Bölüm6-Boşluk

4.9K 476 60
                                    


Aynanın karşısında başörtümle cebelleşirken gözlerim tekrar elbiseme kaydı. Koyu mor bir elbise giymiştim. Bu, elbisede en sevdiğim renklerden biriydi. Oturup saatlerce bu rengi izleyerek tefekkür edebilirdim ama beni bekleyen bir uhuvvet-i ahiret grubu ve kına organizasyonu vardı. Başörtümün düzgün olduğundan emin olduktan sonra feracemi geçirdim üstüme ve alelacele evden çıkıp arabama bindim. Bu sırada çalan telefonumu açtım.

"Nerede kaldın be Meryem?"

"Ya tamam, sakin olun. Gelmek üzereyim." Mutlu muyum? Fazlaca. Heyecan? Ondan da var. Güzel olan her türlü histen var içimde. Bugün özel gün, güzel gün. Biricik ablamızın kınası var! Kızların hepsi erkenden gitmiş, en sona yine ben kaldım. Her zaman olduğu gibi..

Arabamı sokağın kenarına park edip zile bastım.

"Selamunaleyküm Meryom hoş geldin." Selamı benim vermem gerekmiyor muydu? 

"Aleykümselam Fatmo hoş bulduk." 

"Sana harika bir sürprizim var. İçeride!" dedi benim cânım. 

"İna.. inanamıyorum ama ben.. Zeyneb.." Gelmişti işte, biliyordum geleceğini. Hem zaten dememiş miydi inşallah geleceğim diye. Bir ay geçmişti ve o gelmişti. 

"Meryem'im.." dedi tatliş gülümsemesiyle. Sımsıkı sarıldık birbirimize.

"Geleceğini biliyordum."

"Temelli gelmedim maalesef. Zehra ablanın düğününden sonra tekrar gideceğim." dedi kızmamamı ister bakışlar atarak.

"Hayırlısı olsun, gördüm ya seni o yeter bana. İyisin değil mi benim cânım?" 

"Elhamdülillah, iyiyim." dedi gülümseyerek. Gerçekten de iyi gözüküyordu, şükür. 

"Aa, oradaki ses sistemi mi? Hazır olun akşam herkes gittikten sonra size özel rap konseri vereceğim!" diyerek sırıttım.

"Sagopa Kajmer!" dedi Zeyneb.

"Galibaa" dedim gözlerini kapatan maymun emojisini yapmaya çalışarak. Cellat'la hayallerimizdendi kınada Sagopa söylemek. Neden bilmiyorum ama en çok galiba şarkısını söylemek istiyordum. Onun kınası olmadı, beni de biliyorsunuz, ablamızın kınasına kaldı işte.

Şimdi Cellat kim diyeceksiniz. Cellat Zeyneb. O benim Cellat'ım ve bu dünyadaki en güzel Cellat o sanırsam. Bu kelimenin nasıl onunla bütünleştiği bana kalsın ama şunu söyleyeyim: Ona Cellat demeyi çok seviyorum. Sesli olarak söylemeye garip bir şekilde çekinsem de içimden onunla konuşurken Cellat'ım derim genelde. Dünyanın en melek celladı.. 

"Zehra abla nerede?"

"Odasında hazırlanıyor." dedi gülümseyerek Rabia.

"Ben bir gidip bakayım ona sonra da size yardıma gelirim hemen." Salondan çıkıp uzun koridorun sonundaki odaya gittim.

"Abla?"

"Gel kuzu."

"Ayy çok güzel olmuşsun ya maşallah tütütütü!"

"Yaaa, Allah razı olsun kuzum. Darısı başına, başınıza inşallah."

"O işler benim için pek uzak gözüküyor ama inşallah hayırlısı." dedim gülümseyerek. Uzaktı cidden. Bir sevdiğim yoktu. Erkeklerle zaruri durumlar dışında konuşmamak için elimden geleni yapıyordum. Haram sevdalardan kaçıyorum bu yolda neden yürüdüğümü anlayıp bu gerçeğe kendimi feda etmeye hazır olduğumdan beri. Helale kavuşmak haramdan kaçmakla olurdu, biliyorum ama kavuşabilecek miyim, nasip olacak mı Allah bilir.

"Olur kuzum olur. Bak bana. Allah bir şekilde karşına çıkarıyor. Hiç tahmin edebilir miydim aynı fakültede olduğum, onca sene benzer ve hattâ aynı ortamlarda bulunduğum biri hayat yoldaşım olacak?"

"Nasip ablam, gerçekten nasip.. Neyse ben gidip kızlara yardım edeyim dövmesinler sonra beni."

