michael's special place

319 40 0
                                    

Telefonumun kilit ekranına baktım ve güneşin doğmasına bir kaç saatin kaldığını fark ettim.
'Güneşin doğmasına bir kaç saat var.' Diyerek bilgilendirdim onu.
'Evet. Hava aydınlanmaya başladı bile.' Dedi içini çekerek.
Yaklaşık 4 ya da 5 saattir Michael ile 'Michael'in Özel Yeri'nde' konuşuyor ve içiyorduk.
Normalde bu kadar birayı bünyem kaldırmazdı ama sanırım içtiklerim içimdeki bitmez tükenmez boşluğa gitmişti.
'Gidecek misin ?' Diye sordu yeşil gözleri acıyla bakarken.
'Şimdi gidersem annem ve babam kalkmadan eve girebilirim.' Dedim mırıltıyla.
'Seni eve bırakabilir miyim ?'
Ses tonundaki isteği anlamamak için salak olmak gerekirdi. Başımla onu onaylayınca ayağa kalktı ve elini uzattı.
Elini tutarak artık taşla bütünleşmiş olan uzuvlarımı harekete geçirdim.
Beraber yaptığımız bira kulesindeki şişeleri topladık ve sahilden çıkarken çöpe attık.
Eve doğru yürürken Michael ;
'Senin iyi olup olmadığını nereden bileceğim ?' Diye sordu.
'İstersen telefonlarımızı verebiliriz.' Dedim ve ona baktım.
Başını salladı ve telefonunu bana uzattı. Kendi numaramı yazdıktan sonra telefonu ona geri verdim.
Aynı işlemi benim telefonuma uygularken göğüs kafesimde oluşan baskıyı hissettim.
Bu normal değildi.
Kesik bir nefes aldım ve kendimi zorlayarak konuştum ;
'Michael. Seninle bir anlaşma yapalım.'
Telefonumu bana geri uzatırken ;
'Ne anlaşması ?' Diye sordu.
'Michael'in Özel Yeri'nde haftanın 3 günü gideceğiz. Böylece her zaman konuşabileceğiz. Eğer içimizden biri gelmezse...'
'Birşey olduğunu anlarız.' Dedi sessizce.
Başımı salladım.
'Salı,perşembe ve cumartesi ?'
Başını salladı.

Şehrin yavaştan aydınlanmaya başlayan sokaklarında ilerledik.
Ev dediğim ama bana birşey ifade etmeyen yaşam alanıma geldiğimde üzüntüyle Michael'a baktım.
Ellerimi cebime soktum ve rahatsızca kıpırdandım.
'Şey.. sonra görüşürüz o zaman ?' Dedi Michael sıkılgan bir sesle.
'Uhm..evet elbette.' Dedim ve gülümsedim.
Michael bir süre daha bana baktı ve gülümseyerek arkasını döndü.
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve tam 6 saniye sonra arkasından koştum. 'Mickey! Bekle !'
Michael sesimi duyduğunda şaşkınlıkla gülümsedi ve geri döndü.
Yanına gittim ve ona sıkıca sarılarak yanaklarını öptüm.
'Teşekkür ederim.. teşekkür ederim..' diye mırıldandım ağlarken.
Başımı omzuna bastırdı ve sarıldı.
'Etmene gerek yok Nicole.' Dedi derin nefes alırken.
'Hayır. Var.' Dedim burnumu çekerken.
'Bir süre öyle kaldık. Michael sonunda;
'Hadi. Eve git artık. Sonra tekrar konuşuruz,tamam mı ?' Diye mırıldandı.
Başımla onayladım ve derin bir nefes alıp ondan ayrıldım.
İkimizde aynı sokakta aksi yönlere ilerlerken düşündüm.
Acaba hayatlarımız aynı yönde ilerleyecek miydi ?

'till the sun rises /m.c/Where stories live. Discover now