6

1.1K 118 106
                                    

Bir Hafta Sonra...

"Sehunieee!" Kulağımı dolduran şen sesle şaşırmamı engelleyemedim. Bebeğim günlerdir ona yaklaştığımda bana düşman gibi davranırken şimdi cıvıldayarak adımı çağırıyordu. Ocağın altını kapatıp koşarak merdivenleri çıktım. Dün gecenin bütün izlerini bedeninde taşıyan Jongin dudaklarını büzüp ellerini gösterdi. "Hunie çıkar artık şu aptal kelepçeleri, bileklerim ağrıyor." Öne çıkardığı dudaklarının etkisinden kurtulduktan sonra iyice yaklaşıp dudaklarını öptüm. Ah, bu eşsiz tat! Dudaklarından ayrılmadan bileklerinden birini çözdüm. Elim yeniden çıplak bedende hazine avına çıktıktan sonra Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan belinde durdum. Büyük hazine! O sırada onun kelepçeden kurtulan elleri boynumda yeniden birleşti. Günler sonra beni tamamen kabul mü ediyordu? Dikkatimin dağılmasından şikayetçi olan bebeğim söylendikten sonra dudaklarımı ısırarak yeniden öpücüğü derinleştirdi. Ellerim bebeğimi hazırlamak için harekete geçtiğinde acıyla inleyen Jongin hala kelepçe takılı olan eliyle geri püskürttü parmaklarımı. "Olmaz Hunie, çok acıyor hala."

Saçlarını nazikçe okşayıp yatağa uzanmasına yardım ettim. Dudaklarım çenesine kayıp mırıltılarını artırırken saçlarımı çekiştirip kıkırdıyordu. On günün sonunda yeniden mutluluğa mı ulaşıyorduk? Dudaklarımdaki ıslaklıkla gözlerimi kapattım, Jongin bir anda üstümdeki yerini aldığında ona baktım. Zayıflayıp iyice çöken gözleri güzelliğinden bir parça alamamış olsa da mutsuzluğunu kanıtlarcasına acıtıyordu canımı. Bacaklarını açıp göbeğimin üstüne oturdu. "Kahvaltıda ne var? Çok acıktım ben."

Sıkıca sardığım bedenle yataktan kalktık, altına bir eşofman geçirip merdivenleri inip hazırladığım masaya geçtik. O keyifle tabağına çubuklarıyla vurup getireceğim yemeği beklerken ben ilk kez kendimi ciddi bir hayalin içinde hissediyordum. Jongin gerçekten içimdeki aşkı görmüştü belki de ilk gecemizi hatırlamıştır!

Tabağına kızarttığım sebze ve eti yerleştirince keyifle kıkırdayıp omzuma yerleştirdiği elleriyle zıplamaya başladı. "Bunu çok severim ben Hunieee, teşekkür ederim." Yerine oturur oturmaz ağzına tıkıştırdığı yiyecekleri önce gözünün önünde tutup şirinlik yapıyor ardından uçuyorlarmış gibi savuruyor ve ağzıyla buluşturuyordu.içim ısınırken karşımdaki şirin varlığı izliyordum. Onu izlediğimi fark edince oturuşunu dikleştirdi. "Üzgünüm, bu yemek bana hep çocukluğumu hatırlatır."

Elimle masanın üzerindeki elini okşadım gülümserken, "keşke her zaman böyle gülümsemeni sağlayabilsem." Elimi okşayarak karşılık verdiğinde şaşkınca ona baktım. "Benimle oynamıyorsun, değil mi Jongin?"

Elini elektrik çarpmış gibi hızla çekti. Kahvaltısına geri dönüp sessizce yemeğini yerken arada kaçamak bakışlarla bana bakıyordu. "Bana güvenmiyorsan kahvaltıdan sonra yeniden bağlarsın beni yatağımıza. Şeey... Yani yatağına." Hızlı hızlı lokmaları yutmaya çalışırken boğazına takılan sebzeyle öksürmeye başladı. Masadaki suyu alıp hızla başına dikti. Sakinleşince kafasını eğip ağzını sildi, masadan kalkıp koşarak merdivenlerden çıktı. Çarpılan kapı muhtemelen yatak odasına aitti. Yemeğimi sakin kalmaya çalışarak yerken aklımda onlarca soru dolaşıyordu. Beni aldatıyor musun yoksa, aldatamazsın!

Kahvaltı masasını toplayıp yatak odasına çıktığımda ellerinden yatağa bağlanmış, sinirle solumasına rağmen uyuyor numarası yapan Jongin'e baktım. Yanına oturup saçlarını okşarken nefretle kafasını savurdu. Bileğini çekiştiren bu hareketle acı içinde inledi bebeğim. Bileğindeki morarıklar onu ne kadar zorladığımı gösterirken yüreğim acıyla sızladı. Bileğini öpüp elindeki kelepçelerden kurtardım onu. Yanağına bir öpücük kondurup kulağına yaklaştım, "Lütfen kendine zarar verme bebeğim, yeniden yaralanmana dayanamam."

Takıntılı Bir Sekai Hikayesi  ( √ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin