@SumeyyeAnar ithafen
Beyza'nın Ağzından
Akın'la tatilimizin üzerinden bir hafta geçmişti. Onunkisini ufak bir bocalama sanmıştım ve tolerans göstermiştim. Ama onunkisi bu kadar basit değilmiş. Sürekli dalıp gittiğini görüyordum, hep birşeyler düşünüyordu. Ben onun kadar güçlü değildim, bunu kabullenemiyordum. Hep içimde ona karşı bir güvensizlik kaldı, bana bakarken bile Deniz'i düşündüğünü düşünmeye başlamıştım. Bu benim canımı o kadar yakıyordu ki, daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum. Daha fazla bu ülkede kalmanın bir anlamı yoktu. Akın'ın varlığı bile benim canımı acıtmaya yetiyordu. Bir haftadır sürekli düşünüyordum, burda kalıpta daha fazla kandırılmak istemiyordum. Uzun bir düşüncenin ardından karar vermiş ve Akın'ın kapısına gelmiştim bile. Gidişim onu çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum hatta belkide işine bile gelirdi. Bu düşünce bile gözlerimin dolması için yeterli bir sebepti. Ama kendimi toparlamalıydım, bu halimi görmesine izin vermeyecektim. Gelmek için çabalayan göze yaşlarımı büyük bir çabanın ardından geri göndermeyi başarmıştım. Sonrasında ilk işim kapıyı çalmak oldu. Bir daha onun evine anahtarla girmeyi göze alamıyordum. En sonki gördüğüm manzarayı unutmuş değildim. O an aklıma gelince göz yaşlarım yine kendilerini hatırlatmaya başlamışlardı ama bu defa daha hızlı bir şekilde engellemiştim. O sırada Akın kapıyı açmıştı. Küçük bir sarılmanın ardından içeriye geçmiştik. İkimize kahve yapıp yanıma geldi, çok fazla sessiz görünüyordu. Şuanda ona nasıl olduğunu soracak durumda değildim. Ben ondan daha kötü durumdaydım çünkü. Çok fazla uzatmadan konuşmaya başladım.
"Akın, ben Amerika'ya geri dönüyorum." dedim ve nasıl tepki vereceğini beklemeye başladım. Sadece bana bakıyordu, yüzünde hiçbir mimik bile oynamıyordu. İyi yada kötü bir tepki vermesini bekliyordum ama o sadece bana bakmakla yetiniyordu. Yaklaşık 30 saniye boyunca bu şekilde devam etti ve ardından konuştu.
"Şaka mı yapıyorsun?" işte bunu beklemiyordum. Kendimden emin bir şekilde konuşmaya başladım.
"Sence şaka yapıyor gibi mi görünüyorum?" dedim. Yavaş yavaş yüzündeki ifadesizlik yerini hayal kırıklığına bırakıyordu.
"Bana şaka yaptığını söyle, ciddi olmadığını söyle." dedi umutla, oysa onu teselli edecek vaziyette değildim.
"Ben ciddiyim Akın. Aklında başka biri varken, yanında kalamam." dedim ama bunları söylerken içimde büyük bir acıyı da gizlemiştim.
"Bana zaman ver Beyza, ne olursun bana biraz zaman ver." dedi ve gelip yanıma oturdu elimi tutup konuşmaya başladı.
"Aynı şeyi sende yaptın, ne kadar çok canım yanarsa yansın seni affettim. Ve sen, beni terkedip başka adamla gittin, ben bunu bile yapmadım. Sadece kafam karıştı, ama geçecek biliyorum geçecek." bunları söyledikçe daha çok canım yanıyordu. Bana onu sevmediğini söylemiyordu, bana beni sevdiğini söylemiyordu. Hızla elimi çektim.
"Bana onu sevmediğini bile söylemiyorsun, ne istiyorsun benden söylesene ne istiyorsun?" dedim bağırarak.
"Sadece biraz zaman istiyorum, yanımda kalmanı istiyorum. Yanımda kalıp biraz zaman vermeni istiyorum." dedi umutla.
"Zaman istiyorsun öyle mi? Ne kadar peki? Bir hafta? Bir ay? Yada bir sene? Hangisi söyler misin? Ben ne kadar seni bekleyeceğim?" dedim sinirle.
"Ben seni iki sene bekledim." dedi çok kötü olduğu her halinden belliydi. Ama izin veremezdim. Başka kadın aklındayken, onun yanında kalamazdım. Hızla ayağa kalktım ve,
"Daha fazla konuşmanın anlamı yok, en fazla bir haftaya burdan gideceğim. Sen stüdyodayken gelip burda kalan eşyalarımı alırım, şuan onları alacak hâlde değilim." dedim ve hızla evden çıktım, arkamdan seslendi ama koşarak arabama bindim ve burdan uzaklaştım. Bu evden bile gitmek zordu, bu şehri nasıl bırakacaktım, bu ülkeyi nasıl terkedecekdim?
***
İki gün, tam iki gün geçmişti Akın'la ayrılalı. Beni defalarca aramıştı açmamıştım, defalarca kapıma gelmişti ama kapıyı açmamıştım. Ondan kaçıyordum, onu görürsem gitmek daha zor olacaktı, bu yüzden onu görmemeliydim. Bugün stüdyoyu aramıştım ve Akın'ın kaçta gideceğini sormuştum. Şu saatlerde stüdyoda olmalıydı, evden çıkıp onun evine gittim. Evde olmadığını bildiğim için korkusuzca eve girdim. Bu evde o kadar çok anım vardı ki, ayrılması çok zor olacaktı. İlk başta üst kata çıkıp, yatak odasına girdim. Bazanın içinden küçük bir bavul çıkarıp, dolaptan bana ait eşyaları yerleştirmeye başladım. Burda işim bitince banyoya gittim, burdada bazı krem ve parfümlerim vardı, onları da bavula koyunca tam aşağıya inacektim ki, Akın'ın parfümü takıldı gözüme. Bu en sevdiğim kokusuydu, onun yokluğunda onu çok fazla özleyeceğimi bildiğim için, onuda bavula attım. En azında bununla idare edebilirdim. Burdan giderken göz yaşlarıma engel olamıyordum. Zaten bir haftadır fazlasıyla ağlıyordum, göz yaşlarımı silip hızla evden çıkıp, Akın'a yakalanmamak istiyordum. Ama tam kapıdan çıkacakken, Akın'la karşılaşmak benim için pekte iyi olmadı. Beni elimde bavula görünce, yüzünde büyük bir korku oluştu.
"Sen ne yapıyorsun?" dedi hayretle.
"Sana gideceğimi söylemiştim." dedim ağlamama engel olamayarak. Bunu diyince yüzündeki korku yerini hayal kırıklığına bıraktı. Elimdeki bavulu alıp beni içeriye sürüklemeye başladı. Ona karşı koymaya çalışsamda başarılı olamıyordum. En sonunda,
"Bırak beni!" diye bağırdım. Kolumu bırakıp konuşmaya başladı.
"Gidemezsin Beyza, bu defa gidemezsin!" dedi emir verircesine. Ama onu dinleyecek değildim. Elinden bavulu alıp,
"Gör bak nasıl gidiyorum." dedim ve kapıya doğru hareket ettim. Ama bu defa elimdeki bavulu sert bir şekilde duvara fırlattı ve bağırmaya başladı. Bavul çoktan açılmış ve içindekiler dağılmıştı bile.
"Ulan nereye gideceksin, nasıl gideceksin? İstedigin zaman gelip, istedigin zaman gideceğini mi sanıyorsun?" dedi ve daha çok bağırmaya başladı, o bağırdıkça ben daha çok şiddetle ağlıyordum.
"Sen başka adamı seçmiş olduğun hâlde ben seni affettim, sen nasıl bu kadar küçük bir sorun için gidersin? Ne olacağımı hiç düşünmedin mi? Ulan ben sensiz nefes bile alamıyorum, sen nasıl gitmeyi düşünebilirsin?" dedi her kelimesi canımı daha çok yakıyordu. Ağlayarak gidip dağılan bavulu toplamaya başladım. Ama izin vermedi kolumdan tutup beni kendisine çevirdi.
"Şu siktiğimin hayatında sana tek bir yanlış yapmamışım, anasını satayım tek bir hata, tek bir yanlış için gidilmez be, acı çeken adam bırakılmaz." dedi ve oda ağlamaya başlamıştı, onu ilk defa ağlarken görüyordum. Bu defa ben konuşmaya başladım.
"Sadece bana, 'Artık Deniz benim için önemli biri değil, ben sadece seni istiyorum, seni seviyorum' demeni bekledim. 'Hislerimi dizginledim ve seni seviyorum' demeni bekledim. Ama sen karşıma geçmiş onu unutmanı beklememi istiyorsun, başka bir kadın kalbindeyken, seni nasıl bekleyebilirim? Sen benim gibi değilsin Akın, benim duygularım çabuk değişebilir ama sen böyle değilsin, benden farklısın. Senin hislerin kolay kolay değişmez." dedim ağlayarak ve bu defa ben bağırmaya başladım.
"Bu zamana kadar sen sadece beni sevdin, ne yaparsam yapayım beni affettin. Bu zamana kadar etrafında bu kadar çok kadın olmasına rağmen, biriyle oturup tek bardak kahve bile içmedin. Ama küçük bir kız çocuğu geldi ve herşeyi değiştirdi. Sen onu unutamayacaksın, ben seni tanıyorum, sen bu kadar çabuk vazgeçemeyeceksin!" dedim daha çok ağlayarak. Hem bağırıyor hem ağlıyordum. Burada durmam ikimizi çok fazla yıpratıyordu, hızla bavulu toparlamaya çalıştım. Bu defa bana engel olmaya çalışmadı, sanırım oda kabullenmişti. Bende bunu fırsat bilerek bavulu topladım ve evden çıkmaya hazırlandım. Ama tam gidecekken,
"Eğer gidersen, bu defa gerçekten biter Beyza. Yemin ederim ki, eğer gidersen seni o kadar çok silerim ki, varlığından bile şüphe edersin." dedi. Ama ben sadece gittim, sadece gitmeyi beceriyordum çünkü, sadece gittim ve geri dönüşü olmayacağını bilerek gittim.

YOU ARE READING
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...