Bölüm 8 (Görüşme)

1.5K 116 32
                                    

"Evet Sehun hazırsın bunu başarabilirsin. Senin o adamdan hiçbir eksiğin yok. Güven kendine." Sehun toplantı odasının kapısının önünde dikiliyor ve Kai'nin karşısına çıkmadan önce kendine moral vermeye çalışıyordu.

Biraz daha dikildikten sonra sıkıntıyla iç çekti ve kapının kolunu kavradı.Kapı kolu yavaşça inerken Sehun'da nefesinin kesildiğini hissetti. Kapı yavaşça aralandığında görkemli beden Sehun'un görüş açısına girmişti. Kim Jongin tüm ihtişamıyla karşısındaki koltukta oturmuş onu bekliyordu.

Heyecanını ve ağlama dürtüsünu bastırıp yavaşça kapıyı kapattı ve içeriye girdi. Sehun içeri girdiğinde Kai yerinden kalkmıştı. Gülümseyerek sağ elini Sehun'a uzattı ve kendini tanıttı. Fakat Kai bilmiyordu ki Sehun onu herkesten daha iyi tanıyordu. Kai onun hayatını değiştiren adamdı. Ona hayatı boyunca çekmediği acılar yaşatmıştı fakat aynı zamanda sahip olduğu en değerli şeyi hediye etmişti.

"Merhaba efendim ben Kim Jongin, Kim şirketinin CEO'su. Sizde bay Choi Sehun olmalısınız."

"Evet bay Kim, ben Choi Sehun." Sehun burukça gülümseyerek Kai'yi cevaplamıştı. Karşısındaki adam Choi Sehun'u ne kadar da iyi tanıyordu. Oysa ki zavallı Oh Sehun'u tanımayı düşünmüş müydü?

Sehun hala kendine doğru uzatılan eli kavradı ve hafifçe sıktı. Elleri ne kadarda uyumluydu. Kai'nin büyük ve geniş eli Sehun ince ve uzun, narin elini kaplamıştı. Ellerin birleşimi ikisine de farklı şeyler anımsatmıştı. Birisi hayatının en kötü gecesini ve şu an karşısında duran çocuğunun babasını düşünürken diğeri ise karşısındaki adamın ne kadar zarif, naif ve baştan çıkarıcı olduğunu düşünüyordu.

Tanışma ve el sıkışma faslını bitirdikten sonra ikiside karşılıklı koltuklara oturmuştu. Gergin havadan kurtulmak için Kai konuşmayı başlatan taraf olmuştu.

"Bay Choi biliyorsunuz bu anlaşma iki şirketinde yararına olacaktır." Jongin soğukkanlılıkla konuştu.

"Öncelikle Jongin benimle seviyeli konuşmana gerek yok. Sehun diye hitap edebilirsin sonuçta artık ortağız değil mi?"

"Bu söylediğin hiçbir görüşme olmadan ortaklığı kabul ettiğin anlamına mı geliyor Sehun."

"Daha önceden şirketiniz hakkında bütün bilgilere sahip olduğumuz için bir görüşme veya benzeri birşeye gerek olmadığını düşünüyorum. Yani evet artık ortağız." Sehun gülümseyerek cevapladı. Jongin bu nefes kesici gülümsemeyi daha önce bur yerden gördüğüne emindi fakat hatırlayamadı.

"Peki o zaman Sehun artık ortak sayıldığımıza göre izin verirseniz bu akşam sizi bir yemeğe davet etmek istiyorum." Karşısındaki mükemmel bedenden fazlasıyla etkilenen Jongin bu fırsattan yararlanmak istedi ve daha yeni tanıştığı bu güzel adama cesurca bir teklifte bulundu.

"Oww bilemiyorum. Programıma bakmam lazım. Birbirimize telefon numaralarını verelim daha sonra ben seni haberdar ederim." Sehun yeniden o çarpıcı gülümsemesini sunarak Jongin'i cevapladı.

(Görüşme kısmını uzatmak istemedim. Şirketin 'Ş' sinden anlamamda.)

-------------

"Taemin gel buraya. TAEMİN...!!" Jiyong yemek yemeyi reddedip evin içinde bir o yana bir bu yana kaçan miniğin arkasından sinirle bağırıyordu. Annesi olmadığında yada çikolata içeren bir şey olmadığında inatla yemeyi reddediyor, Jiyong'u evin içerisinde koşturuyordu.

Taemin emekleyerek buzdolabı ve bulaşık makinasının arasına girdiğinde çıkmaz yola girmiş, kapana kısılmıştı. Jiyong bebeğin arkasından kollarını sardı ve kucağına çekti.

"Demek Minnie'mizin canı oyun istiyor. O zaman şöyle yapalım, yemeğini ne kadar çabuk bitirirsen anneyi ararız o kadar çabuk evde olur." Jiyong ciddiyetle söylediğinde minik Taemin hızla başını sallamış ve ellerini çırparak cıvıldamıştı.

"Hadi o zaman çorbamızı içelim." Jiyong Taemin'i mutfak masasındaki özel koltuğuna (bebeklerin oturduğu etrafı düşmesin diye sarılı olan) oturttu.

Jiyong çorbayı kolaylıkla Taemin'e yediriyordu çünkü çorba tavuklu olduğu için Tahmin iştahla yiyordu. Çikolata gibi tavuğada zaafı vardı. Jiyong Taemin'e bir kaşık daha çorba yedirmeye kalkıştığında gözlerini örten eller bunu engellemişti. Elindeki kaşığı bırakıp gözündeki ellerin üzerine ellerini koyduğunda bunun kocasının elleri olduğunu anladı.

"Yah Seung Hyun görmüyor musun çocuğa yemek yedirmeye çalışıyorum." Jiyong sahte bir kızgınlıkla kocasına bağırdı.

Seung Hyun kocasını belinden tuttu yan sandalyeye oturttu, kendiside onun yerine oturmuştu.

"Taemin'i ben beslerim. Sen git Sehun'a bak. Benimle birlikte geldi, morali bozuk gibiydi yukarı çıktı. Sanırım senin desteğine ihtiyacı var." Seung Hyun Taemin'in ağzına çorba tıkıştırırken söyledi. Jiyong onu onayladı ve Sehun'u görmek için yukarıya çıktı.

Jiyong Sehun'un odasının önüne geldiğinde yavaşça kapıyı tıklattı ve içeriden ses gelmesini bekledi. Biraz bekledikten sonra içeriden güçsüz bir ses gelmesini söyledi.

Jiyong içeriye girdiğinde, kendini yorganın içine gömmüp küçük bir top haline gelmiş ağlayan bir Sehun'la karşılaştı. Yavaşça yanına yaklaştı ve Sehun'un zayıf bedeninin çoktsa kaplayamadığı yatağına kenarına oturdu. Elleriyle Sehun'un ipek gibi saçlarını okşamaya başlayıp konuşmaya başladı.

"Ne oldu Sehun, bana anlatmaya ne dersin?" Şefkatli bir ses tonuyla sordu.

"Hyung bugün onu gördüm. Hiç değişmemişti, hala aynı. Beni tanımadı onunla sanki hiç tanışmamışız gibi konuştum. Ve biliyor musun bana akşam yemeği teklif etti." Sehun hala ağlamaya devam ederken Jiyong'u yanıtladı.

"Hadi ama üzme kendini. Bunun böyle olacağını bilmiyor muyduk? Sen çok değiştin Sehun. Bizim planımızda bu değil miydi? Onun seni tanımaması ve yavaşça istediklerinin olması. Şimdi kalk güzel bir duş alıp hazırlan ve ona buluşmak istediğini söyle." Jiyong Sehun'u cesaretlendirmek amacıyla konuştu.

"Ta-tamam hyung. O zaman ben hazırlanmalıyım. Her şey çocuğum için."

***********

Okuduğunuz için teşekkürler.

Kınalı Yapıncak // KaihunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin