KUMPAS

800 57 29
                                    

Bölüm şarkısı;
(Evanescense-secret door)

"Herkes bir yaşam seçer ve seçtiği yaşamın bedelini öder."

Uzun zamandır buradaydı, uçurumun kenarı hiçliğin kıyısında. Tek başına kaldığı bu zaman dilimini bile özleyecekti belki. Sessizliğin içinde kaybolduğu bu yolda yalnızlığı ona yol arkadaşı olacaktı, çaresizliği ise kader ortağı. Aslında içinde bulunduğu bu durum, fırtına öncesi sessizliğin belirtileriydi. Kimsesizliği sahiplenmiş bu yer kim bilir kaç insanın daha hayatından bir parça kopartıp, kendine yeni bir ağ örmüştü.

Aşağıdan bakıldığında o kadar yüksek görünmeyen bu yer, yukarıdan bakıldığında sanki etrafı kuşbakışı seyrediyorcasına muhtazam gözüküyordu. Bulunduğu konumdan etkilenen basıncın sonucunda ortaya çıkan kasırga güçlüğündeki esen rüzgar, dengesini kurmasında zorlaştırırken bir adım gerilemesine sebep olmuştu.

Soğuk hava ciğerlerinin en derinine işlerken gözlerini kapatıp karanlığın içinde kendi aydınlığını arayarak soğuğun vücudunu ele geçirmesine izin verdi. Yokluğunu bile farkedecek kimsesi yoktu, belki de kendini en iyi bu şekilde demoralize edebilirdi. Kararlıydı, artık geri dönüş yolu yoktu, tüm yollar kapanmıştı onun için.

Aslında küçücük bir söz bile kararından vazgeçmesini sağlayabilirdi fakat hiç kimsenin bu kadar yüksekliğe çıkmak gibi bir delilik yapmayacağı da
apaçık belliydi.

Kapattığı gözlerini aralayıp etrafına baktığında kendine aşağıya bakma cesareti vermeye çalıştı. Aralayan gözlerini tamamen açtığında her yerini sarmış grimsiye benzer bir sisle karşılaştı. Sisten dolayı etrafı ayırt edemiyor olması, içten içe korkmasına neden olurken arkadan yükselen tiz bir sesle birden irkildi.

"Anne! Lütfen yapma, lütfen..."

Bu oğlunun sesiydi, hayatta kalmış tek varlığının sesi. Söylediği sözler o kadar çaresiz ve sitem dolu çıkmıştı ki ağzından, halbu ki ne kadar da muhtaçmış birisinin desteğine.

"Çağın git, uzaklaş buradan."

Annesinin sözlerine aldırış etmeyen Çağın, bir adım ilerleyerek annesine biraz daha yaklaşmış, amacına uğraşmaya çalışıyordu.

"Çağın sana git diyorum. Sen benim bu zamana kadar ne sözümü dinledin, ne de bir söylediklerimi yaptın, sen beni anne yerine bile koymadın. Biliyorum şimdi yine dinlemeyeceksin ve işimi zorlaştırmaya devam edecek..."

Annesinin sözünü keserek kendi cümlesine başlamak isteyen Çağın, kendinden emin adımlarla cümlesine başladı.

"Yapamazsın!" Dedi Çağın, ses tonunu ayarlayarak.

"Bunu bana yapamazsın, hakkın yok, hakkınız yok, babam ve sen bunu bana ödeterek cezalandırmanıza hakkınız yok." Diyerek sesini yükseltti Çağın, ağlamaklı bir tondaki sesi benimseyerek.

"Çağın herzaman ki gibi yine işleri zorlaştırıyorsun, vazgeç artık bu huyundan, hem ben gittikten sonra herşey daha iyi olacak, en azından her zaman beni görmek gibi bir zorunluluğun da olmayacak artık."

Annesinin kurduğu cümleler Çağın'ın gittikçe sinirlenmesine sebep olurken Çağın içindeki öfkeyi dışa vurdu.

"Saçmalama Anne, bana bunu yapamazsın. İlk önce babam terkedip gitti bizi, şimdide sen, sen de gidersen ne yaparım ben kime tutunurum, kim olur bana tutunacağım bir dal, kim olur bana anne, kim olur bana baba."

Çağın annesiyle ilk defa bu denli bir dialoğa girmişti, bu olay ikisi içinde büyük bir gelişmeydi aslında.

"Anne mi? Ben sana bu zamana kadar annelik yapamadım. Bu saatten sonra da benden bir annelik bekleme, yapamam."

"Biliyorum bu zamana kadar yapmadın ama bu saatten sonra ikimizin birbirimize tutunmamız gerekmez mi?" Diyerek Çağın annesinin verdiği bu karardan vazgeçirmeye çalışıyordu. Fakat annesinin hiç vazgeçmeye niyeti yok gibiydi. Çağın biraz daha direnerek ses tonunu düşürdü.

"Söz Anne, söz veriyorum bir daha inatçılık yapıp seni üzmeyeceğim. Lütfen sen de beni bu koca dünyada tek başıma bırakıp gitme." Dedi Çağın, bir adım daha atarken annesi de bir adım geriledi.

"Daha fazla yaklaşma Çağın, ben kararımı verdim. Bıktım anlıyor musun? Bu hayatın bana ödettiği herşeyden bıktım. Yapmak istemeyipte yapmak zorunda kaldığım herşeyden bıktım." Dedi annesi, söyledikleri sözler esnasında gözünden süzülen damlalar, artık herşeyden bıkmış olmasının göstergesiydi.

"Ver elini Anne, uzat elini bu bataklıktan birlikte çıkalım ya da birlikte yok olalım bu yoklukta. Varlığımızda tutunamadık bari yokluğumuzda tutununalım birbirimize. Dedi Çağın, biraz daha yaklaşıp elini uzatırken.

"Daha fazla yaklaşma Çağın, git artık buradan, işimi zorlaştırma git.

Çağın söylemiş olduğu son sözler sayesinde annesinin kararının az da olsun zedelenmesine sebep olurken, annesinin bir adım daha atması, görmediği sis dolu uçurumdan, oğlunun gözleri önünde yuvarlanarak intihar olayına şahit olmasına neden olmuştu.

"Annee... Anneee..."

"Beni bu koca dünyada neden tek başıma bıraktın, Anneee..."

Hiçliğin kıyısında sürüklenen bedeni, aldığı sert darbelerden ötürü vücunu kullanamaz hale getiriyorken duyduğu o dehşet acı kendi kaderine hükmediyor, adeta kendi benliğiyle savaşıyordu.

İçi örümcek ağıyla örülmüş tuzaklarla dolu hayat denilen bu yolda, artık ondan kopmuş tek bir varlığı simgeliyordu. Aslında onunda istediği tam olarak da bu değil miydi?

Hayatta bazen düşüncelerimiz ile gerçekleşenler birbirini tutmuyor olabilir. Tam herşeyden kurtuldum derken bir de bakmışsın ki başka bir hayatın kapılarını aralayıvermişsin.

"Ölümlere sebep olan rüyalar üretiyordum, benim suçum buydu."

BÖLÜM SONU

Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin.

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin