağına batmasını umursamadan evin içine giren babası derisi soyulmuş eski kemerine takılı hançerini çıkartırken odanın ortasın da duraksayıp hançerin kılıfını çıkartı.

"demek be-benden kur..tulup yeenii ve güvzel bir hayat yaşşş..ayacağınızı mı sandınız bennn süvünrken"

konuştukça alkolün kokusu yoğunlaşırken babası alaylı bir biçimde sırıtarak elindeki hançerin kılıfını odanın bir köşesine gönderdi. Ve tekrar konuşmaya başladı.

"yook öyle"

bunu söyledikten sonra yüz ifadesi anında vahşi bir hal alırken öncekine kıyasla daha hızlı adımlar atmaya başlamıştı.

Boynunda ve ensesinde soğuk terler döküyordu. Anlamıştı babasını yapmaya çalıştığını, buraya gelme amacını. Onu durdurmak için yaptı ilk adımında babasının attığı hızlı tokat ile yere serildi. Babası hızını kesmezken ses tellerinin izin verdiği kadar bağırarak.

"ANNEEE KAAÇ!!!!!!!"

dedi. Annesi kaçsa da merdivenlerin olduğu yere kadar kaça bilmişti sarhoş olsa da hızlı davranmış annesine önce arkadan vurmuş yere düşmesini sağlamıştı kafası ilk basamağa gelen kadın bir çığlık atıp kurtulmak ister gibi hareket etmeye çalışsa da başından aldığı darbe buna engel olmuş ani sızlaması olduğu yere kilitlenmesini sebep olmuştu adamsa kadının çırpınan bacaklarına, önce tam diz kapağına sert bir tekme atıp üstüne çıktı kadının çığlıkları evi adeta sarsıyordu.

Adamsa bunu umursamadan elinde tuttuğu hançerini neresine gelirse saplamaya çalışıyordu. Kadın kendini kolları ile savunmaya çalışıyordu olabildiğince ama nafileydi, altında çırpınıyor bir yandan da yalvarıyordu göz yaşları arasında.

"YAPMA...YAPMA..YALVARIRIM....AHH... NE OLURSUN.."

Kendini korumaya çalıştığı kollarında keskin acılar hissediyordu. Kolları ne kadar dayanmaya çalışsa da aldığı darbeler sonucu artık kendini koruyamaz bir haldeyken adam artık boynu ve göğsü etrafına, ucuna kan bulaşan hançer ile vurmaya başlamıştı. Bu sırada kadın can çekişini tiz çığlıklarıyla yansıtıyor, ses tellerini zorluyordu.

Bu vahşete tanıklık eden kızı da yalvarıyordu babasına yapmaması için. Can çekişiyordu, yerdeki kırmızı göl yayıldıkça.

Ama adam ne kızının ne de kadının hiçbir yalvarışlarını duymuyordu. Kız düştüğü yerden kalkamıyordu annesinin tiz çığlıklarını duydukça sanki o yere gömülür gibi oluyordu. Bir süre sonra kadının sesi kesildi ama adam durmak nedir bilmiyordu. İçinde neyin nefreti neyin intikamını belli olmayan hırsıyla hedef aldığı döşüne hançeri batırıp çıkartıyordu.

Artık küçük bir çukur oluşmuştu. Adam elindeki hançeri fırlatıp kadının kafasını iki eli arasına alık kanla bulanmış ilk merdiven basamağına vurmaya başlamıştı.

Yerdeki kanlı hançer ile bakışan kız bu dehşetin daha ne kadar süreceğini düşünürken kırılmış olan bahçe kapısından içeriye polisler dalmıştı. Polisleri gördükten sonra hafızasında kalan sadece birkaç görüntüydü. Her şey çok hızlı bir şekilde sanki oldu bitti ye gelmişti.

Civardaki komşular duyulan çığlıklar sebebiyle çağırdığı polislerin babasını götürüşü ve polislerle birlikte gelen sağılık çalışanlarının annesini siyah ceset torbası ile götürülüşünü görmüştü birkaç polis onunla konuşmaya çabalıyor ancak onun için bu sesler sadece bir uğultuyken göz kapaklarını birbirine yapıştırmak ister gibi birbirine bastırmış titreyen ayaklarını kendine doğru çekmişti.

