➰DUYURU VE KESİT➰

4.1K 221 7
                                    

Selamun Aleyküm.

Dualarınızda bizleri de eksik etmeyin.

Uzun bir süre olanayacağım umarım beni özlersiniz doshşqğxjwş. Şaka bir yana ben sizi ve wattpadi özleyeceğim.

Aşağıya 7. Bölımden kesit bırakıyorum. Kıymetimi biliniz efenim.

Sena'dan...

Geliyorlardı işte, hatta yoldalardır belki... Kendimi şu an on üç yaşında, hayatın güneşli tarafında, güler yüzlü, hiçbir zorluk ile karşılaşmadan kocaman bir zorluğa; yetmiş-yetmiş beş yaşlarında bir 'adam'ile, pardon bir dede ile evlendirilecekmişim gibi hissediyorum.

Ay, yok. Çok ağır oldu bu. Bayağı ağırdı da... İnsanlar neden böyle yapıyorlar acaba? Yani kız belki daha ergen bile değil. Sen gitmişsin, Allah bilir ömrünü ama, Türkiye'nin ortalama vefat etme yaş sınırına bakarsak üflesen ölecek nitelikte bir adam. Hayır yani-

"Aşkım. Ne düşünüyorsun yine?" Dedi sulu sulu Ammar. Saçlarımı kuş yuvasına çevirip, yanağımdan makas almayı da unutmamıştı. Bu onun rutiniydi. Her işten gelince yapardı. Ve ben deniz Sena Şimşek buna alışmıştım.

Ellerim tarak görevi görüp, kuş yuvasını düzeltmeye çalıştım. Ne kadar düzeldiyse... Düzelttiğimi düşününce Ammar'a dönüp kötü bakışlar attım. Ama o da buna alışmıştı sanırım, çünkü hiç etkilenmiyordu. Muhtemelen kötü bakışlar atamamamdı asıl sebep ama konumuz bu değil!

"Senin ne kadar da cıvık, iğrenç, pislik, koca boğazlı, biri ol-"

"Hığğğ. Ben öyle biri diilim bi kere tağam mıağ?" Kaşlarımı çatmış, nasıl dediğini düşünürken; muhtemelen o da ne dediğini değil de nasıl dediğini düşünüyordu.

"Ya, hiç sorma. Yusuf ağabey varya hani, Allah razı olsun çaylarını bizden eksik etmeyen. Kızını getirmiş bu gün. 11-12 yaşında. Nasılsın küçük hanım, demiştim. Demez olaydım. 'Ya he he. Sensin minnak. Ben öyle diğilim bi kere tığam mığa?' Dedi durdu. Ben de canım sıkıldıkça onun taklidini yaptım. O'ndan kalan şive..." diye açıklayınca benim burnuma inen kaşlar adeta bir haaaaaaaa edası ile kalktı.

"Korktum bir an." Dedim Ammar'a. Ellerimi de teslim olurcasına kaldırmıştım.

"Sen onu bunu bırak, Gelin Hanım. Hazırlansana . Bak, görücü görüp beğenmez sonra."

Ammar'ın dedikleri ile geldim kendime. Kelimeleri, havaya uçup kaybolmamıştı kitaplardaki gibi. Kelimeleri, havayı yarıp kulağıma iliştiğinde gerçekler; yüzümü yalayıp geçen hafif meltem değildi de... Her şeyi toplayıp, sonra farklı yerlere dağıtan kasırga rüzgarı etkisi yaşatmıştı. Ve şu an da ise... Etrafta ki fırtına öncesi sessizlik çınlatıyordu kulaklarımı.

Kafasına vurdum canını acıtmayacak şekilde. Kıyamazdım ben ona, ne yaparsa yapsın yine kıyamazdım.

"Ya ne yapıyorsun ablaların en gülüsü." Dedi. Nasıl kahkaha attığımı ben bile anlamadım. Hatta neyine kahkaha attığımı.

Sinirlerim bozuldu bence benim. İyi değilim kesinlikle. De... Acaba ben ne giyeceğim?

Hızla yukarı çıktım. Ammar'da arkamdan geldi. Biliyor ya ablasının bir şey seçemeyeceğini.

Yukarı çıktım çıkalı, yani yaklaşık yarım saattir dolap ile bakışıyorum. Dolabım ağzına kadar dolu ama ben neden giyecek bir şey bulamıyorum? Neden yani?

"Birazdan evlenme teklifi edeceksin dolaba. Çık şuradan. Ben bulurum." Dedi Ammar. Kalçasıyla ittirmişti beni. Ammar'ın yapmayı en sevdiği hareketlerden biriydi, küçüklükten beri. Hatta bazen canımız sıkıldıkça, birbirimize sarmak için yapardık. Biz pek büyüyemedik sanırım, ha?

Yaklaşık beş dakika kadar sonra elindekiler ile bana döndü.

"Nasıl?"

Sağ elinde mat siyah bir şal, sol elinde boydan boya altın sarısı fermuar olan bir ferace vardı. Ben bunları nasıl görmediğimi düşünüyorum da... Hâlâ düşünüyorum... Buldum. Dolaptaki kıyafetlere değil de dolabın boş bir yerine odaklanıp dalgın bakışlar attığım için yüksek ihtimal ile.

Bence iyi seçimdi. Sonuçta, neredeyse bütün gözler bizim üzerimizde olacaktı. Çok abartıp da palyaço olmaya gerek yoktu.

Elimi nam-i diğer 'like' işareti şeklinde kaldırdım ve Ammar'ı odadan kışkışladım.

Üzerimi giymek üç dakikadan fazlasını almamıştı. Çünkü içimde gecelik vardı. Feraceyi geceliğin üzerine giymiştim. Ne? Ben annemin deyişiyle eringen bir insanım.

Ama şalımı yapmak... Hoff. On dakikadır uğraşıyorum ama olmuyor. Hayır, komşuya giderken yaptığım zaman müthiş oluyor. Ama okula giderken ya da böyle zamanlar yaptığımda ise iğrenç ötesi. Sorun bende mi acaba, diye düşünmeden edemiyorum.

On beş dakikanın sonucunda, pek şatafatlı, ağam şağam bir şey olmasa da tatlı görünüyordum. Zaten benim güzel göründüğümü kim görmüş? Varsa yoksa tatlıyım.

"Süslen biraz. Görücü görüp beğenmez sonra."

Şu anda yanımda Ammar olsaydı birbirimize bakıp kahkaha atabilirdik. Annem ile Ammar'ın düşüncelerinin benzerlik yönlerini tartışabilirdik. Ama Ammar burada olsaydı veyahut annem bana tiksinircesine bakmasaydı.

Ne yaptım şimdi ben?! Ha, ne yaptım alla sen?!?

Aynada kendime baktım da... Ne süslenecektim. Ruj mu sürecektim? Rimel, sürme? Oje, allık? Hepsinin adını biliyorum ama... Bir erkeğin yanına bunları sürerek çıkmak, Sena'nın yani benim yapabileceğim bir şey değildi. Kız arkadaşlarımı evime çağırdığımda eğlencesine yapardım da...

Sorun keşke bununla kalsa. Bana, bir erkeğin yüzüne bakma, diyen annem demişti süslen diye.

Anne kusura bakma ama beğenmezse beğenmesin. Allah Allah!

Aşağı indim annemin yanına. Nedenini öğrenmeliydim. Bir Sena Şimşek merakından ölebilme potansiyeline sahiptir.

Yanağını öptüm. Bana bir bakış attı ki ölümlere bedeldi.

"Bana bak anne. Bana bak... Nurulayn'ın. Göz nurun evlenecek. Hem de tanımadığı, bilmediği, sevmediği, görmediği, bir adamla. Anne. Zorla evlendirilecek olan benim, sen değil. Bana trip atan sensin, cani yanan ben. Yüzümü güldüren Ammar, ağlatan sen. Anne dediğin ağlatmaz, avutur, moral verir. Elinden gelen her şeyi yapar. Ama sen, elinden gelebilecek o kadar çok şey varken hiçbir şey yapmıyorsun. Galiba en çok acıtan da bu..."

Bağrıyordum, boğazımı yırtarcasına.

Berfin gelemeyecigi söylediğinde de,ona biraz bozuldum da neyse...

Annem kafasını çevirdi, beni süzdü, yüzünü ekşitti.

"Birazdan burada olular." deyişiydi. Yine tiksinirce söylemişti işte. Ne yaptım ben?

"O kadar çok kırdın ki,"
Sertçe yutkundum ve devam ettim.

"Kalbim sadece kırıklardan ibaret artık."

***** ***** *****

Hayırlı Günler...

Aşk-ı Aşeka (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin