43.Bölüm: YALPALAYAN HAYALLER

787 123 42
                                    

Bölüm biraz geç kaldı, aksaklık adına sizden özür dilerim. Şimdiden gözlerine sağlık. 🤗

Oy vermeyi unutmayın,
keyifli okumalar. 🖤

Hayat nasıl bir cehennemden ibaretti? Yaşamak için günün sonunda illa ölmek mi gerekirdi? Peki ya hangi insan, sonunun ölüm olacağını bile bile yaşamaktan vazgeçebilirdi ya da kim yolun sonunda ölümünden kaçabilirdi?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hayat nasıl bir cehennemden ibaretti? Yaşamak için günün sonunda illa ölmek mi gerekirdi? Peki ya hangi insan, sonunun ölüm olacağını bile bile yaşamaktan vazgeçebilirdi ya da kim yolun sonunda ölümünden kaçabilirdi?

Cevap hiç kimseydi. Kaçamazdık. Hiçbir şekilde kaderimizi değiştiremezdik, fakat yönetebilirdik. Şimdiyse kaderimi yönetebileceğim ipleri kendi ellerimle düşmanıma teslim etmiştim. Yolun sonunu bile bile, tıpkı ölümü bile bile yaşamak gibi, buraya göz göre göre gelmiştim çünkü biraz olsun umudum vardı. Yaşamak için değil, kurtulmak için. İçimdeki o karanlıktan, bedenimi saran çürük kokusundan ve geçmişin yakıcı izlerinden kurtulmak için.

Şimdiyse hiçbir şey yoktu. Bomboş bir karanlığa gözlerimi açtığımda hissettiğim tek şey uyuşukluk hissi ve beraberinde getirdiği zihnimin karmaşıklığıydı. En son neler olduğunu kavrayamayan zihnim, yeni yeni aydınlanan yerde gözlerimi gezdirmeme fırsat tanıdığında hemen yanımda elleri ve ayakları bağlı bir vaziyette sandalyede baygın olan Cengiz’i gördüm. Kabus muydu yoksa gerçek miydi anlayamıyordum, tek hissettiğim şey kalbime saplanan derin acıydı. Omzundan vurulmuştu, hatırlıyordum, o anı, nasıl yere yığıldığını ve ona ulaşamadan gözlerimin kapandığını.

“Cengiz?” Mırıldanışım kısıktı, kaç saattir baygın olduğumu bilmiyordum ancak ses tonum bunca zamandır kullanmadığım için boğuktu. “Koca ayı, beni duyuyor musun?” Boğuk bir öksürük döküldü dudaklarından, başı öne doğru düşmüştü, yüzünü göremiyordum. İyi miydi, yoksa berbat bir halde miydi bilemiyordum. “İyi misin, lütfen cevap ver bana!”

Yanıt gelmedi. Baygın değildi fakat ayıkta değildi. Garipti, sanki beni duyabiliyor ama bir tepki veremiyor gibiydi.

“Lütfen,” diye tekrarladığımda gözyaşım yanağıma aktı usulca. “İyi olduğunu bilmem gerekiyor. Bana herhangi bir işaret ver olur mu? Hareket edemiyorsan parmaklarını oynatmaya çalış, anlarım ben seni yeter ki bir tepki ver!”

Nefes alışverişleri sesli bir hale büründüğünde zorlandığını görebiliyordum. Ona ne yaptıkları hakkında hiçbir fikrim yoktu ama o her şeye rağmen iyi olduğunu bilmemi isteyerek parmaklarını elinden geldiğince oynattı.

İyi değildi.

“Omzunu hissedebiliyor musun Cengiz? Ya da başka bir yerini?” Bir yanıt veremediğinde sessizce ağlamaya devam ederken zorlukla yutkundum. “Eğer cevabın evetse yeniden parmaklarını oynat olur mu, lütfen?” Parmakları yeniden hafifçe hareketlendiği sırada bağlı olduğum yerden kalkmak istedim ve o an fark ettim, tıpkı onun gibi beni de bir sandalyeye bağlamışlardı. Ellerim de, ayaklarım da tutsaktı. Hıçkırıklarımın arasından ellerimi kurtarmaya çalıştığımda, bileklerimin acısını derinden hissediyordum ancak bu kalbimin acısının yanında hiçbir şey gibiydi.

KRONİK (+18)Where stories live. Discover now