6.BÖLÜM : "GÜÇ"

436 46 58
                                    


-

MERHABA ARKADAŞLAR. BEN GERÇEKTEN BU BÖLÜMÜN BU KADAR GECİKMESİNDEN DOLAYI ÇOK ÜZGÜNÜM. AMA BU BENİM SUÇUM DEĞİLDİ. HESABIMI İKİ KEZ HACKLENDİ. VE BEN İKİ KEZ YAZIP TAMAMLADIĞIM BÖLÜMLERİ ÇALDIRDIM. BU SÜRE ZARFINDA YENİ BÖLÜM İÇİN BİRÇOK MESAJ ALDIM. DESTEK OLAN HERKESE TEŞEKKÜR EDERİM.

GERÇEKTEN ÇOK ÜZGÜN OLDUĞUMU BİLMELİSİNİZ.

İYİ OKUMALAR!

Anahtarı hıncını almak ister gibi yerinden sertçe çıkarttı. Bu hareketi sanki tüm sinirini uçurmak yerine onu daha fazla sinirlendirir gibi oldu. Suratı her zamankinden daha katıydı. Sanki tek kelime etsem bana bağıracak ve beni yok edecek gibiydi. Bunu nasıl yapıyordu, anlam veremiyordum. Üzerimde bu şekilde bir etki yaratması garipti. Zaten konuşamıyordum o ayrı meseleydi.

Koray zaten bitmişti. Annem desen benim için hiç yoktu ki.. Babam da ayrı meseleydi. Annemi aldatmıştı. Bu dünyada yalnız olduğum resmi bir şekilde mühürlenip önüme konulmuştu.
Olması gereken de buydu sanırım. Yakıştığım mevki buydu. Ben bir hiçtim ve hep öyle kalacaktım.

Gözlerimi birkaç kez karpıştırarak derin nefesimi rahatlama umudu ile dışarıya üfledim. Sanırım artık alışmalıydım, yeni şeyler öğrenmeye.

"Tamam." dedim kendi kendime mırıldanarak "Bu kadarı yeter." Ellerimi ani bir hareketle direksiyonun üzerindeki ellerinin üstüne koydum. Aslında yapmak istediğim tam olarak bu değildi ama içgüdüler işte.. Emre bana tiksindirici bakışının yanında birde anlam veremeyen bakışını fırlattı.

"Ne yapıyorsun ?" diye sordu iğrendiğini belli eden bir ses tonuyla. Bu ses tonu kendimi öldürme isteğimi artırıyordu.

"Bana sadece bir gün ver." kendime olan güvenimi yerine getirmek için tekrar derin bir nefes aldım ama bu daha fazla gerilmemi sağlamıştı. Çünkü bana savurduğu bakışlar berbattı ve benim ellerimin soğukluğunun aksine onun ellerinin sıcaklığı beni titretiyordu. "Lütfen Emre, bana sadece bir gün ver."

Ellerinin üzerinde ki ellerimi sertçe iterek bana beni dövecekmiş gibi baktı. Sadece gözlerimi kırpıştırdım. Pekâlâ bu beklediğim bir tepkiydi.

"Ulan ne saçmalıyorsun anasını satayım ?" dedi yine dövecekmiş gibi bakarken. Ve ben kafamda kurduğum cümleyi basitleştirmek için uğraşırken gözlerimi inatla üzerinde tuttum.

"Babamı bulacağım." dedim en kararlı ses tonumla. "Ondan hesap soracağım."

Karalıydım, dik bir görüntü yayıyordum ona. Ama kararlılığımı ve kendime olan güvenimi yıkan bir şey oldu: onun yersiz gülüşü. İnşa ettiğim kararlılık duvarlarımın tuğlaları tek tek düşerken bu atağının beni hiç etkilemediği izlenimi yaratmaya çalıştım.

"Bu komikti!" dedi gülmeyi kesmeden önce. "Cidden komikti."

"Gülme," dedim sessizce. "Lütfen gülme. Şaka yapmıyorum."

Başını geriye atarak sesli bir kahkaha daha yaydı neredeyse 20 derece olan, çok sıcak olmadığını yeni fark ettiğim, aşık olduğum bu otomobilin içine. Aptal kahkahasının tınısı kuru soğuklukla beraber kulağımı tırmalamıştı. Neden söylediğim bir şeyi de ciddiye almıyordu? ah, ya da ciddiye alması mı gerekirdi?

Kollarını havaya kaldırarak gerindi, tıpkı küçük bir çocuk gibi gülümsemeye devam ederken. Ve ben sanırım onun en masum halini yakalamıştım.

Hayır, şaka yapmıyorum. O gerçekten masum görünmüştü gözüme. Asıl komik olan buydu işte. İyi niyetliliğim komikti. Ve biraz da aptalcaydı.

KUPA KIZI *beklemede*Where stories live. Discover now