4.Bölüm

3.7K 188 7
                                    

''Erdem''

Bahçesinin dört bir yanı bitki çitlerle çevrili, kapısı uzun sur kılıklı 3 katlı köşkün kış bahçesinde oturup sıcacık kahve içen, yaşları 50 il a 45 arası çift oturmuş oğullarını Şermin'e nasıl ayarlayabilirler, ya da Şermin'i oğullarına mı demeliydim? Her neyse... Nasıl ayarlayabilirler bunun istişaresini yapmaktalar. Erdem Bey'in kahve fincanını tabağına koydu, dudaklarını yalayıp söze girdi: ''Şermin'i Tarık'ın şirketine yollamak iyi fikirdi. Saliha hanım... Bu fikrinizden dolayı sizi kutlarım'' Diye güldü, Saliha Hanım da eşine katılarak tebessüm etti ve: ''O değil de... Bu ikisi şirkette nasıl bir araya gelip konuşacaklar ki? Yani ya Şermin Tarık'ın odasından çok uzakta olursa?'' Eşinin bu endişesini yok etmek üzere bir tez attı Erdem Bey: ''Tarık'ı tanıyorum. İlk önce kovacaktır Şermin'i... Sonra bezdirmeye çalışır. istifa etmeyeceğini anlayınca alışır.'' Saliha hanım: ''Senaryoyu kurmuşsun ama... Ya istenmeyen bir şey olursa?'' Erdem bey bu çocukça planları yapmak zorunda kaldığı için Tarık'a kızdı, çattı kaşlarını ve: ''aaah!!! Bıktım bu hergelenin bizi oyuncağı haline getirmesinden. Resmen onun yüzünden ne duruma düştük! Yüzüne bunu söylesem: Bana ne be? Ben mi dedim size bana kız bulun diye! Der... Havalı herif! Ben istemez miyim, gitsin adam gibi tutsun kızın kolundan getirsin... Ama nerede... '' Saliha hanım bu yüksek sesli sözleri hiç sevmezdi: ''Canını sıkma Erdem Beyciğim. Ne yapalım, biz üstümüze düşeni yerine getirelim, eminim doğru yoldayız. Ondan sonra ne yaparlarsa yapsınlar! Zaten Şermin MaşAllah, çok ağırbaşlı, adam eder Tarık'ı!.'' Erdem bey sakinleşerek: ''İnşAllah Hanım inşAllah! İnşAllah Şimdiden adam eder!'' Saliha Hanım konu değiştirerek: ''Bu gün Tarık saat kaçta gelir?'' Erdem bey merak etti: ''Neden sordun?'' Dedi. Saliha Hanım yanıtladı: ''E dayısı gelecek, söyle de bir az erken gelsin.'' Erdem bey alaycı bir tebessümle: ''Benim oğlum dayısı gelecek diye eve erken gelecek? Sen hala Tarık'ın huyunu anlayamamışsın, gelir mi o? Hatta bu gün küllü terk eder bu evi.'' Saliha hanım ümitle: ''Olsun... Sen söyle, onu dışlıyor gibi olmayalım.'' Erdem Bey eşine hak verdi: ''Haklısın. Telefon edip söylerim. Abinin kızı üniversiteden gelecekti... Geldi mi?'' Saliha hanım tebessüm ederek: ''Gelmez mi? Hemde şirketin başına geçti. Tarık'ın şirketiyle ihaleye bile girer! Hem okumuş, hem şirket sahibi, hem de dillere destan güzelliği var.'' Erdem Bey: ''Güzeel... O kız da cepte bulunsun. Bu gün o da gelsin ki, Tarık'la tanıştıralım.''

''Tarık-Şermin''

Tarık, Elini başına dayamış ayakta uyuklayan Şermin'nin yanına sessizce yaklaştı ve başını onun sola eğik başına hizalayarak: ''Şermin Hanııım...'' dedi sessizce. Sonra Tarık uyanmayan Şermin'e ciddileşerek bağırdı: ''Şermin Hanım!!'' Şermin Birden neye uğradığını şaşırdı ve uyandı, gözleri kafasının önündeki Tarık'ın gözlerini gördü ve kırpıştırarak yere indirdi. Ellerini önünde bağladı... Tarık bu korkak kızın nasıl uyuyabildiğine şaşıyordu, çünkü ona bir hayli iş vermişti, Tarık dalga geçerek: ''Hadi itiraf edin, bütün verdiğim işleri yapamayacağınızı anladınız ve uyumaya karar verdiniz...'' Dedi alaycı bir gülüşle. Şermin'in başı eğikti ve yavaşça hayır anlamında başını salladı ve sessiz denilebilecek bir ses tonuyla: ''Siz büyükten küçüğe sıralamamı istemiştiniz, ben de yaptım. Burada'' dedi eliyle dosyaları göstererek, kaşlarının altından korkarak, Tarık'ın yüzüne baktı. Tarık bu ürkek kızın ses tonundan hiç bir şey anlamıyordu, Bulunduğu yerden herkese itafen: ''Susun bir! Şermin hanımı duyamıyorum!'' Dedi, o katta ne kadar çalışan varsa hepsi bir anda kafalarını o yöne çevirdi ve üskut kesildiler. Bundan sonra Tarık Şermin'e döndü, kafasını Şermin'in boyuna hizaladı ve: ''Efendim? Duyamadım?'' Dedi dalga geçerek, Şermin tekrar etti. Tarık anladı ama gıcıklığına bir daha sordu: ''Ne?? Sesinizi duyamıyorum.'' diye tekrarladı ve duyduklarına inanamıyordu, gülerek: ''Siz?... Yaptınız?... KHHKKIIKKIIK!! Güldürmeyin beni Şermin hanım!... Khhkhkkk!! Yapmışmış...'' Diyerek Şermin'i küçümsedi. Şermin sinirliydi ama başını yerden kaldırmayarak cevapladı: ''Alfabetik sıraya da koydum. Bütün evraklar sizin odanızdaki kitaplıktan daha düzenli oldu. İnanmıyorsanız bakabilirsiniz.'' Tarık, adeta kontağa basınca arabanın çıkarttığı sesi çıkartarak gülmeyi bıraktı ve Şermin'i gözleriyle baştan aşağı süzdü: ''Yalan söylüyorsun.'' Diyerek dosyanın birini aldı ve inceledi. Hiçte yalan değildi. Dosyalar çok düzgün ve üsturupluydu. Bunun üzerine Tarık, Şermin'e küçümseyen bir yüz ifadesiyle: ''İyi! O zaman toptan götürüverin şu dosyaları odama!'' Dedi... Şermin başını 'tamam' anlamında yavaşça salladı ve dosyanın birini ikisini üçünü derken hepsini, Tarık'ın odasına taşıdı... Tarık eli cebinde odasına girdi ve: ''Benim masamın üzerine değil, yerine sıralayın o dosyaları.'' Dedi nazikçe (!). Şermin gıkını çıkartmayarak sıraladı ve eli önde bağlı bir şekilde: ''Başka bir isteğiniz yoksa Tarık bey ben artık kendi işime döneyim.'' dedi. Tarık düşündü... Bu kız benim kitaplığıma saygısızlık edip dağınık mı dedi?... Eveett... Tam Şermin dışarı çıkacakken Tarık: ''Duuuur!!'' Dedi sandalyesini döndürerek... Şermin olduğu yerden Tarık'a dönmeden durdu. Tarık sandalyeden kalktı ve eli cebinde Şermin'e yaklaştı: ''Siz... Demin benim kitaplığıma dağınık mı demiştiniz?'' Dedi. Şermin İçinden 'bir gün ağzımı tutmayı öğreneceğim İnşAllah' diyerek döndü önüne ve Tarık: ''Gidin de toplayıverin o zaman. Madem dağınık.'' Dedi. Şermin, bir kitaplığa, birde korkuyla Tarık'ın gözlerine baktı, ve ''Tamam'' Dedi başını sallayarak.

MünzeviOnde histórias criam vida. Descubra agora