Hayaller kurmak kolay.
Yıkılanları taşımak zor.
Mavi gözlerine bakmak büyüleyici,
orada sevilmeyen bir ben görmek can acıtıcı.
Bir sonbahar düşün,
Kış gelmek üzere,
çocuklar kar yağacağı için heyecanlı,
ve havada nereden geldiğini bilmediğim bir gül kokusu var.
Ben yavaş adımlarla yürüyorum parka.
Elimde kürk mantolu madonna kitabı var.
Kulağımda ise bir cem karaca şarkısı...
Her şey çok güzel.
İçimden belki yağmur yağar bugün diye geçiyorum.
Sonunda parka varıyorum ve seni parktan çıkarken görüyorum.
İkimizde uzun süre birbirimize bakıyoruz.
Seni inceliyorum usulca.
Saçların her zamanki gibi taranmış,
kıyafetlerin ise düzgün ve temiz.
Üzerine sinen kahve kokusunu buradan bile alabiliyorum.
Bakışların ise hiç olmadığı kadar keskin.
Mavi gözlerine bakıyorum...
Orada nefret görüyorum.
Derin bir acıyla başımı eğiyorum.
Yavaşça yanından geçip gidiyorum.
Sen ise ne beni durdurmaya çalışıyorsun ne de arkana bakıyorsun.
Ben geçip gidiyorum,
sen hiçbir şey yapmıyorsun.
Baksana bu hayalde burada bitiyor.
Ama bir şeyi demeyi unuttum değil mi?
O da bunun hayal değil gerçek oluşuydu...-hayal kurmak güzeldir diyorsun bana. Acı çekmem bu kadar güzel mi?