Bölüm 2:Mirasçı

186 53 43
                                    

Evi bir güzel temizledikten sonra kıyafetlerimi yeni odamda ki , yeni dolabıma yerleştirdim. Üzerimdekiler den kurtulup dolaptan bir gömlek ye pantolon alıp giydim. Evet yeni bir sorunla karşı karşıyaydım. Evde çamaşır makinesi yoktu!! Çamaşır makinesini boşvererek sırt çantamı da alıp evden çıktım. Ee evde otururken kimseye ekmek yok. İş bulmam lazım yani. Apartmandan çıkıp kaldırımda yürümeye başladım. Bodrum benim için hep bir numaralı şehir olmuştur. Çünkü deniz var. Daha önce Bodruma geldiğimiz için ailecek! O yüzden buraları az da olsa bilirim.

Biraz daha yürüdükten sonra cafenin camında ki kağıt ilgimi çekti. Okumak için biraz daha yaklaştım.

'Bay bayan part time eleman alınacak' yazısını okur okumaz içeri girdim ve kasaya doğru ilerledim. Kasada ki genç adama

"Merhaba ben camda ki iş için gelmiştim." dedim. Kafasını kaldırıp bana baktı ve yüzüne sıcak bir tebessüm yerleştirdi. Ayağa kalkıp

"Patronla konuşman gerek. Takip et." beni diyerek yürümeye başladı bende arkasından.

Siyah bir kapının önünde durduğumuz da kasiyer çocuk kapıyı çalıp içeriye girdi bende arkasından içeriye girdim ve yanında ki yerimi aldım. Mavi bir masada 50 yaşlarında bir adam oturuyordu.

"Tahsin bey bu arkadaş iş için gelmiş." diyerek eliyle beni gösterdi. Adam kafasını kaldırıp bana baktı ve

"Sen çıkabilirsin Ertuğrul." dedi Ertuğrul çıktıktan sonra adam

"Şöyle otur kızım." dedi. Dediğini yaparak gösterdiği deri koltuğa oturdum.

"Kaç yaşındasın." diye bir soru yöneltti.

"17." dedim.

"Anladım. Yaşın uygun okuyor musun?"

"Hayır bıraktım." dedim

"Tamam o zaman işe alındın. Yalnız saat 8'den 10'a kadar canlı müzik olursa en erken 12'de çıkabilirsin. Merak etme geç çıktığın akşamlar için ekstra ücret alacaksın. Kabul mü?" dedi. Hiç tereddütsüz

"Kabul." dedim yüzümde oluşan kocaman gülümsemeyle.

"Tamam o zaman yarından itibaren çalışmaya başlarsın. Adın neydi kızım."

"Rana Şeref." dedim. Adam ayağa kalkınca bende ayağa kalktım. Patronum elini uzatıp

"Hayırlı olsun" dedi bende uzattığı elini sıkıp

"Teşekkürler."dedim. Elimi çekip kapıya yöneldim. Tam çıkacakken

"Maaşını sormadın?" dedi patronum. Ona dönüp

"Tamamen unutmuşum." dedim

"Ayda 2700. Ama burada ki çalışanlar paralarını günlük alırlar o yüzden sen de öyle alacaksın. Yani günlük 90 lira." dedi.

"Anladım. Teşekkürler." diyerek odadan çıktım. Tam cafe'den çıkacakken kasiyer çocuk yani Ertuğrul arkamdan

"Hey işe alındın mı?" diye bağırdı. Bende ona dönüp

"Evet yarın başlayacağım." dedim ve kapıdan çıktım. Evin eksiklerini almak için gördüğüm ilk mağazaya girdim. Burası her şeyin bir arada olduğu bir mağazaydı bu benim işini kolaylaştıracaktı. Bir tane araba alıp gezinmeye başladım. Yastık kılıflarının yanına gidip mavi, siyah, yeşil, kırmızı ve beyaz alıp pikelere doğru yöneldim. 4 tanede de renkli pikeler den alıp arabaya koydum. Onun yanında ki çarşaflara yönelip 4 tane çarşafı alıp onları da arabanın içine koydum. Evet evde ki en büyük sorunlardan biride tabak türü şeylerin olmamasıydı. Mağazanın içinde biraz daha gezip tabakların olduğu yere doğru geldim. 8 li kahvaltı seti ,20 çatal, 15 tane çay kaşığı, 2 tane on' lu çay ve su bardağı ve son olarak ta yemek tabakları ayrıca tencere tava setini de arabaya düzgün bir şekilde yerleştirdim. Gözüme kenarda ki kettle takılınca onların yanına gidip bir kettle ve çaydanlık alıp onları da arabaya koydum.

Kasada ki işim bitince mağazanın servis aracıyla eve geldim. Bu aldıklarım. Tam tamına sadece 900 lira tutmuştu. Açıkçası ben daha fazla bekliyordum. Evet ben bunları almıştım ama unuttuğum bir şey daha vardı. Buzdolabı boştu!! Ve hava iyice kararmıştı. Yorgun olmam da cabası. Odama geçip üstüme hırkamı aldım cebime de bir miktar para sıkıştırıp evden çıktım.

Eve gelince karnımı doyurup yatağıma yattım. Sabah işe gideceğim ama bu düşünmekten bir damla uykum bile yokrtu. Acaba benim kaçtığımı anladıktan sonra ne yaptılar. Babam sevinmiştir. Peki annem o ne yapmıştı? Hiç arayıp sormadılar bile. Bunları düşünmek yerine yatağımın yanında ki komidinin çekmecesinden kulaklığımı ve sarja koyduğum telefonumu alıp Bora Cengiz gidiyorsun şarkısını açtım...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Sabah uyandığım da bir yandan boynuma dolanan kulaklıkla ve sürekli çalmakta olan alarmla uğraşıyordum. Saate baktığım da 07:35 di yataktan kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geri dönüp siyah pantolonumu ve gri bir tişört giydim saçımı da at kuyruğu yapıp üzerime de ince bur hırka alıp sırt çantama telefonumu attıktan sonra evden çıktım. Allah tan ki cafe sadece 15 dakikalık bir uzaklıktaydı.

Cafe'ye geldiğimde vakit kaybetmeden içeri girdim ve Ertuğrul'un yanına gidip

"Lütfen bana geç kalmadığımı söyle." dedim. Yarım ağız sırıtıp konuşmaya başladı.

"Hayır tam zamanında geldin. Arka tarafta giyinme odaları var. Dolaptan bedenine uygun olanı giyersin. Sonrada eşyalarını tişörtü aldığın yere koy ve yanıma gel."dedi. Cevap vermeden dediğini yapıp arka tarafta ki odaya gittim. Üzerime uygun tişörtü alıp giydim. Eşyalarımı da oraya koyduktan sonra odadan çıkıp Ertuğrul'un yanına doğru ilerledim. Ertuğrul beni görünce yanıma yaklaşıp

"Şimdi sana işi anlatacağım. Sen genelde tezgahın arkasında duracaksın. Yani siparişleri mutfaktan alıp garsona vereceksin. Gerektiği zaman da sen servis yapacaksın. Bende sürekli kasadayım. Aklına bir şey takılırsa çekinmeden gel sor. Ha bu arada adın neydi?."

"Rana." dedim gülümseyerek

"Peki Rana hadi sana kolay gelsin." diyerek kasada ki yerine oturdu. Bende tezgahın arkasına geçtim.

****************************

"8 numaranın siparişleri hazır!" diyerek tabakları tezgahın üstüne bıraktım.

"Rana senin çıkma saatin geldi." diyen Ertuğrula bakıp

"Emin misin? Saat daha 6." dedim bıkkın bir sesle.

"Sen saate tekrardan bak." dedi tarım ağaz sırıtarak. Duvarda ki saate bakınca haklı olduğunu anladım. Ertuğrul'a dönüp baktığımda ise pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Ona aldırış etmeden arka tarafta ki odaya gidip üzerimi değiştirdim. Sonrada çantamı alarak kafenin çıkışına yöneldim. Tam dışarıya adımımı atacaktım ki garsonlardan birinin adımı seslenmesiyle arkamı dönüp

"Bir şey mi oldu?" diye sordum. Oda bana

"Patron seni çağıyor." diyerek gitti. Bende patronun odasına gidip kapıyı çaldım. 'Gir' sesini duyduktan sonra kapıyı açıp içeriye girdim. İçeride patrondan beş altı yaş büyük bir adam daha vardı.

"Geç otur. Samet bey seninle konuşacak." dedi anlamayarak gösterdiği deri koltuğa oturup adamın konuşmasını bekledim. Adam boğazını temizleyip

"Bak kızım Tahsin bey seni işe almış. Sorgusuz sualsiz. Ve ben senin neden burada olduğunu biliyorum. O yüzden seni üzecek bir şey söylemeyeceğim. Ama sana bir teklifim var. Bütün hayatını tamamiyle değiştirecek bir teklif." dedi. Söyledikleri karşısında dilim tutulmuştu resmen. Ne tepki vereceğimi bilmiyordum.

"Merak etme senden kötü bir şey istemeyeceğim." dedi benim korktuğumu anlamış gibi sanki.

"Benden ne istiyorsunuz?" dedim sesimin titremesine engel olamayarak.

"Mirasçım olmanı istiyorum."





Evet yeni bölüm geç geldi. Biliyorum kısa da oldu ama 3.bölüme birazdan başlayacağım ve yazabilirsem pazartesiye kadar 3.bölüm hariç bir bölüm daha yazmaya çalışacağım. Bu arada diğer hikayemde olduğu gibi bunada sınır koyucam şimdilik 15 vote ve 10 yorum. Ama merak etmeyin bunlar gelemsede ben dediğim bölümleri yazmaya çalışacağım....

Multimedya : rana

ÇAMURWhere stories live. Discover now