1.3 (Xangwa's Final)

52 5 49
                                    

Öncelikle selam^^ bu kitap icin daha ilk bölümü yazdığımdan beri aklımda tek bir final vardı. Ancak açıkçası hem içimdeki sadist daha acımasız olmamı istiyor hem de ben bu bebislere kıyamıyorum. O yüzden üç farklı final yazmaya karar verdim. Bu benim en başından beri planladığım final, sonrasında sırayla kötü ve iyi son yazacağım siz hangisini daha fazla sevdiyseniz onu gerçek son olarak kabul edebilirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim^^

Hyunjin nefes nefese kalmıştı. Yoğun bakımın hemen önüne oturmuş, bacaklarını karnına çekmişti. Minik minik hıçkırıklar dökülüyordu dudaklarından. Titriyordu bedeni. Çok korkuyordu Hyunjin. Jeongin'i kaybetmekten, ellerinden kayıp gitmesinden korkuyordu. Onu hastaneye getirir getirmez bir çalışandan telefon bulup Felix'i aramıştı. Öyle ki konuşamamış, telefonunu ödünç aldığı bayan açıklamak zorunda kalmıştı.

Çok fazla düşünce dolanıyordu zihninde. Kendinden öylesine iğreniyordu ki.. Doğru kelimeleri bulamıyordu. Orada yatan kişi Hyunjin olmalıydı, Jeongin değil. Saçlarına daldırdı ellerini. Kendine olan öfkesini saçlarından çıkarıyordu. Çekiştiriyor, kopan teller parmaklarına dolanıyordu. Nefesi kesiliyordu. Boğazı şimdiden ağrımaya başlamıştı. Belli ki soğuk ona hiç iyi gelmemişti. Hasta oluyordu yine. Hyunjin küçükken de çok sık hastalanırdı. Büyüdüğünde de değişmedi bu. Isınmaya ihtiyacı vardı ancak bunu haketmediğine inanıyordu. Yine de bir çift kol onu kucaklayıp sıcacık bir bedene bastırmış, titrek bir ses zor sa olsun konuşmaya çalışmıştı.

"Hyunjin.. O iyi mi.."

Ellerini tuttu Hyunjin'in, saçlarından ayırdı yavaşça. Parmaklarına dolanan her bir saç telini itinayla temizledi ellerinden. Hyunjin ancak o zaman başını kaldırabilmiş, ona sarılan kişiyi -Jisung'u- görebilmişti.

"Ben.. Onu odasında buldum.. Bilinci yoktu.. Nabzı çok zayıftı.."

Nefesi kesildi Hyunjin'in yeniden. Hıçkırıklar boğazında bir bariyer oluşturmuştu, ne yutkunmasına izin veriyordu ne de konuşmasına.

"Ssh, tamam tamam"

Bu titrek bedeni tekrar yavaşça kendine bastırıyor Jisung. Elini saçlarına daldırıyor, sarışının gözyaşlarının boynuna düşmesine izin veriyor. Ne kadar pişman olduğunu, kendinden nasıl tiksindiğini anlamıştı Jisung. Jeongin iyileşse bile Hyunjin'in kendini affetmeyeceğini de. Arkadaşını ilk defa bu kadar yıkılmış görüyordu. Hyunjin Felix'e ulaştığında o ve Jisung beraber ödevlerini yapıyorlardı. İkisi de koşarak hastaneye gelmişti. Jisung saçları arasına minik bir öpücük bırakıp bakışlarını onunla beraber gelen Felix'e çevirdi. Felix doğruca Hyunjin'e bakıyordu, ancak gözlerinde derin bir öfke ve nefret vardı.

-Time Skip-

Günler haftalar olmuştu. Jeongin'in durumu her geçen gün daha da kötüleşiyordu. Hyunjin ve Felix bir an olsun Jeongin'in başından ayrılmıyordu. Hiç konuşmadan öylece oturuyorlardı. Hyunjin ateşlenmesini, bayılacak gibi olmasını umursamadan beklemişti Jeongin'in başında. Jisung zorla ilaç içirmiş, en azından iyileştirmeye çalışmıştı Hyunjini. Diğerleri de sık sık geliyordu. Özellikle chan ve Jisung her gün uğruyorlardı. Doktorlar bugün en azından 2 kişinim ziyaretine izim verecekti ve bu hakkı Hyunjin ve Felix kullanacaktı. Jeongin'in annesi o hastaneye kaldırıldığından beri gelmemişti onu görmeye.

"Yang Jeongin'in yakınları siz misiniz?"

Doktoru görür görmez ayaklanmıştı Hyunjin ve Felix. Chan ve Jisung dışarıda bekleyeceklerdi. Önce Hyunjin girdi içeri. Soluk tenli, hiçbir yaşam belirtisi göstermeyen bedene sarıldı yavaşça. Gözyaşları göğsünü islatıyordu. Serumuna dikkat ederek elini kavradı, ince uzun parmaklarıyla nazik hareketlerle okşadı.

Cherry Bomb Lipstick -Hyunin-Where stories live. Discover now