three | and they're young and alive

127 32 40
                                    

Kurtadamlardan nefret ediyordu. Kurtadamlardan ve doğaüstülerden ve onların doğaüstü saçmalıklarından bütün varlığıyla nefret ediyordu. Kasabada sayısız ev, sayısız duvar, sayısız araba, sayısız heykel ---pekâlâ bu sayılabilirdi--- vardı ama nasıl oluyorsa, lanet olasıca aptal işe yaramaz değer bilmez duygusuz adi yaratıklar gelip her seferinde Stiles'ın jipini hedef seçiyordu. Yani hadi ama! Yeni bir kapıya harcayacak parası olan birilerini seçemezler miydi? Dostum, cidden, jipi mi, yine mi? Sökülen kapıya bakarken ağlamak üzereydi.

Scott sırtını patpatlarken "Üzülme dostum," dedi. "Bu bulmacayı çözünce cüzdanını düşünürüz."

Tamir edilmesi bir hafta sürecek olan kapı kenara alınırken Stiles ellerini yüzüne bastırıp yanaklarını aşağı çekti. Jipi tarihi eser niteliği taşıyordu ve yedek parça bulmak neredeyse imkânsızdı ama bu pençelerine sahip çıkamayan kahrolasıca kurtlar gelip onun eşi benzeri bulunmaz kapısına resim yapmayı seçmişti. "Sence bu komik mi?" diye çıkıştı kapıyı göstererek. İki elini de kapıya doğrultup Scott'a kaşlarını kaldırdı. "Bir kurt olarak bana ne düşündüğünü söyle Scotty, hadi! Sence bu kahrolasıca komik mi? BUNU BİR ŞAKA MI SANIYORLAR?"

"Wow, tamam Stiles, anladık," derken arkadaşı elini sırtından çekip geri gitti, böylece o jipinin yasını tutarken Stiles'a biraz alan sağlayacaktı. Ama ne kadar alan açarlarsa açsınlar Stiles'ın içindeki yangını durduramazlardı çünkü onun kıymetli, kızı gibi sevdiği, onsuz hiçbir yere gitmediği zavallı jipi can çekişiyordu. Ve Scott, oğlanın bütün alaycılığının ve dramatikliğinin ötesinde jipin ne kadar önemli olduğunu biliyordu çünkü jip Stiles'ın annesine aitti. Ve Stiles annesini çok küçükken kaybetmişti; annesiyle arasında kalan son bağlantı bu mavi teneke kutuydu. Bu yüzden Stiles kendini oradan oraya atıp ağlamakta serbestti.

Yüzünü sıvazlayan Stiles sonunda ayrılması gerektiğine karar verip jipin farını bir çocuğun saçını okşarmış gibi patpatladıktan sonra Scott'a döndü. "Deaton'dan haber var mı?" Alnını sıvazladı. Şu anda en çok ihtiyacı olan şey bunu zavallı jipine yapanların kim olduğunu öğrenmekti. Ama Scott'ın dudakları ince bir çizgi hâlini aldı ve bu ona istediği cevabı henüz alamadıklarını söylüyordu. "Ne? Hâlâ cevap vermedi mi? Adamım bu Deaton bazen gerçekten---- ıaaaağağaağğ!" Saçlarını yolma isteğiyle çekiştirirken Scott'ın motosikletine ilerledi.

Scott kaskı ona uzatırken ----sonuçta kafa travmasından etkilenecek kişi o değil, arkadaşıydı--- "Dönünce ilgileneceğini söylüyor," diye iç çekti. O da Deaton'ın bu havada kalan cevaplarından bunalmıştı. "Ama dostum, madem Derek ne olduğunu biliyordu sana söyleyemez miydi? Bizi büyük bir uğraştan kurtarır ve zaman kazandırırdı." Motorun gidonunu kavrarken alnı huzursuzca kırışmıştı. Stiles bir anlığına arkadaşı için üzüldü. Daha bir yıldır kurtadamdı ve alfa güçleri yoktu ama kendini bir sürünün sorumluluğunu alırken bulmuştu. Üstelik Scott McCall böyle büyük sorumluluk alabilecek kadar zeki değildi bile. Daha matematikte C eksiden iyi not almışlığı yoktu.

Stiles motorda arkasına geçip kaskı kafasına oturtmaya çalışırken "Derek beni delirtmeye çalışıyor," diye ortaya attı. Kayışları bağlayıp ellerini arkadaşının omzuna koydu. "Yüzünü görmeliydin, on ton beyazladı dostum. Bir an aklımı yitireceğimi sandım ---o yüz ifadesiyle bu işaretlerin iyi bir şey olduğunu söyleyemezdi zaten, değil mi?" Homurdanırken Derek'e lanetler yağdırdı çünkü hay şeytanın bacağı, adam kesinlikle neler olduğunu biliyordu ama onlara tek kelime etmemişti ve ---onları marketin önünde bırakıp gidişini düşününce Stiles gelmesine hiç ihtimal vermemişti zaten----- akşamki toplantıya da katılmamıştı. Evde her ne yapıyorsa çok meşgul olmalıydı. Hiç olmazsa işaretin ne anlama geldiğini söyleseydi, Stiles ona da razıydı.

there is a light that never goes out | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin