3-

2.5K 145 23
                                    

Kısacık bir şey deyip sizi bölümle başbaşa bırakacağım. bir sonraki bölüm biraz gecikebilir. çok yoğun bir dönemdeyim çünkü. ve video da The Piano Guys'dan Titenium var. Keyifli okumalar :):)


Safir sinirle motordan indi. Aras onu Tarlabaşı'nda bir depoya getirmişti. Arasa kızmak istiyordu ama onun aklındakileri okuyamadığı için susmayı tercih ediyordu. Dinlemeden konuşmayı sevdiği söylenemezdi neticede. Aras'tan bir açıklama bekliyordu ama o açıklama yapmak yerine depoya girdi. Safiri de peşinden sürükledi.

İlerledikçe safir şoka giriyordu. Buraya daha önce gelmemişti ama her yerini biliyordu. Burası orasıydı. Kitapta nerede olduğu belirtilmemişti ama burası orasıydı işte. Her şeyin başlangıcı olan ve yine her şeyin sonu olmasını beklediği yerdi. Burası yeraltı mahzenlerine giden yolun başlangıcıydı. Bağımsızlık mücadelesinin verileceği yerdi.

Aras Safir'e bakmıyordu. Ayak seslerinden peşinde olduğunu anlıyordu. Sadece bir iki adım arkasındaydı. Soluğu neredeyse Aras'ın ensesine çarpıyordu. Buna aldırmıyordu. Birçok kızın soluğunu hissetmişti ne de olsa. Ama bu kızda bir gariplik vardı. Kızın nefesi bile çocuğun tüylerini diken diken etmeye yetiyordu.

Aras adımlarını hızlandırdığında kızın adımları ve nefesi  ondan uzaklaştı. Geride kaldı diye düşündü Aras, yavaşlamadı. Eninde sonunda yetişir diye düşünüyordu ama adım sesleri gittikçe uzaklaşmaya başlamıştı. Nihayet, kızın ayak seslerini duymaz olduğunda arkasına döndü. Safir yoktu. İçinden küfürler ederek geri döndü. Kızı hiçbir yerde görmüyordu. Eski bir depo olmasına rağmen her yer gereksiz kolilerle doluydu ve bu onun kızı görmesini engelliyordu. Koloniler de ayrı bir sıkıntıydı tabi.

"Umarım bir daha benden kaçarcasına uzaklaşmazsın."

Safir'in sesi Aras'ın kulaklarına ulaştığında Aras derin bir nefes aldı.

"Neredesin sen?"

"Merak etme. Başıma bir şey gelmez. Buranın her köşesini biliyorum ve burada kimsenin yaşamadığını da. Sadece bir yere bakmaya gittim. Benimle gelir misin?"

"Bir dakika. Buranın ger köşesini biliyorsun öyle mi? Pekala seninle geliyorum. Bakalım ne kadar iyi biliyorsun !"

Kısa süreli gergin bakışmadan Safir heyecanla yürümeye başladı. Aniden sağa döndü. Biraz önce indirdiği kolilerin yanından geçti ve bir dolaba doğru yürümeye başladı. Aras onu takip ediyordu ve kızın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu ama başarılı olduğu söylenemezdi.

Kız dolabın önünde durdu ve gücünü son damlasına kadar kullanarak dolabı kenara çekti. Aras, kızın gücüne şaşırmıştı ama yardım etmeye tenezzül bile etmemişti. Safir'in neler yapabileceğini görmek istiyordu. Savaşta neler yapabileceğini anlaması lazımdı.

"Yardım etmeyi düşünmüyor musun?" demişti Safir ellerini duvarda gezdirirken.

"Niçin? Beni buraya sen getirdin. Ne göstereceksen göster de işimize dönelim."

Safir cevap vermek yerine derin bir nefes aldı ve bulduğu küçük girintiye ellerini geçirdi. Sertçe metal duvarı kendine çekti. Bu bir kapıydı. Duvarla aynı renge boyanmış metal bir kapı. Arkasına dönmedi ve kendini kapıdan içeriye attı. Her köşe örümcek ağı ile kaplıydı. Sakin olmaya çalıştı. Örümceklere alışmak zorundaydı. Birkaç adım attıktan sonra Arası'n nefesini hissetti. Bundan güç alarak adımlarını hızlandırdı ve koridoru sonuna kadar yürüdü. En sonunda aradığı iki kapıyı buldu. Kapılardan biri dışarıdaki ormana çıkıyordu diğer kapının ardında ise küçük bir daire vardı. Safir, Aras'ın gözlerindeki merakı hissedebiliyordu ama arkasına dönüp  gözlerine baktığında yanıldığını gördü.  Gözlerinde merak yoktu.  Gözlerinde öfke ya da korku da yoktu. Gözlerinde hiçbir duygu yoktu. Safir arasın soru sormak için araladığını fark ettiğinde "bekle" diyerek onu susturdu. Koridorun sonuna varıp kaloriferin arkasına ellerini uzattı. Bunu yaptığına inanamıyordu. Örümcek ağları eline bulaşmıştı. Ama anahtarı bulmuştu. Birkaç adımla Aras'ın yanına vardı ve anahtarı sol taraflarında kalan kapıya taktı. Kilik sesi duyulduğunda kapıyı çekti ve kendini suyun serinliğinin kapladığı geceye bıraktı.

Mürekkep DünyaWhere stories live. Discover now