• 32

120 21 27
                                    

Rahatsız edici bip sesini tekrar tekrar duymamla gözlerimi araladım. İki tarafımdaki cihazları gördüğümde hastanede olduğumu anlayarak başımı keyifsizce yastığa geri koydum ve iç çektim. Her şeyi elime yüzüme bulaştırmış olmalıydım.

"Hey," diyen sesle beraber başımı sağıma çevirdim. Chaeyoung duvar kenarındaki koltuktan kalktı ve yatağın başındaki sandalyeye yerleşti. "İyi misin?"

Birkaç saniye için gözlerimi yumdum. "Midem bulanıyor."

"Doktor çağırayım mı?"

Başımı iki yana salladım. Odanın diğer ucundaki pencereden dışarıyı süzdüm. "Hava çok kararmış."

"Saat 11'e geliyor." diye açıkladı Chaeyoung. Bakışlarımı ona çevirdim.

"Yaşlandın mı sen?"

Sağ omzuma yumruk attı. Ben gülerken "Çok komik, aptal." diye söylendi. "Çok korktuk sana bir şey olacak diye."

"Bayıldım mı ben?" diye sordum. Chaeyoung mırıldanarak onay verdi.

"Kalp krizi geçirmişsin. Bize neden böyle bir riskin olduğunu söylemedin? Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Changbin uyanınca anlattı."

Gözlerim büyürken doğrulmaya çalıştım. Chaeyoung ani hareketimden korkarak başını geri çekti. "Ne yapıyorsun?" dedi anlamaya çalışarak.

Zar zor da olsa oturur pozisyona geçmiştim. "Changbin'e ne oldu? İyi mi o?"

"İyi, iyi. Mide kanaması geçirmiş orada otururken. Bak, şimdi söyleyeceğimi ona söylemeyeceksin, anlaştık mı? Aslında sabah hastanedeymiş ve doktoru ona dinlenmesini söylemiş ama o senin maçına gelmek için tutturmuş. Jeongin de sabah evde kalması için ısrar etmiş. Changbin seni yalnız bırakamayacağını söyleyip durmuş."

Neredeyse ağlayacaktım. Belki soyunma odasına geldiğinde de rahatsızdı ve ben bunu fark edememiştim.

"Şu an iyi mi?"

"Gayet iyi. Taburcu edilecekti."

Aniden Seungmin'in yüzü kafamda belirdi. "Peki Seungmin? O nerede?"

"Burada. Kantinde çorba içiyorlar."

"İçiyorlar? Kimle?"

"Seungmin, Seungmin'in annesi, Changbin'in ailesi, baban, Moonbin, Yeri ve Koç."

Şaşırmıştım. "Bu kadar kişi beni mi bekliyor?"

"Yani, evet. Seni ve Changbin'i işte."

"Babam da burada yani?"

"Evet."

Gözlerimi yüzünde dolaştırdım. Konuşmak için çok hevesli duruyordu. Gerçekten benim için korkmuş olduğunu anlayabiliyordum. İşin kötüsü, onun da gününü berbat etmiştim.

"Özür dilerim." dedim bakışlarımı kaçırarak. "Çok sıkı çalışmıştın ve istekliydin, benim yüzümden oyuna başlayamadın bile."

"Minho, saçmalama. Senden önemli mi ki sanki? Demek ki böyle olması gerekiyormuş. Biz okulun en iyi iki tenisçisiyiz ve unutma ki bu işe beraber başladık. Sen oynamıyorsan ben de oynamayacağım."

Gülümsedim. Ona cidden çok değer veriyordum, Chaeyoung'un benim rahatsızlığım yüzünden böyle bir fırsatı kaçırmış olması beni suçlu hissettiriyordu.

"Yeri ne yaptı?" diye sordum. "O yarıştı mı?"

Gururla gülümsedi. "Az sonra sana anlatmak için geldiğinde bilmiyormuşsun gibi davran. İnanılmaz bir performans sergiledi. Ben görmedim ama Moonbin ve diğer kızlar öyle anlattı. Üst tura yükselmiş. Moonbin'in dediğine göre maç bittikten sonra kameralara elleriyle 'M' harfi yapmış."

Treat You Better ;; 2MinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin