Gölgesini Bulamayanlar

18 3 0
                                    

Her gece gördüğüm rüyadan titreyerek uyandığımda,noel gününe son bir kaç saat kalmıştı.Bir kaç saat sonra,o güne giriş yapacak ve günün gecesinde 2016 yılına dalış yapacaktık.Bu dalışın sonunda kimimiz yüzüp okyanusun sonunun tadına,kimimizse boğulup tuzlu suyun tadına bakabilirdi.Bu meçhullük,gölgesini büyütmek için yaşayanları esir alıp üzse de benim gibi gölgesini bulamayanları kuşkulandırmıyordu bile.Benim gibisi var mıydı bilmiyordum ama öyle zannetmek bile yorucuydu.Kader çizgisini silip,yeniden düzenlemeye çalışanlar olarak bir araya gelsek yeni bir dünya oluşturabileceğimizi hayal etmiştim hep.Sonra hayal kurmanın ne kadar büyük bir saçmalık olduğunu anladığımda bu düşüncelerimi büzüp zihnimin çöplüğüne fırlatmıştım...Neyse.

Soğuk havanın esir aldığı depomdan çıkıp,Londra'nın kar kaplamış kaldırımına bastım.Kapıyı açtığımda içeri sinen hayvanlarımın aksine ben,soğuğu severek kucaklıyordum.Kırmızı bere,eldiven ve atkı takımımı tekrar giyindikten sonra adımlarımı aceleye sevk etmeden yürümeye başladım.Karın kapladığı caddeler pamuk gibi olmuş,üstüne üstlük pamuk gibi bulutlarla birleşerek kocaman siyah bir yumak oluşturmuştu.Evime hayranlıkla baktım.Ona karşı kendimi vefasız bir çocuk olarak görsem de,hala beni yaşattığını varsayarsak o da beni seviyordu.

Depomun bir kaç sokak ilerisindeki markete gelip,camını tıklattım.Saat yaklaşık yirmi üç'e gelirken market patronun burayı terk ettiğini ezberlemiştim artık.Beni çok bekletmeden,içeride uyuyan çırak kapının önünde bitivermişti.Kafasını eğip geri çekilirken,ben de bıyık altından gülüyordum.Bu çırak,benden korkuyordu ve her ne kadar pek dile getirmesem de hoşuma gidiyordu bu durum.Çünkü eğer bu korku olmasaydı ne o kapı bana açılır,ne de ben istediğim şeyleri alabilirdim.Reyondan kendime bir tane konserve aldıktan sonra çikolata kısmına yönelip bir koli büyük boy noel çikolatası aldım.Ardıma dahi bakmadan dükkandan çıkarken,çırağın ardımdan şükür dualarını ettiğini duyabiliyordum.Ah,şükür ki onu bu gece de gebertmemiştim.

Marketten uzaklaşıp Londra da ezberlediğim her ara sokağa tek tek girdim.Kendime sessiz ve sakin bir köşe bulduktan sonra çikolatalı önüme serip,cebimdeki paketleri çıkardım.Paketi dün geceden minik minik bölerek hazırlamıştım.İçinde bol miktarda kokain bulunduran paketleri,çikolataların karton kapaklarını açıp tek tek yerleştirirken,bir yandan da tadına bakmak istiyordum ama her zaman ki gibi yapmadım.Çünkü kokainle ölmek bana göre çok ucuzdu.Bu fikri bana aşılayan da zamanında Elijah olmuştu.

***

12 Ağustos 2009

Sıradan olmayan farklı bir günün sabahındaydık.Zaten onunla geçirdiğim her dakikayı diğer dakikalarımdan ayırıyordum.İkisi bir birine çok zıt şeylerdi.Mesela,gündüz ve gece gibi,savaş ve barış gibi,varlıkla yokluk gibi yada.Hele ki onunla ve onsuz olmak arasındaki farkın işkencesi,varlığın içinde yok olmuş birinin araftaki işkencesiydi.Bu durumu yaşamıştım,oradan biliyorum.O,caddenin bir ucundan koşarak bana gelirken,ben de daha fazla sabredemeyerek ona doğru koştum.Nihayet kollarımız bellerimize dolandığında,her ne kadar sonradan yalan olduğunu anlasamda şu dünya da huzur kelimesininin neye ve nasıl kullanıldığını tatmaya başlamıştım.Biz evi ve ailesi olmayan sahipsiz ve onun deyimiyle soysuz iki çocuktuk.Kimseye hesap vermeyen,suç işlediğinde devlet tarafından kimliği tespit edilemeyen iki çocuk.Aslında o yetimhane de büyüdüğü için daha dez avantajlıydı ama sonrasında nasıl yaptıysa oradaki geçmişini de silivermişti.O birlikte sıfırlandığımız gün,o gereğini yapıp ertesi gün bunu yapmıştı.Bense,ah ben yine Adreannalığımı belli edip çeşit çeşit uyuşturucularla intihar etmeye kalkışmıştım.Tüm o çocukluğu düşününce ağır gelmişti tabi.

"İlk sıfırlanışımızı hatırlıyor musun?"Ben soruyu gülerek sormuştum ama onun yüz ifadesindeki ciddiyet bana tavrımı sorgulatmıştı."Ya bana söylediğin şeyleri?"

Sıfır #Wattys2016Where stories live. Discover now