"Tamam kuzum. Size de bu kadar zahmet oldu. Birazdan okuldan birkaç arkadaşım gelecek haberiniz olsun. Onlar da yardım eder bize inşallah."

"Tamam ablam, lafı mı olur böyle şeylerin ya duymamış olayım." diyerek göz kırptım ve odadan çıktım.

"Canlar önce bir namaz kılalım?"

"Biz çoktan kıldık cınım ya" dedi ZeynebimZeynebim.

"Ben nafileden bahsediyordum." dedim gözlerimi kapayıp dilimi çıkarak.

"Vaaay" diyerek güldü Fatma. Diğerleri de onun ardından gülmeye başladılar.

Ön sıraya Zeyneb, Fatma ve Amine arka sıraya ben ve Rabia geçip namazımızı eda ettik ve seccadeleri kaldırıp dolaba koyduk.

"Vay bu oda ne kadar güzel olmuş! " dedim rengârenk süslemelerle donatılmış, çeşit çeşit yemeklerin olduğu, büyük ses sistemi olan odaya bakarak.

"Ama bir şey eksik. Kalp şeklinde olan balonlaaar!" Çantamdan balonları çıkarıp hepsinin eline onar tane verdim.

"Bunları şişirirsek nefessiz kalırız ya, hepsini şişirmesek?" dedi Rabia.

"Aynen, evet, bence de." diye onayladı diğerleri. Sanki verilen nefes geri alınmıyor biiznillah. 

"Bu kadar hassas olmanız beni yoruyor. Verin hepsini bana." Bütün balonları aldım. Köşe koltuğa oturup önümdeki masaya balonları koydum ve şişirmeye başladım. kırk, kırk beş tane balon altı üstü. Hepsi dönmüş bana bakıyordu.

"Ne oldu?"

"O kadar balonu şişirebileceğinden emin misin?"

"Tabii ki, siz işinize bakın."

Yaklaşık yirmi dakika içinde otuz balonu şişirmiştim bile.

"Nasıl gidiyor Meryom?" diyerek yanıma oturdu Fatma.

"İyi iyi, çoğu bitti zaten."

"Ben de biraz yardım edeyim." Kırmızı balonu alıp şişirmeye başladı. Ben de kaldığım yerden şişirmeye devam ettim balonları.

"Meryom iyi misin?"

"He he" dedim ama sanki nefes alamıyor gibiydim. Abartmış mıydım gerçekten?

"Meryem." diye hafif dürttü beni Fatma ama cidden iyi değildim. Çok sayıda balon şişirebilen bir insandım normalde ama şu an nefes alamıyordum.

"Nefes ala..mıyorum." dedim fısıltıyla. Burnumla aldığım hava yetmiyor bir de ağzımdan almaya çalışıyordum ama yeterli nefes gitmiyordu akciğerlerime. Ölümle baş başa gibi hissettim bir an. Azrail hemen yanıma gelmiş gibi. Birazdan beni buradan alıp ilahi huzura götürecek gibi. Nasıl giderdim bu kadar günahla? Rabbimin huzuruna çıkınca ne derdim? Bahanem var mıydı, günahların nasıl bahanesi olur? Affeder miydi beni? Affetmezse ne yapardım ben?

Ben daha neler olduğunu tam anlayamamışken beni kaldırmaya çalışan Amine ile göz göze geldim. Sadece baktım, o da baktı. Biz sessizlik içinde anlaşabilen dostlardık. Hepimiz.. Hepimiz birbirimizin kardeşiydik; dava kardeşi, ahiret kardeşi..

Az da olsa nefes alabiliyordum artık ama başım dönüyor, dengemi sağlayamıyordum ve aldığım nefesler çok az geliyordu. Rabia kapıyı açarken Zeyneb Zehra ablayı sakinleştirmek için çabalıyor bense Fatma ve Amine'nin kollarından tutunarak dışarı çıkmaya çalışıyordum.

"Nasıl gideceğiz şimdi hastaneye. Allah'ım yardım et." dediğini duymuştum Fatma'nın ama baş dönmemle etrafı pek seçemiyordum. Ayağımın kaymasıyla tam yere düşeceğim sırada bir el beni sıkıca tuttu kolumdan. Bu ani hareketle gözlerim onun gözlerini buldu ve bu gözlerden sonrası koca bir boşluktu..

Sizi daha fazla bekletip ileride daha uzun bir bölüm yazabilirdim ama bekletmek istemedim. Sonuçta bölüm başına en az yüz, yüz elli okuyucu var ve bu beni sorumlu hissettiriyor. Çok bekletmeden paylaşmak istediğimden kısa oldu, kusura bakmayın. İnşallah beğenirsiniz. Allah'a emanet olasınız. :) 





Kördüğüm Misali (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now