Vahşetin seyircisi olmasından kalbi düzensiz ve olabildiğince hızlı atıyor, soğuk terleri ensesinden sırtına doğru yol çiziyordu. Yüzünün rengi atmış, beyaz teni olabilirmiş gibi birazda beyazlaşmış, dişleri arasında eziyet ettiği alt dudağı morarmaya başlamış,, onu ölü bir bedenden farklı kılan tek şey titrek aldığı nefeslerinden anlaşılan hayat belirtisiydi.

Sıkı sıkıya yumduğu gözleri ardında bu olanların hepsinin sadece kötü kabus olmasını diliyordu ancak hala kulağında uğuldayan polislerin sesi ona yaşananların gerçek olduğunu hatırlattıkları yetmezmiş gibi polislerden biri iki kolundan tutup kanıtlarcasına onu hafifçe sarmıştı.

Gözlerini zar zor olsa da hafifçe aralamış hafif şişmiş, kızarık gözleri ile karşısındaki polise bakmıştı. Polisin yüzünde hüzünlü bir ifade vardı sanki gözleriyle özür diler gibi bakıyordu. Geç kaldığı, yetişemediği için, bir kadın cinayetine daha engel olamadığı için, bir çocuğun daha hayat savaşında anne ve babasız yalnız kalmasına engel olamadığı için özür diliyordu sanki.

Elinde tuttuğu bir şişe suyu usul usul ona doğru uzattı. Kendinde hiç güç bulamasa da titreyen ellerine zorlukla hükmederek ona uzatılan su şişesi almış göz yaşları ile ıslanmış dudaklarına götürdü.

İnsanlar genelde su içince rahatladıklarını düşünürdü hep televizyonda filimler de izlerken ağlayan kişi su içince hafiften durulur daha sakin bir hal alırdı. Hep öyle olduğunu sanmıştı ama sadece sanmakla kalmıştı. Söylendiği gibi bu hayata ki en kötü ve acı veren şey sanmaktır. Babasından kurtulduklarını sanmıştı, bir daha onara karışmayacağını sanmıştı, annesi ile birlikte çok güzel bir hayat yaşayacağını sanmıştı, mutlu olacağını sanmıştı ama yine sanmıştı işte sadece o kadarla kalmıştı.

Kaybettiği sadece annesi değildi tüm hayalleri, umutları ve yaşama sevincini de kaybetmişti. Elinde tutmaya çalıştığı tek şey ise iradesiydi ne kadar başarılı oluyordu orası bilinmez ancak bedenine hükmedebildiği kadarıyla önce polisler ile birlikte nasıl gittiğini bile hatırlamadığı karakolda ifade vermiş olayı duyan annesinin birkaç arkadaşı anında yanına damlamıştı.

Cenaze işleriyle ilgilenecek kafada olmamasından annesinin yakın arkadaşları ilgilenmişti onlara bu konuda minnettardı lakin onlara bu minnettarlığını yansıtacak halde de değildi.

Annesini yeşil saçları olan toprak anaya teslim ederken titreyen ayakları üç gündür taşımakta zorlandığı bedenini daha fazla taşıyamadığı için ayaklarını serbest bırakmış sarsılarak dizlerinin üstüne düşmüştü.

Ayaklarının taşıyamadığı şey bedeni değildi, kalbine binen ağırlıktı aslında taşıyamadığı.

Kalabalıktan birileri onun gibi yanına çömelmiş teselli etmek amacında sırtında elleriyle görünmeyen daireler çiziyorlar bir yandan da sanki çok basit bir şeymiş de kendisi abartıyormuş gibi bilindik teselli cümleleri sıralıyorlardı. Ama onun durmaya niyetsiz olan göz yaşları akmaya devam edip annesini teslim ettiği torağı suluyordu.


Biliyordu buradan ayrıldıktan sonra annesinin can verdiği eve tek başına dönecekti, şimdi yanında ona boş tesellilerini sunan insanların hiçbiri yanında olmayacaktı.








♡♡♡

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KANLI HANÇER Where stories live. Discover now