BÖLÜM 48

6.5K 668 27
                                    

"Teşekkür ederim." diye karşılık verdi annem, oldukça nazik bir şekilde.

Babam gülümseyerek devam etti:

"Öylece durmuş bize bakıyordu. Ben de gözlerimi ondan alamıyordum, güzelliği beni büyülemişti. Onunla mutlaka konuşmalıydım. Çıkış kapısını açan düğmeye elimi uzattım. Aynı anda Hercules elimi yakaladı ve gözlerimin içine bakarak 'Hayır' anlamında başını salladı. Fakat onu dinlemeye hiç niyetim yoktu. Sonuç ne olursa olsun aşağıya inecektim. Kapıyı açtım ve yerimden doğrularak çıkışa doğru yöneldim. Hercules de arkamdan beni takip ediyordu.

Modülün merdivenlerinden yavaş yavaş inerken gözlerimi biran bile olsun onun gözlerinden ayıramıyordum. Nedense onun dabana aynı ilgiyle baktığı hissine kapılmıştım. Yere inince ona doğru ilerledim. Artık karşı karşıya duruyorduk. Hercules hemen biraz arkamda tedirginlik içinde bekliyordu ve oldukça gergin görünüyordu.

"Söyle ona rahat olsun, yok edilmeniz gerekseydi buraya kadar gelemezdiniz." dedi büyülü sesiyle ve devam etti: 'Neden buradasınız?"

Bu benim için cevap verilmesi oldukça güç bir soruydu. Şimdiona ne cevap verecektim? 'Gezegeninizi işgal edeceğiz, biz araştırma yapmak için buradayız.' mı diyecektim?

"Gezegeninizi işgal edeceğiz. Komutan Mordad bizi araştırma yapmak için görevlendirdi." diye cevap verdim.

Bunu söylediğime inanamıyordum. Şimdiye kadar beynimizi tek parça halinde tutmayı başarmıştık ama bu cümleyi söyledikten sonra aynı başarıyı devam ettirmek büyük bir iyimserlik olurdu. Hafifçe gülümseyerek sordu:

"Peki, bunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?"

"Bakın, bu size garip gelebilir ama ben aslında bu onayladığım bir şey değil. Belki bu savaşa engel olabilirim düşüncesiyle bu görevi kabul ettim. Buraya asıl geliş amacım bu."

"Böyle düşündüğünü biliyoruz. Aksi olsaydı buraya kadar bile gelemezdin ve burada böyle karşılıklı konuşuyor olmazdık."

"Çok yazık olurdu o zaman."

Yine gülümsedi ve devam etti:

"Şimdi gezegenine dön ve komutanına şu mesajı ilet: Bionevayı ne onun, ne de başkalarının işgal etmesi imkânsızdır. O nedenle bu düşünceyi kafasından çıkarıp atsın. Aksi takdirde bütün halkının yok olmasına neden olacak."

Bunları söyledikten sonra da arkasını dönüp büyük yapraklı ve kalın gövdeli bitkilere doğru ilerlemeye başladı. Onlara iyice yaklaştığında görüntüsü de neredeyse şeffaflaşmış ve bir silüet halini almıştı. Ve bir tanesinin içine sanki gizli bir geçit varmış gibi girerek yok oldu. Arkasından öylece bakakalmıştım.

Modülü çevreleyen diğer bitkiler de hareketlenerek yavaş yavaş geriye çekilmeye başladılar. Ben hala, içinde kaybolduğu bitkinin gövdesine bakıyordum ve 'O da bana bakıyor mudur acaba?' diye düşünüyordum.

Hercules'ün omzuma dokunan eli ile kendime geldim. Artık eve dönme zamanının geldiğini hatırlatıyordu ama ben oradan ayrılmayı hiç, ama hiç istemiyordum. Onu bir daha görebilmek için gerekirse günlerce orada beklemeye razıydım. Ben bunları düşünürken, Hercules modülü çoktan havalandırmış ve Zamoran'a doğru yönlendirmişti."

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now