Bölüm 13 - Başbaşa

502 35 57
                                    

Herkese merhabalar, çok uzatmadan baştan beri yaptığınız yorumlar ve beğenileriniz için çok teşekkür ediyorum, hikayenin yön değiştirdiği bazı bölümlere geldik; devamı da gelecek. Bölümlere ismini veren ve medyaya eklediğim şarkılar, bölümün içinde de sözlerini kullandığım şarkılardan biri oluyor; hepsi gerçekten çok sevdiğim şarkılar, çok severek ve isteyerek kullanıyorum hepsini. Umarım dinliyorsunuzdur siz de :) Bu bölüm de en sevdiğimden, tatlı bir Fikret Kızılok bölümü tadında oldu biraz. İyi okumalar herkese. :)

***


Merdivenlere oturup nefesimin düzene girmesini bekledim. Saç diplerimden süzülen terleri yüzümün her noktasında hissedebiliyordum. Onlara gözümden süzülen yaşlar eşlik etmeye başladı. Kapına geldim, yoksun... Bak bu da gerçek işte; derman kalmamış dizlerim kadar gerçek, açılmayan bu kapı kadar gerçek her şey... Kalbimin yarası, tenimin yangını adam; ben buradayım, sen nerdesin? Kapına geldim, koşarak geldim. Yine bu evde hazırladığın yemek masasında söylediğin gibi; bakkala çıkar gibi çıkıp geldim.

Kapısına geldim, koşarak geldim. Gitmişti...

***

"Güzel ne güzel olmuşsun
Görülmeye görülmeye
Siyah zülfün halkalanmış
Örülmeye örülmeye

Benim yarim bana küsmüş
Gayri sözün benden kesmiş
Zülüflerin göze dökmüş
Sevilmeye sevilmeye

Seyirttim ardından gittim
Eğildim yüzünden öptüm
Adını bilirdim unuttum
Çağırmaya çağırmaya..." -Fikret Kızılok

-Karlos Asilkan

Sabah gözümü açtığımda güneş çoktan odadan içeri doğru süzülmüş, ışıkları yüzüme kadar ulaşmıştı. Elimi komodindeki saate uzatıp baktığımda en az benim kadar yorgun duran akrep ve yelkovan 9:00'u gösteriyordu. Yataktan kalkmaya üşenip gözlerimi beyaz tavana diktim. Her uyandığımda olduğu gibi aklımda yine o vardı. Gitmiyordu bir türlü, uzaklaşmıyordu. Sanki biri Yaren'i kafamın içindeki tren raylarına çözülmez, kopmaz iplerle bağlamış ve onu orada bırakıp gitmişti. Ne zaman başka bir şey düşünmeye çalışsam esir kaldığı yerden bana sesleniyor gibi, başka bir şey düşünmeme; herhangi bir şeye odaklanmama izin vermiyordu. Her geçen gün daha çok özlüyordum onu. Bilirsiniz ki, sayılamayacak kadar çok senedir insanlar aşkın ne olduğunu, neye benzediğini, nasıl hislerle tarif edilebileceğini, birinin aşık olup olmadığını nasıl anlayabileceğini tartışıp dururlar. Ben size söyleyeyim nasıl anlayacağınızı: Eğer birine bunca kızgın ve bunca kırgın olduğunuz halde, yine de onu görmek için can atıyorsanız; uzaktan bile olsa ne yaptığını, nerede olduğunu görmek istiyorsanız, ağzından çıkacak tek bir sesi duymak için elinizde ne var ne yoksa feda edebilecek gücü ve kudreti kendinizde bulabiliyorsanız; üzgünüm ki aşıksınız. Kendimden biliyorum.

Yaren'i görmeyeli tam iki hafta oldu bugün. İki koca hafta... Saçının dalgasını görmediğim 14 koca gün, dudaklarının kıvrımını seyretmeyeli 336 geçmek bilmeyen dakika, gözlerinin elasında kaybolmayalı 20.160 acımasız saniye... 20.160 tane bıçak darbesi ta içime. Yaşamak nefes almakla mümkündür şüphesiz, fakat ne acı ki nefes alıyor olmak yaşıyor olmak demek değildir bazen. Çünkü Yâr'dan, Yâre'den ayrıyken aldığınız nefes bile çürür içinizde. Kime ne deseniz faydasız...

Yaren'i görmeyeli tam iki hafta oldu bugün... Birinin ona yalan söylüyor oluşunu bile özler mi insan, özlüyor efendim. Damarlarından özlem akıyor da onun ruhu bile duymuyor. Evinde misin Yaren; uykuda mısın, uyanık mısın? Kahvaltı mı hazırlıyorsun uyku mahmuru güzel gözlerinle, evin sessizliğini ortadan ikiye mi bölüyorsun en güzel şarkı olan sesinle yoksa? Ne alemdesin Yaren, ne alemdesin ruhum...

Siyah Beyaz (Karlos&Yaren)Where stories live. Discover now