5. BÖLÜM

47 10 1
                                    

Bomboş gözlerle bizi izleyen Derin'e gözlerimi ayırmadan bakıyordum. Hala Mert'in kollarının arasındaydım ve bir yandan da gözyaşlarım benden bağımsız akıyordu. Derin önünde duran siyah jip e binerken halaonu izliyordum. Hıçkırıklarım biraz da olsa zayıflamıştı. İlk defa kendimi bu kadar güçsüz ve çaresiz hissediyordum. Ben Elsa'ydım kimsenin yanında ağlamayan ben şu an adeta beyaz bayrak çekmiştim. Hızlıca Mert'in kollarından kurtularak ona döndüm.

-Gidebilir miyiz artık?

-İyisin değil mi? İstersen babamı arayı ikimiz için de izin aldırabilirim.

-Hayır gerek yok gitsek iyi olacak.

-Elsa benden çekinmesen artık. Seninle konuşmak için nasıl çabaladığımï görmüyor musun? Anlat her şeyi ve kurtul şu lanet olası dertlerinden.

-Mert! Gerçekten şu an konuşacak durumda değilim eğer gelmiyorsan ben tek başıma gideceğim.

-Tamam tamam sen nasıl istersen öyle olsun. Deyip yürümeye başladı.

Ben Mert'in arkasından ilerliyordum. Mert biraz yavaşlayarak ona yetişmeme yardım etti.

-Bu yaşananlardan kimseye bahsetmezsen sevinirim. Özellikle de Gamzeye!

-Sen nasıl istersen Elsa. Diyerek buruk bir şekilde gülümsedi. Kafamı hafifçe sallayarak karşılïk verdim.

Benim aklım hala bizi izleyen Derindeydi. Neden öyle bakıyordu hiçbir fikrim yoktu. Peki ya o bindiği araba neyin nesiydi? Ben bunları düşünürken çoktan okula gelmiştik. Güvenlik görevlisine öğrenci kartlarımızı gösterdikten sonra okula girdik. Zaten Mertle aynı sınıftaydık o yüzden aynı kata çıktıktık. Gözlerim Gamze'yi arıyordu. Sınıfa girdiğimizde Şeyma ve Berkay tartışıyorlardı. Ve her zamanki gibi Duygu ve Burak ise onları sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Gerçekten ergen çiftler gibi sürekli tartışırlardı. Evet on sekiz yaşındaydık hala ergendik ama biraz dahabaz olması lazım böyle şeylerin diye düşünürken içeri soluk yüzüyle Gamze girdi. Yine babaannesiyle tartışmıştı belliydi.

-Hayırdır sabah güneşi bu gün pek neşeniz yok sanırım?

-Sanada günaydın canım arkadaşım ve evet hiç iyi değilim.

-Noldu yine seninkiyle mi atıştın?

-Evet sabah sabah enerjimi sömürmekte üstüne yok. Çocuk gibi kahvaltı yapmadım diye beni azarladı. Anne ve babamdan bahsetti. Onu üzdüğüm için o da onların yanına gidecekmiş falan filan işte.

-Kızım adı üstünde yaşlı kadın ne diyorsa ne istiyorsa onu yap sende üzme kadıncağızı. Ben senin pis inadını da biliyorum.

-Off! Neyse ya kantine inelim de birer kahve içelim kafam uykusuzluktan çatlıyor resmen.

-Hadi yürü başımın belsaı bu gün bendensin. Diyerek onu sıradan ittim. Sınıftan çıkarken Mert'le göz göze geldik ve ben ışık hızıyla gözlerimi kaçırdım. Normalde arkamdan gelirdi ama şu an konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki gelmedi. Gamze arkasını dönerek

-Asıl sana ne oldu Mert'le aranızda şimşekler çakıyordu resmen.

-Şu durumda bari bi şeyleri araştırmaya kalkma Gamze yürü hadi yürü. Diyerek laf karıştırdım.

-Sizde var bi şeyler ama hadi hayırlısı çıkar yakında kokousu.

-Sen hala mı konuşuyosun ya bak sınıfa geri döneceğim.

-Tamam tamam bi şey demedim.

Kantine girdik ve boş olan koltuklardan birine oturan Gamze'ye baktım. Karnım da açtı zaten sabah evden olaylı ayrıldığim için birer tane de tost aldım ve Gamze'nin yanına ilerledim. Tostla birlikte kahveyi de uzattım.

-Saol. Diyen Gamze'ye baktıktan sonra tostumu yemeye koyuldum.

-Bu akşam da gidiyor muyuz bara? Artık sürekli orda sahne alacaksın biliyorsun. Bir de 1 yıllık sözleşme imzalayacaksın. Patron senin sesini çok beğeniyor o yüzden başka bi yerde daha çıkmanı istemiyor.

-Ben kimseye bağlı kalarak şarkı söylemem. Ne zaman canım istersen o zaman sahne alırım. O patronuna aynen böyle söyle.

-Akşam kendin söylersin o zaman Elsacım. Diyerek göz kırptı.

Kafamı saalayarak karşılık verdim. Hemenv ardından zil çaldı. Gamzeyle birlikte kalktık sınıfa doğru yürümeye başladık. Ders biyolojiydi fena değildi yani Matematikten iyidir diyerek kendimi teselli ettim. Sınıtan içeri girdiğimde karşımda duran Derin'e baktım. Ne ara gelmişti ki o? Sıraya yayılmış bir şekilde hiç kimseyle konuşmadan etrafı izliyordu. Bazı kızların onunla ilgili konuştuklarını duyabiliyordum. Abazalar! Ne kadar da çekiciymiş falan filan. Düşüncelerime son vererek sırama geçtim ve oturdum. Derin kafasını çevirip bana baktığında bi an gözümü kaçırmak istedim ama yapmadım. Onun gibi inatla gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum. Kolumu birinin dürttüğünü hissettim.

-Sende çok etkilendin ondan değil mi doğruyu söyle Elsa?

Cevap vermeme fırsat kalmadan hoca sınıfa girdi. Bu hocayı şu an o kadar çok sevmeye başladım ki resmen kurtarıcım gibi olmuştu. Bu adanın derslerini bundan sonra daha dikkatli dinleyeceğimi beynimin bir kenarına not ettikten sonra ayağa kalktım. Hoca kısa bir günaydın ve selamdan sonra yerlerimize oturttu. Hepimiz kitaplarımızı açtık. Konumuz bitkilerin üremesiydi. Gerçekten çok saçma bir konu üzerinde yoğunlaşmıştık. 40 dakikalık bir işkenceden sonra sonunda zil çalabilmişti.

Gamze bana dönerek

-Lavaboya gidiyorum. Ordan da kantine ineriz hadi.

-Sen lavaboya git ben seni kantinde bekleyeyim.

-Sen bilirsin,kantinde bekle o zaman. Tost çay falan da al karnım aç benim.

-Yuh Gamze! Daha bir saat önce yedin ya formuna dikkat et biraz. Diye şakayla karışık söylemiştim.

-Aşk olsun ya lokmalarımı mı saydın?Napayım hem benim metabolizmam hızlkı bi kere.

-Tamam Gamze Tamam. Ben kantindeyim. Diyerek ayağa kalkacağım sırada birisi kolumdan tuttu.

-Elsa biraz konuşabilir miyiz?

-Mert şimdi değil lütfen. Diyerek elimi kolundan kurtardım ve kantine indim.

5 dakika oldu ama Gamze hanim hala teşrif edememişlerdi. Aldığım tostu ve çayı masanın üzerine bırakarak müzik sınıfına gitmeye karar verdim. Sınıfın bulunduğu kata çıktığımda sınıftan gitar sesleri geliyordu. Bu ders saatlerinde genelde kimse omazdı bu sınıfta. Merakımı bastıramayarak sınıfının kapısını yavaşça araladım ve içeriye girdim.

Uzun ve ince parmaklarıyla gitarın tellerini adeta okşuyordu. Karşımda duran Derin'den başkası değildi. Gözlerini kapamış şarkıyı içine hapsetmiş gibiydi. Ben de bi an için gözlerimi kapattım ve aynı anda müzik kesildi. Yeşil gözlerim kahvelerle buluşunca vicudumun elektiriklendiğini hissetim. Ayağa hızla kalktı ve;

-Senin ne işin var burda? Ne hakla kapıyı çalmdan girersin. Diyerek onu ilk gördüğümdeki tepkiyi verdi. Benimle dalga geçiyodu resmen. Ses tonu çok güzel ve aynı zamanda sertti de. Okula geleli bir hafta oldu ama onu daha önvce hiçkimseyle konuştuğunu görmedim. Dilsiz mi acaba bu diye aklımdan geçirmiştim. Ben hala bunları düşünürken o tekrar konuştu.

-sana söylüyorum Elsa GÜMÜŞ duymuyor musun?

Yin benim dediklerimi tekrarlamıştı. Bir dakika bir dakika o biraz önce Elsa GÜMÜŞ mü dedi? Ben mi yanlış duydum? "Adımı nerden biliyorsun?" diyerek saçma bi soru sormadım tabi çünkü aynı sınıftaydık. Düşüncelerimi yarıda kestim ve

-Şu an elimde bir sigara olması ve dumanını yüzüne üflemem gerekiyordu sanırım?

İstersen verebilirim. Diyerek alaylı bir ses tonuyla konuştu ama suratı hala ciddiydi.

-Kullanmıyorum. Dedim ve kestirip attım.

-Sen bilirsin kızıl!





Arkadaşlar bu bölüm çok gecikti evet pazartesi yayınlayacaktım ama yazamadım bir türlü bölümü sınavlarım olduğu için pek ağırlık veremedim buna ama doğer bölümler hazır. Biraz da kısa olmuş olabilir bu bölüm. Vote ve yorum hala az. Yine de okuyan okumayan herkeze teşekkür ediyorum. Haftaya görüşmek ü





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 25, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YALNIZLIĞIMIN GÖLGESÎHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin