3/?

474 68 18
                                    

Louis, heyecandan ellerinin titremeye başladığını hissettiğinde deneye zarar gelmemesi için bir yere koymaya karar verdi. Etrafına bakındığında gözüne ilk çarpan şey üzerinde ikisinin de fotoğrafları bulunan küçük masa olmuştu. Deneyi üzerine koyarak tekrardan Harry'ye döndü.

Bulundukları yer beraber kaldıkları ilk evdi ve etraftaki eşyaların azlığına bakılırsa taşınmak için hazırlıklara başlamışlardı. Harry saçının gözünün önüne gelen kısmını tel toka ile arkada tutturup beyaz bir önlük ile siyah kot pantolon giymişti. Louis yılın 2012 olduğunu anlayabilmişti. Deneye başladığı ilk zamanlar.

Harry eğilerek yerde duran koliyi kucaklamaya çalışınca dengesini kaybedip yere düştü. Louis bir adım atıp ona yardım etmek için ilerlese de neler olacağını bilmediğinden geri çekildi. Ayakta dikilmiş öylece yerde oturan ve canının yandığı yüzünden belli olan Harry'ye bakarak geçirdiği dakikalar sonunda olayı anca kavrayabilmişti.

Louis yıllardır bu günü bekliyordu ve sonunda başarmıştı, Harry'nin olduğu zamana dönmüş ve onu bir kere daha görme şansını yakalamıştı. Peki ya şimdi ne olacaktı? Onunla konuşamaz, ona kendini hissettiremezdi. Burada kalıp ona ne kadar bakıp özlemini giderse de kendi zamanına geri döndüğünde yine yalnız kalacaktı.

Louis birkaç adım daha atarak Harry'nin yanına, yere, oturdu ve yüzünü incelemeye başladı. O kadar minik duruyordu ki Louis kalbinin eridiğini hissetti. Louis ona dokunmamaya gayret ederek daha da yakınına girdiğinde tek amacı kokusunu duymaktı. Yıllarca değiştirmediği kokuyu, Harry'nin bedeninden aldığında artık ne yapacağını şaşırmıştı. Elleri titriyordu ve gözleri dolmuştu. Kendisinden izinsiz bir damla yaş gözünden kayarken Harry'nin bacağı ile buluştu. Harry tek elini bacağının ıslaklık hissettiği kısmına atıp kaşıdı. Louis kendisini hissetmesinin verdiği heyecanla ayağa kalkarken tekrardan temas etmemek için birkaç adım geriledi.

Harry de sonunda ayağa kalmayı becermiş ve tekrardan koliye yönelmişti. Yine ve yine başarısız olunca durup Louis'ye seslendi.

"Lou! Koliyi taşımama yardım eder misin?"

Louis bir an kendisine seslendiğini sanıp koliye uzanacakken aslında bahsettiği kişinin kendi küçüklüğü olduğunu anlaması biraz zamanını almıştı. Arkasından gelen adım sesleriyle kafasını geriye çevirip gelen kendi bedenine baktı. Her zaman bir başkasının gözüyle nasıl göründüğünü merak etmişti ve şu an görüyordu. O kadar küçüktü ki, Louis başka bir zamandan gelmiş olmasa ve eğer o kendi bedeni olmasaydı gidip kucaklardı.

Kırmızı pantolonuna eşlik eden lacivert beyaz çizgili tişörtü daha da küçük görünmesini sağlamıştı. Şu an kendisine burada Harry'ye yardım etmek yerine içeride başka şeylerle uğraştığı için küfür etmek istedi. Yaptığı şeylerden pişmanlık duyacağını bilmeliydi.

Küçük Louis sevgilisinin yanına ilerleyip dudağına minik bir öpücük bıraktıktan sonra koliyi almak için yere eğildi ama koli düşündüğü kadar hafif olmadığı için kaldıramadı. Harry onun bu haline gülerken Louis şu an yanına gidip onu öpen kişi olmak için canını bile verebileceğini biliyordu. Aslında kısmen kendisi sayılırdı.

"Beraber kaldıralım, tamam mı? Üç dediğimde eğilip kaldıracağız. Hadi."

Küçük Louis konuştuğunda Harry gülerek onu onayladı ve başını salladı. Louis bu anı hatırlıyordu. Beraber kaldırmaya çalışacaklardı ama Harry dayanamayınca bırakacaktı ve koli ikisininde üstüne düşecekti. Louis kendi bedeninin ve Harry'nin olduğu yere ilerleyip kolinin bir köşesine geçti. Küçük Louis saymayı bitirdiğinde üçü de eğilip koliyi kaldırdı ve kapıya doğru ilerlemeye başladılar. Louis yaşının verdiği güç ile kolayca taşırken küçük Louis ve Harry şimdiden nefes nefese kalmıştı. Harry, Louis'nin de tahmin ettiği gibi yarı yolda pes edince Louis kolinin düşmemesi için daha da sıkı tuttu. Küçük Louis'nin suratında oluşan garip gülümsemeye bakınca kendisi de gülümsedi. Tek başına taşıyabildiği için şaşırmış olmalıydı, öyle ki koliyi kapının dışına koydukları andan itibaren Harry'ye doğru koşarak kucağına atlamıştı. Harry sevgilisinin bu haline gülerken dudağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Güçlü bir sevgilin var Harold."

Louis hissettiği kıskançlık duygusuyla deneyi koyduğu masaya ilerleyip eline aldı. Yaptığı şeyin saçma olduğunu biliyordu, yani şu an kendisini kıskanıyordu fakat elinde değildi. Harry'yi her şeyden kıskanabilirdi.

Birbirlerine sarılarak oturan çifte gülümseyip deneyin üstündeki kırmızı düğmeye tekrardan basıp havalandığını hissetti. Harry ve küçük Louis'nin görüntüsü yavaş yavaş bulanıklaşırken kendisini boşlukta buldu. İlk defa gözünü kapatmamıştı ve ilk defa bu şeyleri görüyordu. Her tarafta sürekli hareket eden değişik cisimler vardı ve aslında cisim değillerdi. Louis nasıl tarif edeceğini bilmiyordu. Bu gözünüzü uzun süre kapalı tuttuğunuzda görünen şeylere benziyordu. Her taraf siyahtı ama onlarla doluydu. Sanki uzansa yakalayacağı kadar yakınında, asla ulaşamayacağı kadar uzağındaydılar.

Louis etrafın renklendiğini fark ettiğinde boşluk hissi yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı. Ayakları yerle buluşurken, siyahlık gitmiş yerini bir kafenin rengârenk teras katına bırakmıştı. Louis yine başarmıştı. Kendi zamanına dönme gereksimi duymadan yine Harry'nin olduğu bir zamana gelmişti ki sanırım yine 2012 yılıydı.

Küçük Louis ve Harry dışarıyı rahatça görebilecekleri bir yere oturmuş sohbet ederek önlerinde duran limonatalarını içiyordu. Louis bu zamanı da hatırlıyordu. Harry yine elma suyu için diretmişti ama kendisi izin vermeyip zorla bir limonata sipariş etmişti. Tabii ki bir kahvaltıdan sonra. Aslında her şey şöyle olmuştu; Louis sabah Harry'ye yeni evlerinde ilk sürprizi yapmak için erkenden kalkmış ve mutfağa inmişti. Amacı kahvaltı hazırlamaktı fakat ev "yeni" olduğu için buzdolabı boştu. Böylece Louis'nin sürprizi suya düşmüş kendilerini bir kafede bulmuşlardı.

Louis birine çarparsa kendisini hissettireceğini bildiğinden dikkatli bir şekilde kendisi ve Harry'nin yanına ilerledi.

Harry'nin koltukta bıraktığı boş yere, yani küçük Louis'nin karşısına oturup deneyi masanın üstüne dikkatli bir şekilde yerleştirdi. İkisine döndüğünde sohbetlerine ara vermiş öylece birbirlerine baktıklarını gördü. İstemsizce gülerken kendisi de Harry'yi izlemeye başladı. O kadar güzeldi ki karşısına geçip ağlayabileceğini biliyordu, belki güzel olduğundan değil de yıllardır görmediği içindi.

Şu an onun yanında, başka bir zamanda olduğuna inanamıyordu. Her şey farklıydı. Karşısında kendi bedeni vardı ve kim bilir neler düşünüyordu. Etraftaki insanların çoğu ölmüştü belki, Harry gibi. Ve Louis onların ailelerinin de gerçekten kendisi kadar özleyip özlemediğini merak ediyordu. Sadece başkaları değil, Harry'nin ailesi, Harry'nin arkadaşları, cenazede bulunan herkes. Sahiden sevmişler miydi? Louis kadar değer vermişler miydi? Ya da Louis kadar uğraşmışlar mıydı? Kim sevdiği çocuk için bu kadar işe bulaşırdı ki? Hâlâ böyle işlere saçmalık gözüyle bakan insanlar varken cevap kesinlikle hiç kimseydi. Hiç kimse Louis kadar sevemez, hiç kimse sevdiği kişi için bu kadar uğraşmazdı. Belki kendi yerinde başkası olsa iki gün sonra unutup başka biriyle evlenmişti. Ama Louis Harry'ye öyle bağlanmıştı ki unutmak mümkün görünmüyordu. Harry onun sadece eşi değil, kardeşi, arkadaşı ailesi, her şeyi olmuştu. Louis zamanında ona sahip olduğu için şanslı olduğunu biliyordu.

Kendisini Harry'ye beslediği sevgiye o kadar kaptırmıştı ki küçük Louis ve sevgilisinin sohbete başladıklarını bile fark etmemişti. Öyle ki, tuvalete gitmek için ayaklanan Harry ile bedenleri çarpıştığında da hâlâ Harry'yi ne kadar sevdiğini düşünüyordu.



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 26, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Flashback || Larry StylinsonWhere stories live. Discover now