♧ 6. Bölüm ♧

224 29 27
                                    

Sessizce bir cıgara yakardın, parmaklarımın ucunu yakardın, kirpiklerini eğerdin bakardın. Üşürdün, içim ürperirdi, felaketim olurdu, ağlardım.

6. Bölüm

Merhaba miniğim.

Merhaba biriciğim.

Merhaba sevgilim.

Ve merhaba, her bir şeyim.

Ben yine, beklenildiği üzere, sana geldim.

Ama bu kez sana yazdığım her mektubu en az iki kere okuyarak geldim. Ve açıkçası bu konuda, kendime biraz öfkeli olduğumu belirtmeliyim.

Sana her bir şeyi yavaş yavaş tane tane açıklayacağımı yazmışım ilk mektubumda. Ki bu beni, yazmaya iten şeydi aslında. Ama hiçbir şeyi açıklamamışım sana. Kafa karıştırıp durmuşum yalnızca. Ve konudan konuya atlamışım çoklukla. Ancak çiçeklerinde soluklanmış ve uzun uzun onlardan bahsetmişim kendimi kaybederek, sayfalarca.

Ama şimdi kararlıyım her şeyi uzun uzun anlatmaya.

Ve başlıyorum, içime çektiğim derin soluklarla.

Öncelikle, ilk mektupta senin O'na benzediğini belirtmişim.

O dediğim kişi kim biliyor musun, Luhan?

İkinci mektubun sonundan bu mektubun bir öncesine kadar okuduğunda anlaşılabileceği üzre, annemiz.

Bizim annemiz.

Güzel annemiz.

Gülümsemesi, sıcacık olan annemiz.

Seninkilere tıpatıp benzeyen, her an ağlayabilecekmiş gibi sulu sulu gözlerinde masum bakışlar barındıran annemiz.

Ve bundan uzun bir zaman önce, bu dünyadan göçüp gittiği söylenilen annemiz.

Baba diye seslendiğim adamın tehditleriyle, senden ve babandan ayrılmaya zorlanıldığını bir kaç kişinin titreyerek anlattığı annemiz. Gözleri uzaklara dalan o insanların en sonunda suratlarını buruşturduğu ve dudaklarını belli belirsizce kımıldatarak ruhuna sessiz bir dua savurduğu annemiz.

Aklın karıştı değil mi?

Benim de karışmıştı. Hatta zihnim, içine çomak sokulan bir nehir gibi bulanmıştı, ardındansa kanla kaplanmıştı.

Annemiz, Luhan. Bizim güzel ve eski fotoğraflarda sıcacık tebessümleriyle gülümseyen annemiz, aniden bir adama vurulmuş. Yakışıklı bir adama. İçten, samimi ve nereye giderse gitsin kendini sevdirip saydıran, geleceği parlak bir tıp öğrencisine, senin babana. Ve sonrasında, babanın da, o gülümsemesinde çiçekler açan tatlı annemize boş olmadığı ortaya çıkmış.

Ardından sevgili olmuşlar.

Çünkü ikisi de, birden birbirine değen gözleriyle, içlerinin tir tir titrediğini fark etmiş. Çünkü ikisi de, birbirlerinin gülümsemelerinde kaybolmuş. Çünkü ikisi de, küçücük bir tebessümle içlerine akan o ılık ve yumuşacık sevgiyi hissedebilmiş.

Her şey fazlasıyla güzel giderken; ikisi beraber mutluluktan mutluluğa koşarken, saf aşkın haşin dalgalarıyla dövülen yüreklerini sıkıca tutarken ve birbirlerinin varlıklarıyla neşeli haziran sabahlarının tadını çıkarırken, aniden hava kararmış. Gri ve sevimsiz bulutlar, gökyüzünü kaplayıp, güneşi kenara ittirmiş. Ve hazırlanmış. Her şeyi alaşağı etmek için hazırlanmış.

Bulutlar, gri ve sevimsiz bulutlar, gökyüzünün o tatlı maviliğini çalıp, onu kararttıktan sonra annemizle babanın hüsrana uğrayan ifadelerine alaylı bir kahkaha savurmuş. Ardından iğrenç kahkahaları devam ettirirken, içlerinde tuttukları hasetliği yeryüzüne bırakmış.

Uzun bir süre gök gürlemiş, yağmur yağmış.

Üçüncü Şahsın Şiiri.Where stories live. Discover now