Desmond

8K 310 15
                                    

Akşam Dakota'nın evine gittim. Kapıyı çaldığımda Jonathan yolda belirdi. Onun yanında asla konuşamam. Kapıyı açtığında karşısındaydım ama o beni göremiyordu. Bu bazı vampirlere verilen özel bir lütuftu. Ne kadar çok gündüz yürüyen o kadar çok ödül. Bana ödül vermeleri bile saçmaydı. Ben öyle şeylerden nefret ederim. Onunla partide konuşmayı seçtim. Sierra da bizim gibi vampir. Dakota'yı onun için grubuna almıştı yoksa Dakota'yı asla yanına almaz. Bizim vampirlere âşık olmamız yasaktı. Kendimizi asla koruyamayız. İnsan olmaya başlarız ve bu bizim için ölüm demek. Düşünsenize 8000 yaşına geliyorsunuz ve birisine âşık oluyorsunuz. İnsan olmaya başlıyorsunuz ve ölüyorsunuz. Partide Dakota'yı bulduğumda Jonathan'ı arıyordu. Ona gerçekleri göstermem gerekiyor. Uzun süre Dakota'yı göremedim. Dakota'nın sesi zihnimde yankılanınca acı çektiğini anladım ve ona seslenmeye başladım; ama o, beni duymazlıktan geldi. Bahçeye çıktığım da yerde ölü gibi yatıyordu. Onu kucaklayıp arabaya bindirdim. Biz, insanlar gibi nefes alabiliyoruz. Hatta koku duyumuz çok gelişmişti. Bir de zihin okuma gücümüz vardı. Bir ortama girince herkesin düşünceleri kendi zihnimde birleşir. Bu yüzden partilerden nefret ederim. Çünkü partiler olunca zihnimizde ki seslerde fazla oluyor. Onu durdurmanın pek yolu yoktu. Eve getirdiğim de ağzına yavaşça kandamlası döktüm. Gözlerini bir anda açtı. Bundan ben bile korktum. Vampirler bu kadar tepki vermezdi.

''Benim burada ne işim var? Sen de kimsin?''

''Ben Desmond hatırlamıyor musun? Seni kötü görünce eve getirdim.''

''Seni tanımıyorum gerçekten. Beni eve götürmeni istemiyorum. Ben giderim.''

Bu kızın neyi vardı? Neden kimseyi tanımıyor? Belki biraz beklesem kendine gelir miydi?

''Neden başım dönüyor? Neden....''

Demeye kalmadan kusmaya başladı. Sadece kan kusuyordu ve bu vampirler için ölüm demekti. Dakota önümde ölüyordu. Onu kucaklayıp vampir akademisine götürdüm. Oradaki hocalar bize yardım ederdi.

''Dolly nerede? Onu bulun!''

''Neden?''

''Bir vampir var ve ölüyor. Onu hemen bulmanız lazım.''

''Ama yeni vampir yok. Eğer olsaydı bildirim gelirdi.''

''Bu sosyal hayata benzemez. Belki de size gelmedi. Siz hemen Dolly'i bulun.''

''Ben zaten buradayım.''

''Dolly senin yardımın gerekiyor.''

Her şeyi anlattığım da o da telaşlandı.

''Bu beni aşar. Olivier'a gitmen gerek.''

''İş o kadar mı ciddi?''

''Maalesef.''

Dakota hala kan kusmaya devam ediyordu. Olivier çoktan anladı. Dakota'nın geçmişine baktığımız da şoka uğradık. Aslında bir melezdi. Vampir ve gündüz yürüyendi. Onların asla çocukları olmaz. Eğer olursa da onları diri diri yakılırdı. Onların, bizi bile devirecek güçleri vardı ve bu zamana kadar bizi öldürmeye yetiştirildiler.

''Dakota'yı neden anlamadığımızı merak ediyorum? Belki de geç değildir.''

''Bunu yapmanıza izin veremem biliyorsunuz. Beni, Dakota'nın yanına gönderdiniz ve bunu yapamazsınız.''

''Bunu yapmalıyız. Sen de biliyorsun. Ne kadar güçlü olduğunu sen de bilmiyorsun?''

''Hayır, biliyorum.''

Aslında onlardan sakladığım bir sürü şey vardı. Ben de bir melezdim. Erkek doğduğum için bunu sürekli sakladılar ve vampir olarak gösterdiler.

''Buna kan içirdin mi?''

''Evet, yerde ölü gibi yatıyordu.''

''Nefes alamıyordu değil mi? Boğazına baktığın da düğümlenmişti.''

''Evet. Bunun nedeni ne olabilir?''

''Bunun başka açıklaması yok. Güçlerine kavuşamadığı için vücudu kendi kendini öldürmeye çalışıyor.''

''Nasıl yani?''

''Bu zamana kadar vücudu tüm güce ulaşması lazımdı. Yani çok güçsüz ve vücudu bu kadar enerjiyi kaldıramıyor. Eğer gücüne ulaşırsa ancak kendisine gelebilir. Ama bu da çok tehlikeli sonuçlar doğuracak. Bizi öldürmeye çalışacak.''

''Ne olursa olsun Dakota yaşayacak. Belki de babam bir şeyler bulabilir.''

Babam buranın müdürüydü. Herkesin ondan korkması doğaldı. Bazen ben bile korkuyorum. Dakota'yı öğrenirse ona yardım etmek için elinden geleni yapar.

''Hayır, ona söylemek hiçbir işe yaramaz. Bunu kendi aramızda halletmeliyiz.''

İçeriye geçtiklerinde yoğun kan kokusu başımı döndürmeye başladı. Ellerim kanlar içindeydi ve sanki beni çağırıyordu.

''Bunu yapamam, bunu yapamam. Onu kaybedemem.''

Arkamdan gelen sesle irkildim.

''Seninle konuşmamız lazım.''

Odaya geçtiğimiz de babam sıkı sıkı sarıldı. Ne de olsa iki aydır görüşmüyorduk.

''Sana, Dakota'yı söylemem lazım.''

''Biliyorum oğlum ama sana şunu söylemem gerek. Sakın âşık olma. Kuralları biliyorsun ve ben, seni saklamak için elimden geleni yaptım. Belki bana kızdın ve beni öldürmeye kalkıştın; ama bu eskide kaldı. Dakota'yı da kurtaracağız. Şimdi onun yanına gitmen gerek. Olivier onu öldürmeye kalkışacak.''

Hemen Dakota'nın yanına gittim. Babamın dediği gibi Olivier, Dakota'yı öldürmeye çalışıyordu. Onu kaybedemezdim. Ne olursa olsun Dakota o gücü elde edecekti. Olivier'ı durdurduğum da Dakota baygın yatıyordu. Kusması durmuştu ama nefes almıyordu. Babamın yanına götürdüğüm de ona bir şeyler yaptı.

''Şimdi biraz dinlenmesi lazım... Yarın daha iyi olacak. Asla kanla beslemeyeceğiz.''

''Ama kan olmazsa ölecek.''

''Hayır, kanla beslenmiyor. Dünyaya gidip insanların yemeklerinden almalısın. Burada onlardan çok sık bulundurmalıyız. Dakota burada kalacak.''

Vampir AkademisiМесто, где живут истории. Откройте их для себя